ŞÛRÂ SURESİ

Ayet Getir

أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ

Ev yûbıkhunne bimâ kesebû ve ya’fu an kesîr(kesîrin).

Bayraktar Bayraklı

Yahut yaptıkları yüzünden onları helâk eder, birçoğunu da bağışlar.


Cemal Külünkoğlu

Yahut (gemilerdekileri) işledikleri (günahlar) yüzünden (fırtına ile batırıp) helak eder. (İçlerindekilerden) birçoğunu da bağışlar (kurtarır).


Diyanet İşleri (eski)

Yahut yaptıklarına karşılık onları ortadan kaldırır, bir çoğunu da bağışlar.


Diyanet Vakfi

Yahut yaptıkları yüzünden onları helâk eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır).


Edip Yüksel

Yahut, yaptıkları yüzünden onları yok eder. Bunun yerine birçoğunu da bağışlar.


Elmalılı Hamdi Yazır

Yâhud da onları içindekilerin kazançlarıyle helâke sürükler, bir çoğundan da afiv buyurur


Muhammed Esed

ya da yapıp ettiklerinden dolayı onları yok eder, (her şeye rağmen) Allah çok bağışlayıcıdır.


Mustafa İslamoğlu

Bir ihtimal onları kazançlarıyla birlikte helak da edebilir; ne ki bir çoğunu affetmektedir.


Seyyid Kutub

Yahut yaptıkları yüzünden gemileri helak eder. Bir çoğunu da affeder.


Süleyman Ateş

Yahut yaptıkları (işler) yüzünden gemileri(n içindekileri) helâk eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır).


Süleymaniye Vakfı

Ya da yaptıklarına[*] karşılık yönlerini kaybettirirdi. Ama bir çoğunu da bağışlar. [*] Geminin veya herhangi bir aracın bakım tutumu, seyir planlaması ve eğitimi gibi gerekliliklerin yerine getirilmemesi durumunda ne olacağı Yasin 36/41-46’te anlatılmıştır.


Tefhim-ul Kuran

Ya da kazanmakta oldukları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder.


Yaşar Nuri Öztürk

Yahut onları, içindekilerin kazançları yüzünden mahveder. Ama birçoğunu affediyor;


وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ

Ve ya’lemellezîne yucâdilûne fî âyâtinâ, mâ lehum min mahîs(mahîsin).

Bayraktar Bayraklı

Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.


Cemal Külünkoğlu

Ayetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler!


Diyanet İşleri (eski)

Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler.


Diyanet Vakfi

Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.


Edip Yüksel

Ayetlerimiz ve mucizelerimiz üzerinde tartışanlar kendilerinin kaçacak bir yeri olmadığını bilirler.


Elmalılı Hamdi Yazır

Hem bilsinler diye o âyetlerimizde mücadele edenler ki kendileri için kaçacak yer yoktur.


Muhammed Esed

Ve bilsinler ki, mesajlarımızı sorgulayanlar için kurtuluş yoktur.


Mustafa İslamoğlu

Ve ayetlerimiz hakkında polemik yapanlar, asla sığınacak bir yer bulamayacaklarını iyi bilmelidirler.


Seyyid Kutub

Ayetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.


Süleyman Ateş

Ki âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.


Süleymaniye Vakfı

Belgelerimiz (ayetlerimiz) üzerinde çekişip duranlar bilsinler ki kendileri için kaçacak yer yoktur.


Tefhim-ul Kuran

(Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler.


Yaşar Nuri Öztürk

Ki ayetlerimiz hakkında tartışıp duranlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.


فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Fe mâ ûtîtum min şey’in fe metâ’ul hayâtid dunyâ, ve mâ ındallahi hayrun ve ebkâ lillezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).

Bayraktar Bayraklı

Size verilen her şey, geçici dünya malıdır. Allah katında bulunanlar ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Bu ödül, iman eden ve Rabblerine dayanıp güvenenler içindir.


Cemal Külünkoğlu

Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının kısa süreli faydalanmasıdır. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine güvenenler içindir.


Diyanet İşleri (eski)

(36-38) Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.


Diyanet Vakfi

Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.


