YÂSÎN SURESİ

Ayet Getir

إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ

İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).

Bayraktar Bayraklı

Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi ve bıraktıkları her eseri yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta kaydederiz.


Cemal Külünkoğlu

Şüphesiz ölüleri biz, (yalnız) biz diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini kaydederiz. (Zaten biz) her şeyi apaçık bir kütükte (Levh-i Mahfuz'da) ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.


Diyanet İşleri (eski)

Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biziz; herşeyi, apaçık bir kitabda saymışızdır.


Diyanet Vakfi

Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.


Edip Yüksel

Ölüleri biz, evet biz diriltiriz, onların yaptıklarını ve (ölümlerinden sonraki) sonuçlarını yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta saymışızdır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Hakıkat biz. Biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şeyi açık bir kütükte bir «İmam-ı Mübîn» de ihsa etmişizdir


Muhammed Esed

Gerçek şu ki Biz, ölüyü yeniden hayata döndüreceğiz ve onların gelecek için yaptıkları her türlü (eylemi) ve geride bıraktıkları bütün (iyi ve kötü) izleri kayda geçireceğiz. Zira biz, her şeyin apaçık kaydını tutarız.


Mustafa İslamoğlu

Elbette Biz, evet ölüyü Biz dirilteceğiz; ve onların önden yolladıklarını da arkada bıraktıkları eserleri de Biz yazacağız: böylece her şeyi kaydeden tarifsiz ve çok gelişmiş bir ana (bellek)te kayıt altına almış oluruz.


Seyyid Kutub

Biziz, biz ki, ölüleri diriltiriz ve öne sürdükleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Biz; her şeyi, apaçık bir Kitab'a yazmışızdır.


Süleyman Ateş

Biziz, biz ki, ölüleri diriltiriz ve öne sürdükleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Zaten biz, her şeyi apaçık bir kütüğe ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.


Süleymaniye Vakfı

Ölüleri diriltecek olan biziz. Yapıp ettiklerini ve eserlerini de yazmaktayız[*]. Yaptığımız her kayıt, açık bir defterdedir. [*] Allah’ın Elçisi şöyle demiştir: “İnsan şu üç eserden birini bırakmadan ölürse defteri kapanır: Sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve ona dua eden salih evlât ” (Müslim, Vasiyyet,14; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 14)


Tefhim-ul Kuran

Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini de biz yazarız. Biz her şeyi, apaçık olan bir kitapta tesbit edip korumuşuz.


Yaşar Nuri Öztürk

Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.


وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ

Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn(murselûne).

Bayraktar Bayraklı

Onlara o ülke halkını örnek ver. Hani, oraya peygamberler gelmişti.


Cemal Külünkoğlu

(Ey Muhammed!) Onlara, elçilerin geldiği o şehir halkını örnek ver.


Diyanet İşleri (eski)

İnsanlara, halkına elçiler gelen şehri mesel olarak anlat:


Diyanet Vakfi

Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.


Edip Yüksel

Onlara, bir kent halkının kendilerine gelen elçilere gösterdiği tavrın örneğini ver.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı


Muhammed Esed

Onlara, elçilerimizi gönderdiğimiz o şehir halkı(nın hikayesin)i örnek olarak anlat.


Mustafa İslamoğlu

Onlara, kendilerine elçiler gönderdiğimiz şehir halkının hikayesini anlat.


Seyyid Kutub

İnsanlara, elçilerin geldiği şu kent halkını misal olarak anlat.


Süleyman Ateş

Onlara elçilerin geldiği şu kent halkını misâl olarak anlat:


Süleymaniye Vakfı

Şu şehir halkının, elçiler geldiğinde yaptıklarını bunlara örnek ver.


Tefhim-ul Kuran

Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.


Yaşar Nuri Öztürk

Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.


إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ

İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

Bayraktar Bayraklı

Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir peygamberle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: “Biz, size gönderilen peygamberleriz.”


Cemal Külünkoğlu

Biz onlara iki (elçi) gönderdik, onları yalanladılar. Bunun üzerine (onları), üçüncü bir (elçi) ile destekledik. Bu (elçi)ler: “Bakın, biz size (Allah tarafından) gönderilen elçileriz” dediler.


Diyanet İşleri (eski)

Onlara iki elçi göndermiştik; onu yalanladıkları için üçüncü biriyle desteklemiştik. Onlar: 'Biz size gönderildik' demişlerdi.


Diyanet Vakfi

İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler.


Edip Yüksel

Onlara iki elçi göndermiştik, ikisini de yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü biriyle desteklemiştik. “Biz size gönderilen elçileriz“ demişlerdi.


