SECDE SURESİ

Ayet Getir

الم

Elif lâm mîm.


Bayraktar Bayraklı

Elif, lâm, mîm.


Cemal Külünkoğlu

Elif, Lam, Mim.


Diyanet İşleri (eski)

Elif, Lam, Mim.


Diyanet Vakfi

Elif. Lâm. Mîm.


Edip Yüksel

A1L30M40


Elmalılı Hamdi Yazır

Elif, Lâm, mim.


Muhammed Esed

Elif-Lam-Mim.


Mustafa İslamoğlu

Elif-Lam-Mim!


Seyyid Kutub

Elif Lam Mim.


Süleyman Ateş

Elif lâm mim.


Süleymaniye Vakfı

ELİF! LAM! MİM!


Tefhim-ul Kuran

Elif, Lâm Mîm.


Yaşar Nuri Öztürk

Elif, Lâm, Mîm.


تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ

Tenzîlul kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne).

Bayraktar Bayraklı

Kendinde şüphe olmayan bu kitabı, âlemlerin Rabbi olan Allah indirmektedir.


Cemal Külünkoğlu

Kendisinde şüphe olmayan (bu) Kitab'ın indirilişi âlemlerin Rabbi (olan Allah tarafı)ndandır.


Diyanet İşleri (eski)

Şüphe götürmeyen Kitap, Alemlerin Rabbi'nin indirdiğidir.


Diyanet Vakfi

Bu Kitab'ın, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda asla şüphe yoktur.


Edip Yüksel

Bu kitabın indirilişi, hiç kuşkusuz, evrenlerin Efendisi tarafındandır.


Elmalılı Hamdi Yazır

İndirilişi bu kitabın, şübhe yok bunda, rabbül'âlemîndendir


Muhammed Esed

Bu Kitab'ın indirilişi, hiç şüphe yok ki alemlerin Rabbindendir.


Mustafa İslamoğlu

Bu ilahi kelamın indirilişi, hiç kuşku yok ki alemlerin Rabbindendir.


Seyyid Kutub

Şüphe yok ki, Kitab'ın indirilişi, alemlerin Rabb'i tarafındandır.


Süleyman Ateş

Şüphe yok ki Kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi tarafındandır.


Süleymaniye Vakfı

Hakkında şüpheye yer olmayan bu Kitap, alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.


Tefhim-ul Kuran

Kendisinde şüphe olmayan bu Kitabın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.


Yaşar Nuri Öztürk

Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Âlemlerin Rabbi'ndendir bu.


أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

Em yekûlûnefterâhu, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike leallehum yehtedûn(yehtedûne).

Bayraktar Bayraklı

Yoksa “onu Muhammed uydurdu” mu diyorlar? Hayır, o, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu uyarman için Rabbin tarafından gelen bir haktır/kitaptır. Umulur ki doğru yolu bulurlar.


Cemal Külünkoğlu

Yoksa: “Onu (Muhammed) uydurdu” mu diyorlar? Hayır; o, Rabbinden olan bir haktır; senden önce kendilerine (uzun bir zaman) uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için (onu sana indirdik). Umulur ki doğru yolu bulurlar.


Diyanet İşleri (eski)

'Onu peygamberin kendisi uydurdu' diyorlar, öyle mi? Hayır; O, senden önce peygamber gönderilmemiş olan bir milleti uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Belki artık doğru yolu bulurlar.


Diyanet Vakfi

«Onu Peygamber kendisi uydurdu» diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber) gelmemiş bir kavmi uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak (Kitap)tır.


Edip Yüksel

“Onu uydurdu“ mu diyorlar? Halbuki bu, senden önce kendilerine bir uyarıcı ulaşmamış bir toplumu, belki yola gelirler diye uyarman için Efendinden gelen bir gerçektir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, haktır o, rabbındandır, kendilerine senden önce kocundurucu Peygamber gelmemiş olan bir kavmi kocundurasın diye gerek ki hidayeti kabul edeler


Muhammed Esed

Ama onlar, (o hakkı inkar edenler,) "Onu (Muhammed) uydurdu!" diyorlar. Asla! O, Rabbinden gelen bir hakikat olup senden önce hiçbir uyarıcı ile karşılaşmamış olan (bu) halkı doğru yola gelsinler diye uyarabilmen içindir.


