NECM SURESİ


Ayet Getir
53-NECM 48. Ayet

وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَى وَأَقْنَى

Ve ennehu huve agnâ ve aknâ.

Bayraktar Bayraklı

Zengin eden de yoksul kılan da O'dur.


Edip Yüksel

O’dur Zengin eden, yoksul yapan.


Erhan Aktaş

Zenginlik veren de O’dur, yetinen kılan da.


Muhammed Esed

isteklerden arındıran ve mülk sahibi kılan yalnız O'dur;


Mustafa İslamoğlu

Yine elbet zengin eden de O'dur, sınırlayan da O.


Süleyman Ateş

Zengin eden O'dur, bol verip memnun eden O.


Süleymaniye Vakfı

İhtiyacınızı karşılayan da O’dur, sizi saygın hale getiren de.


Yaşar Nuri Öztürk

Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O'dur, nimete boğan da...


Ayetin Tefsiri

MEAL

48.) Yine elbet zengin eden de O'dur, sınırlayan da O.30

49.) Ve Şi'ra yıldızının Rabbi de kesinlikle O'dur.31

(M.İ)

48-49.) Çok verip zengin yapan, az verip fakir kılan da O'dur. [Kimi müşriklerin şans kaynağı sayıp taptıkları] Şi'ra yıldızının/ Akyıldız'ın rabbi de O'dur.

(M.Ö)

48.) “Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O’dur.”

49.) “Doğrusu Şi’ra yıldızının Rabbi O’dur.”

(A.K)

45-48.) Evet, sizleri ana rahminde bir damlacık sudan kız-erkek şeklinde farklı cinsler olarak yaratan, öldükten sonra hepinizi yeniden diriltecek olan, bütün mülkün yegâne sahibi olan Allah, hepinizi hesaba çekecektir.

49.) Şi'ra yıldızı adı verilen ve müşriklerin tâzimde bulundukları yıldızı yaratan da Allah’tır. Şu halde nasıl olur da yaratılanı yaratana ortak koşarlar?

(H,E;M,C)

TEFSİR

"İnsana zenginlik veren de, gözünü doyuran da O'dur."

Yüce Allah dünyada dilediği kullarına türlü alanlarda zenginlik bağışlar. Bu alanlar sayıca çoktur. Mal zenginliği olur, sağlık yeterliliği olur, evlat zenginliği olur, psikolojik zenginlik olur, düşünce zenginliği olur, yüce Allah'a bağlılık zenginliği olur ki, bu en emsalsiz hazinedir. Ayrıca O, ahirette de dilediği kullarına ahiret zenginliği bağışlar. Bunların yanısıra gerek dünya nimetlerinden yana gerekse ahiret mutluluğundan yana dilediği kullarının gözünü doyurur, onları tatmine erdirir. Kullar yoksuldurlar, açtırlar. Ancak hazinelerinden alacakları paylar sayesinde zengin olurlar, doyuma kavuşabilirler. Zengin yapan ancak O'dur. Doyuma erdiren de sadece O'dur. Burada pratikte yaşanan bir gerçek aracılığı ile ve dünyada da ahirette de göz diktikleri bir ayrıcalık yolu ile kalplerine dokunuluyor. Amaç tek kaynağa yönelmelerini, dikkatlerini biricik dolu hazineye çevirmelerini sağlamaktır. Gerisi boştur, tamtakırdır. Devam ediyoruz:

"(Bazı müşriklerin taptıkları) "Şira" yıldızının Rabb'i de O'dur." "Şira" yıldızı güneşin yirmi kat ağırlığında, güneşten elli kat daha parlaktır; dünyamız ile arasındaki uzaklık, güneş ile aramızdaki uzaklığın bir milyon katıdır. Araplar arasında bu "Şıra" yıldızına tapanlar vardı. Ayrıca kimileri de onu önemli olayların habercisi sayarak hareketlerini gözlüyorlardı. Kayan yıldıza andederek söze başlayan, yüceler alemine dönük yolculuktan sözeden, bunların yanısıra tek Allah inancını zihinlere yerleştirmeyi, asılsız ve tutarsız putperestlik inancını reddetmeyi amaç edinen bu surede yüce Allah'ın "Şıra" yıldızının Rabb'i olduğunun vurgulanması son derece anlamlıdır. Bir yandan insanın iç dünyasının derinliklerine ve öbür yandan dış dünyanın çeşitli ufuklarına yönelik uzun gezi burada noktalanıyor. Arkasından helak edilmiş eski milletlere yönelik gezi başlıyor. Bu milletler de tıpkı müşrik araplar gibi kendilerine gelen uyarıcıları yalanlamışlardı. Bu gezide yüce Allah'ın gücüne, özgür dileğine ve bu gücün tek tek eski milletlere yansıyan belirtilerine dikkat çekiliyor.