Elmalılı Hamdi Yazır

O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz


Muhammed Esed

Biz onlara iki (elçi) gönderdik, ikisini de yalanladılar; bunun üzerine (onları), üçüncü biri ile destekledik; ve bu (elçi)ler, "Bakın, biz (Allah tarafından) size gönderildik!" dediler.


Mustafa İslamoğlu

Bir zamanlar onlara iki elçi göndermiştik; ama ikisini de yalanladılar. Bunun üzerine (onları) bir üçüncüyle destekledik; ve onlar dediler ki: "Biz size gönderilmiş elçileriz."


Seyyid Kutub

Biz onlara iki elçi gönderdik, onları yalanladılar, biz de elçileri üçüncü biriyle destekledik. Onlar «biz size gönderilen elçileriz» dediler.


Süleyman Ateş

Biz onlara iki elçi gönderdik, onları yalanladılar, biz de (elçileri) üçüncü biriyle destekledik. Dediler ki: "Biz size gönderilen elçileriz."


Süleymaniye Vakfı

Onlara iki elçi gönderdik; yalanladılar. Sonra elçileri üçüncüsü ile destekledik. Onlar; “biz, size gönderilen elçileriz.” dediler[*]. [*] Rivayete göre bu ayetler, İsa aleyhisselamın Antakya’ya gönderdiği elçilerle ilgilidir (Taberi 22243). İncil’de “Resullerin İşleri” bölümünde verilen bilgilerle bu ayetler arasında uyum vardır.


Tefhim-ul Kuran

Hani biz onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat onlar ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: «Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz.»


Yaşar Nuri Öztürk

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!"


قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ

Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).

Bayraktar Bayraklı

Ülke halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!”


Cemal Külünkoğlu

Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahman, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”


Diyanet İşleri (eski)

'Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman da bir şey indirmemiştir. Sadece yalan söylüyorsunuz' dediler.


Diyanet Vakfi

Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.


Edip Yüksel

Dediler ki, “Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman ise hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalan söylüyorsunuz.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz


Muhammed Esed

(Berikiler): "Siz de bizim gibi ölümlü insanlarsınız!" diye cevap verdiler, "Ayrıca Rahman, herhangi bir (vahiy) de göndermiş değil. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"


Mustafa İslamoğlu

(Şehir halkı) dediler ki: "Siz sadece bizim gibi beşer türüne mensupsunuz. O rahmet kaynağı da hiçbir şey indirmemiştir: siz sadece yalan söylüyorsunuz!"


Seyyid Kutub

Kentliler dediler ki; «siz de bizim gibi insansınız. Rahman'da bir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.»


Süleyman Ateş

(Kentliler) Dediler ki: "Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Rahmân bir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."


Süleymaniye Vakfı

Halk dedi ki; “Siz de tıpkı bizim gibi insansınız. Rahman[*], bir şey indirmiş değildir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” [*] Rahman, iyiliği sonsuz demektir. İnsanlar her şeyi Allah’ın verdiğini kabul ederler ama emir vermesini istemezler.


Tefhim-ul Kuran

Dediler ki: «Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylemektesiniz.»


Yaşar Nuri Öztürk

Kent halkı dedi ki: "Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."


قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ

Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).

Bayraktar Bayraklı

Peygamberler dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş peygamberleriz.”


Cemal Külünkoğlu

(16-17) (Elçiler) şöyle dediler: “Rabbimiz biliyor ki, hakikaten biz, (Allah tarafından) size gönderilmiş elçileriz. Bizim üzerimize düşen, yalnızca apaçık tebliğdir.”


Diyanet İşleri (eski)

(16-17) Elçiler: 'Doğrusu Rabbimiz bizim size gönderildiğimizi bilir; bize düşen ancak apaçık tebliğdir' demişlerdi.


Diyanet Vakfi

(Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.


Edip Yüksel

Dediler ki, “Efendimiz bilir ki biz size gönderildik.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz,


Muhammed Esed

(Elçiler,) "Rabbimiz bilir ki" dediler, "biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz;


Mustafa İslamoğlu

(Elçiler) dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz size gönderilmiş elçileriz.


Seyyid Kutub

Elçiler dediler ki; «Rabb'imiz bilir ki, biz size gönderilmiş elçileriz.»


Süleyman Ateş

(Elçiler) Dediler ki: "Rabbimiz bilir ki biz size gönderilmiş elçileriz."


Süleymaniye Vakfı

Dediler ki; “Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.


Tefhim-ul Kuran

Dediler ki: «Rabbimiz, gerçekten sizin için gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir.»