Mustafa İslamoğlu

Yine de onlar "Onu o uydurdu" diyorlar. Hayır! O Senin Rabbinden gelen bir hakikattir; senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu belki doğru yola gelirler diye uyarman içindir.


Seyyid Kutub

Yoksa «onu peygamber uydurdu mu» diyorlar? Hayır, O senden önce bir peygamber gönderilmemiş olan kavmi uyarması için sana Rabb'inden gelen bir gerçektir. Umulur ki, doğru yolu bulurlar.


Süleyman Ateş

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, o senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi, doğru yola gelirler umuduyla uyarman için Rabbin tarafından (sana indirilen) gerçektir.


Süleymaniye Vakfı

(Senin için) "Onu o uydurdu" diyorlar, öyle mi? Hayır; onun, Rabbin tarafından indirildiği bir gerçektir. Senden önce uyarıcı gelmemiş olan bir topluluğu uyarman için indirilmiştir. Belki yola gelirler.


Tefhim-ul Kuran

Yoksa onlar: «Bunu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, o, Rabbinden olan bir haktır; senden önce kendilerine bir uyarıcı, korkutucu gelmemiş olan bir kavmi uyarıp korkutman için (onu sana indirdik). Umulur ki hidayet bulurlar.


Yaşar Nuri Öztürk

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, haktır o; senin Rabbindendir; senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.


اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ

Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).

Bayraktar Bayraklı

Allah, gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde/evrede/dönemde yaratan, sonra arşı hakimiyeti altına alandır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçiniz vardır. Düşünüp ders almıyor musunuz?


Cemal Külünkoğlu

Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde (evrede) yaratan ve sonra Arş'ı sınırsız kudret ve iktidarıyla hükmü altına alan Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve arka çıkanınız yoktur. Düşünüp öğüt almayacak mısınız?


Diyanet İşleri (eski)

Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?


Diyanet Vakfi

Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?


Edip Yüksel

ALLAH gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan ve sonra tüm otoriteyi kurandır. Sizin için O’ndan ayrı bir veli (sahip) ve şefaatçi (aracı) yoktur. Öğütten anlamaz mısınız?


Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, o ki Gökleri ve Yeri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur, sizin için ondan başka ne bir veliy vardır, ne bir şefi', artık düşünmez misiniz?


Muhammed Esed

Allah'tır gökleri ve yeri ve ikisinin arasında bulunan her şeyi altı devrede yaratan ve sonra Kudret ve Hakimiyet Tahtı'na oturan; (Hesap Günü) ne sizi O'ndan koruyacak, ne de size şefaat edecek birini bulamazsınız; hala düşünüp ders almaz mısınız?


Mustafa İslamoğlu

Gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri altı aşamada yaratan, sonra da hükümranlık makamına kurulan Allah'tır; (hesap günü) sizi O'ndan koruyacak ne bir dost ne de bir kayırıcı bulamazsınız: peki, hala ders almayacak mısınız?


Seyyid Kutub

Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden (istiva eden) Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatcınız yoktur. Düşünüp öğüt almıyor musunuz?


Süleyman Ateş

O (Allâh) ki gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları altı günde yarattı; sonra Arş'a istivâ etti. Sizin, O'ndan başka bir dostunuz, şefâ'atçiniz yoktur. Düşünüp öğüt almıyor musunuz?


Süleymaniye Vakfı

Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan sonra da Arşa(yönetimi) geçen Allahtır. O'ndan başka bir dostunuz ve destekçiniz yoktur. Bilginizi kullanmaz mısınız


Tefhim-ul Kuran

Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?


Yaşar Nuri Öztürk

Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?


يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ

Yudebbirul emre mines semâi ilâl ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).

Bayraktar Bayraklı

Gökten yere kadar bütün işleri O yönetir. Sonra, sizin saydığınız yıllardan bin yıla denk düşen bir günde bütün işler O'na çıkar.


Cemal Külünkoğlu

O, gökten yere kadar olan bütün işleri düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler), sizin hesabınızla bin yıl tutan bir günde O'na çıkar.


Diyanet İşleri (eski)

Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir.


Diyanet Vakfi

Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar.


Edip Yüksel

Gökten yere kadar bütün işleri O kontrol eder. Sonra sizin saydığınızdan bin yıla eşit birgün içinde kendisine yükselirler.


Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, gökten (meleklerle) bütün dünya işlerini idare eder. Sonra (melekler o işlerde), bir günde O’na yükselir ki, (o günün) miktarı, sizin saydıklarınızdan (dünya yılından) bin yıldır.


Muhammed Esed

Gökten yere (yukarıdan aşağıya) kadar bütün işleri o düzenleyip yönetir, sonra da sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir.


Mustafa İslamoğlu

Gökten yere kadar bütün bir oluşu O düzenler; en sonunda bütün bir oluş sizin hesabınıza göre bin yıl kadar süren bir O'na yükselir.


Seyyid Kutub

Allah, gökten yere kadar olan bütün işleri düzenleyip yönetir. Sonra işler, sizin hesabınızla bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na çıkar.


Süleyman Ateş

(Allâh) Emri gökten yere tedbir eder (buyruğunu indirir). Sonra emir, sizin hesabınızca bin yıl süren bir gün içinde O'na çıkar.


Süleymaniye Vakfı

Gökten yere kadar olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yılı bulan bir gün içinde ona yükselir.


Tefhim-ul Kuran

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.


Yaşar Nuri Öztürk

İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.


ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu).

Bayraktar Bayraklı

Allah, görülen ve görülmeyen her şeyi bilir; çok güçlüdür; çok merhametlidir.


Cemal Külünkoğlu

O, yaratılmışların algı ve tasavvur alanının ötesindeki şeyleri de, duyuları ve akıllarıyla kavrayabildiklerini de bilen, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.


Diyanet İşleri (eski)

O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, güçlüdür, merhametlidir.


Diyanet Vakfi

İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.


Edip Yüksel

Gizliyi de açığı da bilen, Üstün ve Rahim işte böyledir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Odur işte gaybi de şehadeti de bilen, azîz rahîm


Muhammed Esed

Yaratılmışların kavrayış alanının ötesindeki şeyleri de, duyuları ve akıllarıyla kavrayabildiklerini de bilen O'dur; O, Kudret Sahibidir, Rahmet Kaynağıdır.


Mustafa İslamoğlu

İşte idraki aşan hakiketleri de, idrak ve tecrübe edilebilen gerçekleri de bilen; (hem) her işinde mükemmel olan, (hem de) merhamet kaynağı olan yalnızca O'dur.


Seyyid Kutub

O görüleni de görülmeyeni de bilendir üstün ve merhametli olandır.


Süleyman Ateş

İşte görünmeyeni de, görüneni de bilen, güçlü ve esirgeyici olan O'dur.


Süleymaniye Vakfı

İşte o, görülmeyeni de görüleni de bilen, güçlü ve ikramı bol olan Allah’tır.


Tefhim-ul Kuran

İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur.


Yaşar Nuri Öztürk

İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O'dur. Azîz'dir o, Rahîm'dir.


الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ

Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn(tînin).

Bayraktar Bayraklı

O, yarattığı her şeyi en güzel yaratmış ve insanın yaratılışına çamurdan başlamıştır.


Cemal Külünkoğlu

(7-9) O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratan ve (ilk) insanı yaratmaya da çamurdan başlayandır. Sonra onun neslini bir nutfeden, hakir bir suyun özünden çoğaltandır. Sonra ona biçim verip, kendi ruhundan üfleyen ve sizin için kulaklar, gözler ve kalpler (gönüller) yaratandır. (Buna rağmen) ne kadar az şükrediyorsunuz?


