YÂSÎN SURESİ


Ayet Getir
36-YÂSÎN 1. Ayet

يس

Yâ sîn.

Bayraktar Bayraklı

Yâ, sîn.


Edip Yüksel

Y10S60


Erhan Aktaş

Yâ-Sîn.


Muhammed Esed

Sen ey insanoğlu!


Mustafa İslamoğlu

Ey insan!


Süleyman Ateş

Yâsin


Süleymaniye Vakfı

YA! SİN!


Yaşar Nuri Öztürk

Yâ, Sîn.


Ayetin Tefsiri

RAHMAN VE RAHİM ALLAH ADINA

MEAL

Yasin 1

  1. Ey insan!                                                     

(M.İslamoğlu)

1.) Yâ-sin.

(M.Öztürk)

1.) Sen ey insanoğlu!

(M.Esed) 

TEFSİR

 

         Tâhâ Sûresinin ilk âyetinde olduğu gibi buradaki iki harfin mahiyeti ve anlamı hususunda da müfessirler arasında iki eğilim bulunmaktadır.

 (Diyanet.T) 

 

         Aslında bu kelimeyi kimi tefsir otoriteleri anlamlı bir kelime olmaktan öte birçok sûrenin başında gelen mukattaa harflerinden biri olduğunu söylemişler. Fakat Tercüman-ül Kur'an lakaplı İbn Abbas bu harflerin, hurûf-i mukattaa değil, anlamlı bir isim olduğu görüşünde. Arap kabilelerinden Tayy (kabilesi) lehçesinde insan yerine kullanılan yâ uneysîn, "yani bir şefkat ifadesi olan ismi tesğir (küçültme) hâli olan klasik Arapça'da küçültme halinin, genelde sevgi ve şefkat ifade ettiğini unutmamalıyız. Sözgelimi; yâ büneyye hitabı, Ey benim küçük oğlum anlamından çok, yaşı ne olursa olsun, Ey benim sevgili oğlum anlamına gelir." Yavrucuğum, canım yavrum, ey can insan, ey değerli insan, ey değerli varlık manasına, ey insan manasına kullanıldığını tespit etmiş. 

(M.ESED)

         Yine bu görüşe ilk tefsir otoritelerinden İkrime, Dehhâk, Sa’id bin Cübeyr gibi Kûfe ekolüne mensup müfessirlerle, Hasan Basri gibi Basra ekolüne mensup müfessirler de katılmıştır. Hatta Sa’id bin Cübeyr bunun, Rasûlullah'ın isimlerinden bir isim olduğu yorumunu yapmış, öyle okumuş. Yine Habeş dilinde de Yâ-sin'in ey insan anlamına geldiği konusunda tespitte bulunmuşlar. 

 

          Neden böyle bir isimle giriyor sûre, ey insan! Eğer bütün bu otoritelerin yorumlarını kabûl edersek, ki en kabule şayan görüş bu olmalı; Ey insan! Peki ey insan! diye nida ile girmesinin sebebi ne? Öncelikle burada ey insan denilenin Rasûlullah olduğunu hemen hatırlatalım. Çünkü hemen devamında;"inneke leminel-mûrselîn"(3) sen diye devam ediyor. Gönderilmiş peygamberlerdensin diyor. Demek ki buradaki ey insan hitabı genel olarak insanlığa olmaktan daha çok Rasûlullah'adır. 

 

         Peki neden? Bunun iki nedeni olabilir. İnsan olmanın haysiyet ve değerine bir atıf. Yani bizatihi insan olmak çok kıymetli bir şey, çok değerli bir şey, çok yüce bir şey.. Onun için bir insanı övecekseniz ona insan demeniz yeter. Onun için bir insan eğer yücelmek istiyorsa, büyümek istiyorsa, gelişmek istiyorsa, kendisine tumturaklı, şatafatlı bambaşka sıfatlar aramaya kalkmasın, insan olsun. Çünkü insan doğulmaz; insan olunur. Beşer doğulur, insan olunur. 