Yaşar Nuri Öztürk

Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."


وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ

Ve mâ aleynâ illel belâgul mubîn(mubînu).

Bayraktar Bayraklı

“Bize düşen, açık bir tebliğden başka bir şey değildir.”


Cemal Külünkoğlu

(16-17) (Elçiler) şöyle dediler: “Rabbimiz biliyor ki, hakikaten biz, (Allah tarafından) size gönderilmiş elçileriz. Bizim üzerimize düşen, yalnızca apaçık tebliğdir.”


Diyanet İşleri (eski)

(16-17) Elçiler: 'Doğrusu Rabbimiz bizim size gönderildiğimizi bilir; bize düşen ancak apaçık tebliğdir' demişlerdi.


Diyanet Vakfi

«Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir» dediler.


Edip Yüksel

“Bizim görevimiz, açıkça duyurmaktan ibarettir.”


Elmalılı Hamdi Yazır

açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil


Muhammed Esed

Fakat (bize emanet edilen) mesajı size açıkça tebliğ etmekten başka bir şey ile yükümlü değiliz".


Mustafa İslamoğlu

Ve biz size açıkça tebliğ etmekten başka bir şeyle mükellef değiliz."


Seyyid Kutub

Bizim üzerimize düşen, yalnızca açıkça duyurmaktır.


Süleyman Ateş

"Bizim üzerimize düşen, yalnız açıkça duyurmaktır."


Süleymaniye Vakfı

Görevimiz açık bir tebliğden ibarettir.”


Tefhim-ul Kuran

«Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.»


Yaşar Nuri Öztürk

"Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."


قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ

Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).

Bayraktar Bayraklı

Ülke halkı şöyle dedi: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık, biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.”


Cemal Külünkoğlu

(O şehirliler) dediler ki: “Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap dokunacaktır.”


Diyanet İşleri (eski)

'Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır' dediler.


Diyanet Vakfi

(Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.


Edip Yüksel

Dediler ki, “Sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer son vermezseniz sizi taşlarız/kovarız ve bizden size acı bir ceza dokunacaktır.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vazgeçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur


Muhammed Esed

(Ötekiler,) "Doğrusu," dediler, "bize uğursuzluk getirdiniz! Eğer bundan vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlayacak ve başınıza bir bela saracağız!"


Mustafa İslamoğlu

(Şehir halkı) dediler ki: "Şüphesiz bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer buna bir son vermezseniz, sizi öldüresiye taşa tutar ve sizi keyfimizce şiddetli bir biçimde cezalandırırız."


Seyyid Kutub

Kentliler dediler ki; «doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azab dokunur.»


Süleyman Ateş

(Kentliler) Dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azâb dokunur."


Süleymaniye Vakfı

Halk dedi ki; “Sizin yüzünüzden biz, paramparça olduk[8]. Eğer vazgeçmezseniz sizi taşa tutar, fena halde canınızı yakarız[*].” [*] Peygamberimizin tebliğinden sonra Mekkeliler de parçalandığı için onu öldürmeye kalkmışlardı.


Tefhim-ul Kuran

Onlar dediler ki: «Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acıklı bir azab dokunacaktır.»


Yaşar Nuri Öztürk

Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."


قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ

Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).

Bayraktar Bayraklı

Peygamberler dediler ki: “Uğursuzluk şüphesiz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa ve aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”


Cemal Külünkoğlu

Elçiler de: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz!” dediler.


Diyanet İşleri (eski)

Elçiler: 'Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, aşırı giden bir milletsiniz' demişlerdi.


Diyanet Vakfi

Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.


Edip Yüksel

Dediler ki, “Uğursuzluğunuz sizden kaynaklanmaktadır. Size uyarıda bulunulduğu için mi? Siz gerçekten sınırı aşan bir topluluksunuz.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız


Muhammed Esed

(Elçiler) şöyle cevap verdiler: "Kaderiniz, iyi de kötü de olsa, sizinle birlikte (olacak)tır! (Hakikati) can kulağıyla dinlemeniz isteniyorsa (bu sizce kötü bir şey mi?) Hayır, fakat siz kendinize yazık etmiş bir toplumsunuz!"


Mustafa İslamoğlu

(Elçiler dediler ki: "Uğurunuz/uğursuzluğunuz size bağlıdır. Ne yani, size öğüt verildi diye mi (böyle oldu)? Hayır, asıl siz haddi aşmış bir toplumsunuz."


Seyyid Kutub

Elçiler dediler ki; «uğursuzluk kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi oldu? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.»


Süleyman Ateş

(Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz aşırı giden bir kavimsiniz."