Diyanet İşleri (eski)

(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.


Diyanet Vakfi

O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.


Edip Yüksel

O yarattığı her şeyi mükemmel hâle soktu. İnsanın yaratılışına balçıktan başladı.


Elmalılı Hamdi Yazır

O ki yarattığı her şey'i güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı


Muhammed Esed

O, yarattığı her şeyi en mükemmel şekilde yapandır. Nitekim Allah, insanın yaratılışını balçıktan başlatır;


Mustafa İslamoğlu

O her şeye yaratılış amacıyla en uyumlu olma ve kemalini bulma (yeteneğini) bahşetmiştir. Öyle ki, insan türünü yaratmaya (basit) bir balçıktan başlamıştır.


Seyyid Kutub

O Allah ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.


Süleyman Ateş

O'dur ki, yarattığı herşeyi güzel yaptı ve insanı yaratmağa çamurdan başladı.


Süleymaniye Vakfı

Yarattığı her şeyi güzel yaratmış ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.


Tefhim-ul Kuran

Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya da bir çamurdan başlayandır.


Yaşar Nuri Öztürk

O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı.


ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ

Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn(mehînin).

Bayraktar Bayraklı

Sonra onun soyunu değersiz bir suyun özünden devam ettirmiştir.


Cemal Külünkoğlu

(7-9) O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratan ve (ilk) insanı yaratmaya da çamurdan başlayandır. Sonra onun neslini bir nutfeden, hakir bir suyun özünden çoğaltandır. Sonra ona biçim verip, kendi ruhundan üfleyen ve sizin için kulaklar, gözler ve kalpler (gönüller) yaratandır. (Buna rağmen) ne kadar az şükrediyorsunuz?


Diyanet İşleri (eski)

(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.


Diyanet Vakfi

Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir.


Edip Yüksel

Sonra onun soyunu bayağı bir sudan devam ettirdi.


Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da bir sülâleden, bir hakıyr sudan neslini yaptı


Muhammed Esed

sonra basit bir sıvı özünden soyunu sürdürür;


Mustafa İslamoğlu

Sonra onun neslini yine (en az o kadar) basit bir sıvı özünden yaratmıştır.


Seyyid Kutub

Sonra onun soyunu nutfeden, hakir bir suyun özünden çoğalttı.


Süleyman Ateş

Sonra onun neslini bir özden, hakir bir su(yun özü)nden yaptı.


Süleymaniye Vakfı

Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır.


Tefhim-ul Kuran

Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır.


Yaşar Nuri Öztürk

Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu.


ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ

Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Bayraktar Bayraklı

Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!


Diyanet İşleri (eski)

(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.


Diyanet Vakfi

Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!


Edip Yüksel

Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.


Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz


Muhammed Esed

sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip Kendi ruhundan üfler; ve (böylece, ey insanoğlu,) sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır, (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz!


Mustafa İslamoğlu

Daha sonra onu yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak Kendi ruhundan üflemiştir; derken sizi hem işitme ve görme, hem de duygu ve düşünce yetenekleriyle donatmıştır: ne kadar da azınız şükrediyor.


Seyyid Kutub

Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz?


Süleyman Ateş

Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulak(lar), gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!


Süleymaniye Vakfı

Sonra dengesini kurmuş ve ona ruhundan[*] üflemiştir. Bu sebeple size dinleme, görme yetenekleri ve gönüller vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz. [*] Ruh üfleme ile insan, dinleme, görme, gönül sahibi olur.


Tefhim-ul Kuran

Sonra da onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?


Yaşar Nuri Öztürk

Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!


وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ

Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne).

Bayraktar Bayraklı

“Toprağın içinde kaybolduğumuzda, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?” derler. Gerçekten onlar, Rabblerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.


Cemal Külünkoğlu

(İnkârcılar:) “Biz yerde toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?” dediler. Çünkü onlar, Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.