(S.KUTUB)

43. "egani" kelimesine müfessirler ve lugat alimleri çeşitli anlamlar vermişlerdir.

a) Katade'nin İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre, "erda" (razı etti) demektir.

b) İkrime'nin yine İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre, "kanna" (tatmin etti) demektir.

c) İmam Razi, insanın ihtiyacı daşındakinin "ekna" olduğunu öne sürer.

d) Ebu Ubeyde ve diğer lugat alimleri, "ekna"nın "kuneyve"den türediğini ve muhafaza edilmiş kalıcı mal, (ev, arazi, bağ, bahçe, hayvanlar vs.) anlamına geldiğini söylerler.

e) İbn Zeyd ise diğerlerinden ayrı olarak, "ekna" kelimesini "efkar" (fakirleşmiş) şeklinde yorumlar. Yani, Allah dilediğini zengin, dilediğini fakir kılar. 44. Gökteki en parlak yıldızın ismi Şi'ra'dır. Bu yıldıza, "Merzemü'l-Cevaza" "El-Kelb'ulEkber", "el-Kelb'ul-Cebbar", "Şi'ru'l-Ebur" gibi isimler de verilmiştir. Bu yıldız, güneşten 23 kat daha parlaktır ve onun ışığı yeryüzüne 8 yılda ulaşır. (Yani, arada 8 yıllık bir mesafe vardır.) Dolayısıyla güneşten küçük ve daha az parlak görünür. Mısırlılar, doğduğu zaman Nil nehrinin bereketini artırdığına inandıkları için bu yıldıza taparlardı. Ayrıca bu yıldızın Nil'in bereketinin müsebbibi olduğuna inanırlarmış.

Yine cahiliye döneminde Araplar, yıldızların insan hayatına etkisi olduğuna inanırlar ve Şi'ra yıldızına taparlardı. Özellikle Kureyş'in komşu kabilesi olan Huzaa, bu yıldıza tapmakla tanınırdı. Yukarıdaki ayet ile, şöyle demek isteniyor. "Sizlerin nasibi Şi'ra yıldızına bağlı değil, onu yaratan Allah'ın elindedir."

(MEVDUDİ)

O’dur zengin kılan, kanaatkâr kılan. Fakiri zengin eden, servet veren O’dur. Doyuran O’dur, besleyen O’dur, rızık veren O’dur. Şu anda sahip olduğumuz her şeyi veren O’dur. Ev, arazi, bağ, bahçe, mal, mülk veren O’dur. Dilediğine zenginlik, dilediğine de fakirlik veren O’dur. Düşünün bir meni iken, basit bir kan pıhtısı, basit bir su damlası iken, elimiz yok, ayağımız yok, aklımız yok, fikrimiz yok, gücümüz-kuvvetimiz yokken, varlığımızdan bile haberdar değilken, kendimizi bile korumaktan acizken bizi yaratan, bizi adam eden Allah’tır. Ana rahminden dünyaya geldiğiniz günü bir hatırlayın. Neyiniz vardı? Aklımız yoktu, bilgimiz yoktu, malımız, gücümüz, çevremiz, kredimiz, hattâ baba evinde bize ait bir odamız bile yoktu. Hiçbir şeysiz, yapayalnız, güçsüz, kuvvetsiz, bakışsız, görüşsüz, konuşmasız aciz bir varlıktık. Bize mal verdi, mülk verdi, servet verdi. Her şeyimizi kendisine borçluyuz.

Öyleyse bu âyetler çerçevesinde kendi kendimize şunu diyeceğiz: Bizi yaratan, bizi pek çok nîmetleriyle perverde eden ne bu Rabbimize karşı bu halimiz ne böyle? Kim tarafından yaratıldık? Kimlere minnet duygusu içindeyiz? Kimin ekmeğini yiyor, kimin kılıcını sallamaya çalışıyoruz? Kim var etti bizi? Kime kulluk ediyoruz? Kim verdi bu servetlerimizi, kimin yolunda kullanıyor, harcıyoruz? Var mı Allah’tan başka zenginlik veren? Var mı Allah’tan başka mülke sahip olabilen? Şu yeryüzünde tanrılık iddiasında bulunan, “insanlar bize itaat etmek, bizim yasalarımıza tabi olmak zorundadır” diyenler içinde sahip oldukları zenginliklerini koruyabilen var mı? Hani nerede bizden önceki zenginler? Nerede güçlüler? Nerede melikler, hükümdarlar? Şu anda onların hepsi de üzerlerine basa basa, tepine tepine gezdiğiniz bir dünyanın, bir toprağın altında değiller mi?

49. “Doğrusu Şi’ra yıldızının Rabbi O’dur.”