Süleymaniye Vakfı

Elçiler dediler ki, “sizi parçalayan sizde olandır. Doğrular hatırlatıldı diye paramparça oldunuz öyle mi[*]? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.” [*] Bir topluma Allah’ın bir elçisi geldiği zaman çözülme ve parçalanma kaçınılmaz olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanlar tek bir topluluktu; Allah onlara, müjde veren ve uyarıda bulunan nebiler gönderdi. Onlarla birlikte gerçeği içeren kitap da indirdi ki, ayrılığa düştükleri konularda insanlar arasında hakemlik yapsın. Kitapta ayrılığa düşenler kendilerine Kitap verilenlerden başkası olmadı. O açık belgeler geldikten sonra birbirlerinin haklarına göz diktikleri için böyle oldu. Sonra Allah inanmış olanları, anlaşamadıkları konuda, kendi izniyle doğruya ulaştırdı. Allah düzenine uyanı doğruya yöneltir.” (Bakara 2/213).


Tefhim-ul Kuran

Dediler ki: «Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.»


Yaşar Nuri Öztürk

Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."


وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ

Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne).

Bayraktar Bayraklı

Şehrin en kültürlü adamlarından biri koşarak gelip şöyle dedi: “Ey topluluk, bu peygamberlere uyunuz!”


Cemal Külünkoğlu

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun!”


Diyanet İşleri (eski)

Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam gelmiş ve şöyle demişti: 'Ey Milletim! Gönderilen elçilere uyun.'


Diyanet Vakfi

Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. «Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!»


Edip Yüksel

Kentin en uzak yakasından bir adam koşarak, “Ey halkım“ dedi, “Elçilere uyun.”


Elmalılı Hamdi Yazır

O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim! dedi; uyun o gönderilen Resullere


Muhammed Esed

Kentin en uzak ucundan bir adam koşarak geldi (ve) "Ey kavmim!" dedi, "Bu elçilere uyun!


Mustafa İslamoğlu

Derken şehrin en uzağından bir adam koşarak gelip "Ey kavmim" dedi, "Elçilere uyun!


Seyyid Kutub

Kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.


Süleyman Ateş

Kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun." dedi.


Süleymaniye Vakfı

Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi; “Ey kavmim, uyun bu elçilere!” dedi.


Tefhim-ul Kuran

Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.


Yaşar Nuri Öztürk

Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"


اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ

İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne).

Bayraktar Bayraklı

“Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyunuz! Onlar doğruyu ve güzeli bulanlardır.”


Cemal Külünkoğlu

“(Vazifelerine karşılık) sizden hiçbir ücret istemeyen (bu) kimselere uyun! Onlar doğru yoldadır.”


Diyanet İşleri (eski)

'Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.'


Diyanet Vakfi

«Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.»


Edip Yüksel

“Sizden bir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadır.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir


Muhammed Esed

Sizden hiçbir karşılık beklemeyen ve kendileri doğru yolda olan bu kimselere uyun!"


Mustafa İslamoğlu

Uyun sizden hiçbir karşılık beklemeyen bu kimselere; zira bunlar doğru yoldadırlar!


Seyyid Kutub

Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.


Süleyman Ateş

"Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar."


Süleymaniye Vakfı

Sizden ücret istemeyen bu kişilere uyun. Bunlar doğru yoldadırlar.


Tefhim-ul Kuran

«Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.»


Yaşar Nuri Öztürk

"Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."


وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne).

Bayraktar Bayraklı

“Beni yokken yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Sizler de O'na döndürüleceksiniz.”


Cemal Külünkoğlu

“Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O'na döndürüleceksiniz.”


Diyanet İşleri (eski)

'Beni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döneceksiniz.'


Diyanet Vakfi

«Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz.»


Edip Yüksel

“Beni yaratana ne diye hizmet etmeyeyim? Siz de O’na döneceksiniz.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz


Muhammed Esed

"(Bana gelince,) neden beni yaratmış olan ve hepinizin dönüp varacağı Allah'a kulluk etmeyeyim?


Mustafa İslamoğlu

Hem ben, beni yaratana, dahası hepinizin huzuruna varacağı O Zata neden kullak etmeyecek mişim?


Seyyid Kutub

Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Sizde O'na döndürüleceksiniz.


Süleyman Ateş

"Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de hep O'na döndürüleceksiniz."


Süleymaniye Vakfı

Ben, beni yaratana niye kulluk etmeyeyim ki! Zaten onun huzuruna çıkarılacaksınız.


Tefhim-ul Kuran

«Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz.»


Yaşar Nuri Öztürk

"Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."