Edip Yüksel

Size ne verildiyse dünya hayatının geçimliğidir. Ancak gerçeği onaylayanlar ve Rab’lerine güvenenler için ALLAH’ın yanında bulunanlar daha iyidir ve süreklidir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Hasılı size verilmiş bulunan şeyler hep Dünya hayatın geçici metaıdır, Allah yanındaki ise daha hayırlı ve daha bakalıdır fakat o kimseler için ki iyman etmişlerdir ve rablarına i'timad ederler


Muhammed Esed

(Unutmayın ki,) size ne verildiyse bu dünya hayatından (geçici) bir zevk almanız içindir. Allah katında olan ise daha iyi ve daha kalıcıdır. (Bu ödül,) iman eden ve Rablerine güvenenler (içindir).


Mustafa İslamoğlu

Size verdiğimiz her şey, şu dünya hayatının kısa vadeli bir hazzıdır; ama Allah katında bulunan daha değerli, daha kalıcıdır. Bu, iman eden ve Rablerine güvenen kimseler için böyledir:


Seyyid Kutub

Size verilen şeyler, dünya hayatının geçimidir. İnanıp Rabb'lerine güvenenler için Allah'ın yanında bulunanlar daha iyi ve daha kalıcıdır.


Süleyman Ateş

Size verilen şeyler, dünyâ hayâtının geçimidir. İnanıp Rablerine dayananlar için Allâh'ın yanında bulunan ödül ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır.


Süleymaniye Vakfı

Size verilen her şey, dünya hayatının menfaatleridir. İnanıp güvenen ve Sahibine dayananlar (vekil edinenler) için Allah katında hazırlanmış şeyler ise hem daha iyi hem de kalıcıdır.


Tefhim-ul Kuran

Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metaıdır. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) İman edip Rablerine tevekkül edenler içindir;


Yaşar Nuri Öztürk

Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.


وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ

Vellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe ve izâ mâ gadıbûhum yagfirûn(yagfirûne).

Bayraktar Bayraklı

Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıklarında da hataları bağışlarlar.


Cemal Külünkoğlu

(O inananlar,) büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da affederler.


Diyanet İşleri (eski)

(36-38) Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.


Diyanet Vakfi

Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.


Edip Yüksel

Onlar ki büyük günahlardan çirkin işlerden kaçınırlar ve kızdıkları zaman bağışlarlar.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar ve her gadablandıkları vakıt da onlar kusur örterler


Muhammed Esed

bağışlanmaz günahlardan ve hayasızlıktan kaçınanlar ve öfke bastığında da kolayca affedenler (için);


Mustafa İslamoğlu

İşte onlar, büyük günahlardan ve hayasızca davranışlardan kaçınırlar, dahası öfkeli zamanlarında bile affetme (erdemini) gösterirler.


Seyyid Kutub

Onlar büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da affederler.


Süleyman Ateş

Onlar büyük günâhlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da onlar, affederler.


Süleymaniye Vakfı

Onlar, büyük günahlardan ve fuhuş çeşitlerinden[*] uzak duran kimselerdir. Öfkelendikleri zaman da affederler. [*] Fuhuş çeşitleri, cinsellik kapsamına giren her türlü gayrimeşru ve sapık ilişkilerdir.


Tefhim-ul Kuran

(Bunlar,) Büyük günahlardan ve çirkin, utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar,


Yaşar Nuri Öztürk

Onlar, günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa, affedenler onlar olur.


وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Vellezînestacâbû li rabbihim ve ekâmus salâte ve emruhum şûrâ beynehum ve mimmâ rezaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Bayraktar Bayraklı

Onlar, Rabblerinin çağrısına uyarlar ve namazı dosdoğru kılarlar. İşlerini birbirlerine danışarak yaparlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayırda harcarlar.


Cemal Külünkoğlu

Onlar Rablerinin çağrısına kulak verirler ve namazı dosdoğru kılarlar. İşlerini istişare ile yürütürler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah rızası için) hayırlı işlerde harcarlar.


Diyanet İşleri (eski)

(36-38) Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.


Diyanet Vakfi

Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.


Edip Yüksel

Onlar, Rab’lerinin çağrısına karşılık verirler, namazı gözetirler, işlerini aralarında danışma ile kararlaştırırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan yardım için verirler.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki rabları için da'vete icâbet etmekte ve namazı kılmaktadırlar, buyurukları da aralarında şurâdır (danışıklıdır), kendilerine kısmet ettiğimiz rızıklardan onlar masraf da verirler


Muhammed Esed

Rablerinin (çağrısına) karşılık verenler ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar (için); ve (bütün ortak meselelerini) aralarında danışma ile karara bağlayanlar (için); ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden başkalarına harcayanlar (için);


Mustafa İslamoğlu

Yine onlar Rablerinin (davetine) koşarlar, namazı hakkını vererek eda ederler, toplumsal işlerini aralarında danışma yoluyla görürler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden harcarlar;


Seyyid Kutub

Rabb'lerinin çağrısına gelirler, namaz kılarlar. Onların işleri aralarında danışma (İstişare) iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.