Diyanet İşleri (eski)

Puta tapanlar: 'Toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?' derler. Evet; onlar, Rab'lerine kavuşmayı inkar edenlerdir.


Diyanet Vakfi

«Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratılacağız?» derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.


Edip Yüksel

Ve, “Biz toprağa karışıp kaybolduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?“ dediler. Doğrusu, onlar Rab’leri ile kavuşmayı inkâr edenlerdir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Bir de: â! Arzda gaib olduğumuzda mı? Cidden biz mi muhakkak yeni bir hılkatte olacağız? dediler, fakat onlar rablarının likasını (huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir


Muhammed Esed

Nitekim (çoğu) insanlar, "Ne! Biz (ölüp) toprağın altında kaybolduktan sonra yeni bir yaratılış eylemi sonucunda (hayata yeniden döndürülmüş) mü olacağız?" derler. Hayır, ama (böyle söyleyerek) Rablerine kavuşacakları gerçeğini inkar ederler!


Mustafa İslamoğlu

Bir de kalkıp derler ki: "Yani biz toprağın içinde kayıplara karışınca mı? Sahiden de biz yeniden yaratılacak mıyız?" Aslında (bu tavırlarıyla) onlar, Rablerinin huzuruna çıkıp (hesap vermeyi) inkar etmektedirler.


Seyyid Kutub

Puta tapanlar: «Biz yerde toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?» derler. Doğrusu onlar Rabb'ine kavuşmayı inkâr edenlerdir.


Süleyman Ateş

"Biz toprakta kaybolduktan sonra, yeni bir yaratılış içinde mi olacağız?" dediler. Doğrusu onlar, Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.


Süleymaniye Vakfı

Kimileri şöyle der: Yani toprağın içinde kaybolduğumuzda yeniden yaratılacağız öyle mi?" Aslında göze alamadıkları Rableriyle yüzleşmektir.


Tefhim-ul Kuran

Dediler ki: «Biz yer (toprağın için)de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta bulacakmışız?» Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.


Yaşar Nuri Öztürk

Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar herşeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar.


قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ

Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).

Bayraktar Bayraklı

De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”


Cemal Külünkoğlu

De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak ve sonra Rabbinize döndürüleceksiniz!”


Diyanet İşleri (eski)

De ki: 'Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.'


Diyanet Vakfi

De ki: Size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.


Edip Yüksel

De ki: “Üzerinize görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak ve sonra Efendinize döndürüleceksiniz.”


Elmalılı Hamdi Yazır

De ki size müvekkel kılınmış olan melekül'mevt canınızı alacak, sonra döndürülüb rabbınıza götürüleceksiniz


Muhammed Esed

De ki: "Sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği (bir gün) sizi toplayacak ve sonra (hep birlikte) Rabbinize döndürüleceksiniz".


Mustafa İslamoğlu

De ki: "Sizin için görevlendirilmiş ölüm meleği (nasıl olsa) sizin canlarınızı alacak; en sonunda Rabbinize döndürüleceksiniz.


Seyyid Kutub

De ki; «Sizin üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alacak, sonra Rabb'inize döndürüleceksiniz.»


Süleyman Ateş

De ki: "Üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alır, sonra Rabbinize döndürülürsünüz."


Süleymaniye Vakfı

De ki: "Sizin için görevlendirilen ölüm meleği ruhunuzu[*] alacak ve daha sonra (diriltilip) Rabbinizin huzuruna çıkarılacaksınız [*] Ölüm meleğin alacağı can değil, ruhtur. Zümer 39/42


Tefhim-ul Kuran

De ki: «Size vekil kılınan ölüm meleği, sizin hayatınıza son verecek, sonra da Rabbinize döndürülmüş olacaksınız.»


Yaşar Nuri Öztürk

Söyle onlara: "Size vekil edilen ölüm meleği canınızı alır, sonra doğrudan doğruya Rabbinize döndürülürsünüz."