 

         İnsan olmak anatomik bir şey değildir. İnsanın fiziki boyutuyla ilgili bir şey değildir. İnsan olmak insanın ruhani boyutuyla, akli boyutuyla, iradi boyutuyla ilgili bir şeydir. Onun için birinci amacı, insan olmanın değerine bir atıf. 

 

         İkincisi ise Peygamber'in, Rasûlullah'ın, Hz. Muhammed Mustafa'nın insan olduğuna, yani hem beşer olduğuna, melek olmadığına, ayaklarının yerden kesik olmadığına, yeryüzünde iz bıraktığına, dolayısıyla izlenecek birini arıyorsak onu izlememiz gerektiğine bir işaret, hem de kelimenin en güzel manalarının tamamıyla insanlığın ufku olduğuna bir atıftır. 

 

         Bu noktada "kâlu me entûm illê beşerûn mislûnê." (15)hatırlayalım. Dediler ki:siz bizim gibi bir beşerden, ölümlü bir insandan başkası değilsiniz. Yani bu mantığa bir atıf aynı zamanda. Tüm inkârcı toplumlar kendilerine gönderilen peygamberlere itiraz ederken ilk gösterdikleri itiraz delili siz de bizim gibi bir insansınız demek olmuştur. 

 

         Melek bekliyorlardı, aslında onların melek beklentileri muhataplarından çok kendilerinin bulacağı mazerete bir kulp olsun içindi. Eğer insan peygamberlerin yerine, melek gönderilmiş olsaydı, o zaman da bizim bir meleği izlemek gibi kabiliyetimiz olamaz, çünkü aramızda yapısal fark var, tabiatımız uyuşmuyor diyeceklerdi. Zaten itaat etmeye, izlemeye gönüllü olmadıkları için, o zaman daha kolay mazeret uyduracaklardı. Onun içinde Kur'an İsrâ 17/95. âyette (Ey Peygamber!) De ki onlara: "Yeryüzünün sakinleri insanlar değil de melekler olsaydı, hiç şüphesiz biz onlara peygamber olarak gökten bir melek gönderirdik." cevabını veriyor. 

 

         Bu anlamda ey insan hitabının, muhatabın aklında çağrıştırdığı ilk düşünce "insan ol" sözcüğünün en güzel anlamlarıyla beraber gözümüzün önüne kim gelir insan deyince? Aslında ders bu!  İnsan deyince, veya biri bize insan ol deyince gözümüzün önüne Rasûlullah'ın, Allah Rasulü'nün gelmesi gerektiğini ima ve ihsas ediyor bu âyet. Kim gibi, nasıl insan olalım..! İşte İnsan olmak..! Ey insan. 

 

         Yine ilginç bir anekdot olabilir, Kuran’da Rasûlullah'ın Muhammed ismi mükerreren kullanılır, Ahmed ismi kullanılır. Fakat bunların hiçbiri nidâ ve münâda olarak kullanılmaz. Yani bu isimlerle nidâ edilmez, nidâ formunda gelmez. Bu kalıp kullanılmaz. Ama Rasûlullah'a nidâ formu ile gelen tek "vasıf" veya Said bin Cübeyr'in görüşüyle "isim" budur. Ey insan..!  Yani her şeyi anlatmaya yetiyor aslında. Ey insan, o kadar. Ey insanlığın zirvesi, ey insanlığın ufku, ey insanlığın mostrası, ey insanlık modeli, "ûsvetûn hasenetûn" de bu işte. İnsanlık için bir model, bir şahit, bir şehid, bir tanık, bir mostra. 

 

         Bu manada Hz. İsa'yı düşmanlarına şikâyet eden hain Yahuda'nın hikayesi anlatılırken onun Roma'lı askerlere Hz. İsa'yı, işte insan diye gösterdiği nakledilir. İşte insan, yani demek ki tüm peygamberler aslında Allah'ın insanlığın önüne sunup da işte insan diye model gösterdiği ufuk şahsiyetlerdir ve onların (rasullerin) tamamının ufku da, zirvesi de bu surenin girişinde kendisine hitap edilen Allah Rasûlu a.s.'dır. 

(M.İ)

                                                                      21.Ekim. 2014. Salı