Süleyman Ateş

Rablerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar. İşleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.


Süleymaniye Vakfı

Onlar, Sahiplerinin çağrısına olumlu karşılık veren ve namazı tam kılan kimselerdir. İşlerini birbirlerine danışarak[*] yapar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da hayra harcarlar. [*] ‘Birbirine danışarak’ anlamı verdiğimiz kelime ŞURA’dır. Bu sureye ismini veren kelime bu ayette geçmektedir.


Tefhim-ul Kuran

Rablerine icabet edenler, dosdoğru namazı kılanlar, işleri kendi aralarında şûrâ ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler,


Yaşar Nuri Öztürk

Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri/yönetimleri, aralarında bir şûra'dır. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.


وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنتَصِرُونَ

Vellezîne izâ esâbehumul bagyuhum yentesırûn(yentesırûne).

Bayraktar Bayraklı

Kendilerine bir haksızlık yapıldığında yardımlaşarak üstesinden gelirler.


Cemal Külünkoğlu

Onlar, bir haksızlığa, zorbalığa uğradıkları zaman, birlik olup karşı koyarlar (zulme boyun eğmezler).


Diyanet İşleri (eski)

Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar.


Diyanet Vakfi

Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.


Edip Yüksel

Haksızlığa uğradıklarında kendilerini savunurlar.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki kendilerine bağy (haklarına tecavüz) vaki' olduğu vakıt yardımlaşır onlar öcünü alırlar


Muhammed Esed

ve bir zorbalık ile karşılaştıkları zaman kendilerini savunanlar (için).


Mustafa İslamoğlu

yine onlar, haksız bir saldırıya muhatap olduklarında meşru müdaafa için dayanışma sergilerler.


Seyyid Kutub

Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman, yardımlaşarak kendilerini savunurlar.


Süleyman Ateş

Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman kendilerini savunurlar.


Süleymaniye Vakfı

Onlar, kendilerine bir saldırı olduğunda birbirleriyle yardımlaşırlar.


Tefhim-ul Kuran

Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.


Yaşar Nuri Öztürk

Kendilerine zulüm ve haksızlık gelip çattığında, yardımlaşırlar.


وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ

Ve cezâu seyyietin, seyyietun misluhâ, fe men afâ ve asleha fe ecruhu alâllâh(alâllâhi), innehu lâ yuhıbbuz zâlimîn(zâlimîne).

Bayraktar Bayraklı

Bir kötülüğün cezası, ona denk bir cezadır. Kim affeder ve barışı sağlarsa, onun ödülü Allah'a aittir. Doğrusu Allah zâlimleri sevmez.


Cemal Külünkoğlu

Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez.


Diyanet İşleri (eski)

Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.


Diyanet Vakfi

Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.


Edip Yüksel

Kötülüğün cezası, benzeri bir kötülüktür ancak kim affeder ve erdemli davranırsa ALLAH tarafından ödüllendirilir. O, zalimleri sevmez.


Elmalılı Hamdi Yazır

Kötülüğün cezası da misli kötülüktür, fakat her kim afvedip ıslâh ederse onun da ecri Allahadır, her halde o zalimleri sevmez


Muhammed Esed

Ama (unutma ki,) kötülüğü cezalandırma (teşebbüsü) de, bizatihi bir kötülük olabilir; o halde, kim (düşmanını) affeder ve barış yaparsa mükafatı Allah katındadır, çünkü O, zalimleri sevmez.


Mustafa İslamoğlu

Ama kötülüğün cezası, ancak ona denk bir karşılık olabilir; ne var ki kim affeder ve barış yaparsa, işte onun mükafatı Allah'a aittir: Şüphe yok ki O, zalimleri asla sevmez.


Seyyid Kutub

Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez.


Süleyman Ateş

Kötülüğün cezâsı, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfâtı Allah'a âittir. Doğrusu O, zâlimleri sevmez.


Süleymaniye Vakfı

Bir kötülüğün cezası, onun dengi bir kötülüktür. Kim bağışlar da arayı düzeltirse karşılığını Allah verir. O, yanlış yapanları sevmez.


Tefhim-ul Kuran

Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.


Yaşar Nuri Öztürk

Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.


وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُوْلَئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ

Ve le men intesare ba’de zulmihî fe ulâike mâ aleyhim min sebîl(sebîlin).

Bayraktar Bayraklı

Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.


Cemal Külünkoğlu

Her kim zulme uğradıktan sonra kendini savunup hakkını alırsa o kimseye (ceza vermek için) bir yol (hiçbir sorumluluk) yoktur.


Diyanet İşleri (eski)

Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselere, işte onların aleyhine bir yol yoktur.


Diyanet Vakfi

Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.


Edip Yüksel

Haksızlığa uğradıktan sonra hakları için direnenler kınanmazlar, cezalandırılmazlar.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve elbette her kim zulm olunduktan sonra öcünü alırsa artık onlar üzerine (ceza için) yol yoktur


Muhammed Esed

Zulme uğradıklarında kendilerini savunanlara gelince; onlara hiçbir suç isnad edilemez:


Mustafa İslamoğlu

Haksız bir saldırıya karşı meşru müdafaa dayanışması sergileyenlere gelince: onlar hiçbir yolla sorumlu tutulamazlar


Seyyid Kutub

Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselerin aleyhine bir yol yoktur.


Süleyman Ateş

Kim zulme uğradıktan sonra kendini savunursa öylelerinin aleyhine bir yol yoktur (onlar kınanmaz ve cezâlandırılmazlar).


Süleymaniye Vakfı

Her kim de kendine yapılan yanlıştan sonra hakkını alacak olsa, ona engel olunamaz.


Tefhim-ul Kuran

Kim de zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa, artık onlar için aleyhlerinde bir yol yoktur.


Yaşar Nuri Öztürk

Zulme uğratılışı ardından kendini savunana gelince, böyleleri aleyhine yol aranamaz.


إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ أُوْلَئِكَ لَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ

İnnemes sebîlu alellezîne yazlimûnen nâse ve yebgûne fîl ardı bi gayril hakk(hakkı), ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).

Bayraktar Bayraklı

Ancak, insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte, acıklı azap bunlaradır.


Cemal Külünkoğlu

Ancak yol (sorumluluk ve ceza), insanları baskı altına alan ve yeryüzünde gaddarca davranarak her türlü haksızlığı yapanlar içindir. İşte onlar için şiddetli bir azap vardır.


Diyanet İşleri (eski)

İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azap bunlaradır.


Diyanet Vakfi

Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.


Edip Yüksel

Ancak, halka zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere saldıranlara karşı durulmalıdır. Onlara acı bir azap vardır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Yol ancak haksızlıkla yeryüzünde bagy ederek nâsa zulm eyliyenler üzerinedir, işte onlara elîm bir azâb vardır.


Muhammed Esed

ancak (başka) insanları baskı altına alan ve yeryüzünde gaddarca davranarak her türlü haksızlığı yapanlar suç işlemişlerdir. Onları şiddetli bir azap beklemektedir.


Mustafa İslamoğlu

Sorumlu olanlar, sadece insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere güç kullanıp saldırganlık yapan kimselerdir: Onları acıklı bir azap beklemektedir.


Seyyid Kutub

İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte can yakıcı azap bunlaradır.


Süleyman Ateş

Ancak şunlar aleyhine yol vardır ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere saldırırlar. İşte böylelerine acı bir azâb vardır.


Süleymaniye Vakfı

Engel olunacaklar sadece, insanlara yanlış yapanlar ve orada haksız davranış peşinde olanlardır[*]. Onlar için acıklı bir azap vardır. [*] Bu ayet bireysel özgürlük ve haklar ile kamusal hak ve özgürlüklerin sınırlarının delilidir. İnsanlar öznesi bugünkü anlamıyla kamudur.


Tefhim-ul Kuran

Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlar için acıklı bir azab vardır.


Yaşar Nuri Öztürk

Aleyhlerine yol aranacak olan şu kişilerdir ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar sergilerler/saldırılarda bulunurlar. İşte böyleleri için acıklı bir azap vardır.


وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ

Ve le men sabere ve gafere inne zâlike le min azmil umûr(umûri).

Bayraktar Bayraklı

Kim sabreder ve affederse, şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.


Cemal Külünkoğlu

Fakat kim de sabreder ve (kendisine yapılan kötülüğü) bağışlarsa, şüphesiz bu, azmedilip yapılmaya değer (hayırlı) işlerdendir.


Diyanet İşleri (eski)

Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu, azmedilmeye değer işlerdendir.


Diyanet Vakfi

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.


Edip Yüksel

Sabredip bağışlamak, sağlam bir karakteri gösterir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Her kim de sabreder suç örterse işte o azmolunacak umurdandır


Muhammed Esed

Ama bilin ki, kim sıkıntıya göğüs gerer ve affederse işte bu, gönülden istenen bir şeydir.


Mustafa İslamoğlu

Yine de kim sabreder ve affederse, iyi bilsin ki bu kararlılık ve direnç isteyen (büyük) bir davranıştır.


Seyyid Kutub

Fakat kim sabreder kendisine yapılan kötülüğü affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.


Süleyman Ateş

Fakat kim sabreder, affederse, şüphesiz bu, çok önemli işlerdendir!


Süleymaniye Vakfı

Kim sabreder (katlanır) de (kendisine yapılmış yanlışı) örterse, onun bu yaptığı kararlılık gerektiren işlerdendir.


Tefhim-ul Kuran

Kim de sabreder ve bağışlarsa, hiç şüphesiz bu, azme değer işlerdendir.


Yaşar Nuri Öztürk

Sabredip bağışlayan bilsin ki bu, işlerin en zorlularındandır.


وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن وَلِيٍّ مِّن بَعْدِهِ وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَى مَرَدٍّ مِّن سَبِيلٍ

Ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min velîyin min ba’dih(ba’dihi), ve terez zâlimîne lemmâ reevul azâbe yekûlûne hel ilâ mereddin min sebîl(sebîlin).

Bayraktar Bayraklı

İşte, Allah kimi saptırırsa, artık onun hiçbir koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde zâlimlerin, “Geri dönüşün hiçbir yolu yok mu?” dediklerini görürsün.


Cemal Külünkoğlu

Allah kimi (bulunduğu) sapıklıkta bırakırsa artık onun hiçbir koruyucusu olmaz. Azabı gördükleri zaman zalimlerin: “Geri dönecek bir yol var mı?” dediklerini göreceksin!


Diyanet İşleri (eski)

Allah kimi saptırırsa, artık onun bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördüklerinde, zalimlerin: 'Dönecek bir yol yok mudur?' dediklerini görürsün.


Diyanet Vakfi

Allah kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: Dönecek bir yol var mı? dediklerini görürsün.


Edip Yüksel

ALLAH kimi saptırmışsa, artık O’ndan sonra onun bir koruyucusu yoktur. Azabı gördükleri zaman zalimlerin, “Bizim için bir şans daha yok mu?“ dediklerini görürsün.


Elmalılı Hamdi Yazır

Her kimi de Allah şaşırtırsa artık ondan sonra ona hiç bir veliy yoktur ve göreceksin o zalimleri azâbı gördükleri vakıt diyecekler: var mı geri dönmiye bir yol?


Muhammed Esed

İşte (böyle:) Allah kimi saptırırsa artık onun hiçbir koruyucusu olmaz, böylece sen bu zalimlerin (Kıyamet Günü kendilerini bekleyen) azabı görür görmez, "(Eyvah!) Bunun dönüşü yok mu?" diye feryad ettiklerini görecek (ve duyacak)sın.


Mustafa İslamoğlu

Allah kimin sapmasına (izin) verirse, artık onun için candan bir dost bulunmaz; ve sen bu zalimlerin azabı gördüklerinde, "Geri dönüşün bir yolu yok mu?" dediklerini bir görmelisin.


Seyyid Kutub

Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun, bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördükleri zaman zalimlerin: «Geri dönecek bir yol var mı?» dediklerini görürsün.


Süleyman Ateş

Allâh kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun, Allah'tan sonra bir velisi yoktur. Zâlimlerin, azâbı gördükleri zaman: "Geri dönecek bir yol var mı?" dediklerini görürsün.


Süleymaniye Vakfı

Allah kimin sapıklığını onaylarsa artık onu Allah’a karşı kimse koruyamaz. Azabı gördüklerinde yanlışlar içindeki o kimselerin: “Buradan çıkışın bir yolu var mı?” dediklerini göreceksin.


Tefhim-ul Kuran

Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; «Geri dönmeğe bir yol var mı?» derler.


Yaşar Nuri Öztürk

Allah'ın saptırdığına, O'ndan başka dost yoktur. Zalimlerin, azapla yüzyüze geldiklerinde, "Geri dönüşe bir yol yok mu?" diye söylendiklerini göreceksin.