Yine O Allah Şi’ra yıldızının Rabbi’dir. Yıldızların Rabbi, yıldızların yaratıcısı, yıldızların yasasını koyan, yıldızlara egemen olan, onların hayat programlarını belirleyen de Allah’tır. Yani ey insanlar, sizler yıldızların Rabbi olan Allah’ı bırakıp ta O’nun yarattıklarını tanrılaştırmaya mı çalışıyorsunuz? Tüm yıldızların boyunlarındaki iplerin ucu elinde olan Allah’ı bırakıp ta O’nun yarattıklarına mı tapınmaya çalışıyorsunuz? Hayır hayır, kulluk yaratıcının hakkıdır. Yıldızları yaratan, yerdekileri ve göktekileri yaratan Allah’tır. Öyleyse hamd da Allah’a aittir. Övgü ve senâ Allah’a aittir. Övülmeye lâyık tek varlık Allah’tır. Kulluk edilmeye lâyık tek varlık O’dur. Böyle iken Allah’ı tanımayanlar başkalarına hamd etmeye çalışıyorlar. Başkalarını övmeye, başkalarına kulluk etmeye, Allah’ın yarattığı varlıkları yaratana denk tutmaya çalışıyorlar. Kimileri Allah’ın yarattığı yıldızları, ayı, güneşi, kimileri maddeyi Allah yerine koyarak Allah’a denk tutuyor, kimileri Allah’ın yarattığı kulları Allah makamına oturtarak O’na denk tutuyorlar. Kimileri yeryüzünde O’na arkadaşlar, ahbaplar, vekiller ve yetkililer izâfe ederek, kimileri Allah’a çocuklar izâfe ederek, kimileri Allah’ın yarattığı ateşe, kimileri taşa, toprağa, kimileri kadına, kimileri Allah makamına oturttukları insanlara, tâğutlara tapınarak onları Allah’a denk tutmaya çalışıyorlar. Halbuki bunların hepsi birer yaratıktır. Hepsi de Allah’ın yarattığı kullardır. Kulluk onların değil, onları var edicinin hakkıdır.

Yıldızları yaratan Allah’tır. Hem şu gökyüzündeki dünyanızdan milyonlarca kere daha büyük yıldızları, hem de şu anda karşılarında vecd ve istiğrak halinde secdelere kapandığınız, kendilerine arz-ı ubudiyetlerde bulunduğunuz, alkışladığınız, kulluğun zirve noktasında huzurlarında kendinizden geçtiğiniz her türlü sosyal ve ekonomik yıldızları, sanat dünyasının yıldızlarını yaratan da O’dur. Toplum içinde yıldızı parlayanları yaratan O’dur. Allah yanında, yaratıcıları yanında göktekilerin bile bir değeri yokken yerdekilerin ne değerleri var ki onlara tapınmaya çalışıyorsunuz?

(A.KÜÇÜK)

“Ve ennehû hûve âğnê ve âknê” yine elbet zengin eden de O’dur, Mal mülk veren de diye çevirmişler ama akna kelimesi zıddı işaret etmesi gerekir. Ağna zengin eden, akna fakir eden gibi bir anlama sahip olması lazım. Fakat bu kelimenin kökeninde bu anlam var mı? Mekais sahibi bu kelimenin kökeninde ki bu anlamı kanâl diye göstermiş. Yani bizde kanal manasına gelen el kanâl. Suyu sınırlayarak, kontrol ederek bir yere sokmak. Burada da aslında zengin eden ve sınırlandıran, sınırlı veren, kısarak veren anlamına gelse gerektir ki Şevkâni de bu anlama dikkat çekmiş isabetli olarak.

Aslında bu Kur’an’daki yebsûtû’r-rizkâ limen yeşê’û ve yâkdir”. (Şûra/12) rızkı genişletir ve sınırlandırır. Ama Kur’an’ın hiçbir yerinde rızkı keser yok. Yok çünkü Allah’ın rızkı kesmesi demek varlığını yok etmesi demek. Var olmak bile rızıktır. Onun için Fakir Allah’ın rızkını kestiği kimse değil sınırlandırdığı kimsedir. Nefes bir rızıktır, her nefes. Yaşadığı her an bir rızıktır. Çalışan beyni bir rızıktır, atan kalbi bir rızıktır, var oluşu bir rızıktır. Onun için Allah rızkını kestiğini yok eder, yok olur.

30 Veya: "mal-mülk sahibi eden de O". Bağlamda yer alan gülme-ağlama, ölüm-hayat, erkek-dişi gibi bunun da bir kavram çifti/zıddı olması iktiza eder (İbn Aşûr ve Şevkânî). Aknâ, farklı köklere nisbet edilmiş olsa da, bu mülahazayla suyu kontrol altına almayı ifade eden ve "kanal" anlamına gelen el-kanâ köküne nisbeti daha uygun görünmektedir [Mekâyîs). Bu iki kelime, rızıktaki genişleme ve daralmayı ifade eden yebsut-yakdir karşıt fiillerini çağrıştırmaktadır (Msl. 58/Ra'd: 26; 68/İsra: 30; 67/Kasas: 82)

“Ve ennehû hûve Rabbû’ş-şî'râ” ve şi’ra yıldızının Rabbi de kesinlikle O’dur. Neden şi’ra yıldızının Rabbi O’dur? Şans ve uğur kaynağı olarak bilirlerdi cahiliye Arapları şi’ra yıldızını. Bahtımız karardı ya da açıldı dediklerinde bu yıldıza bakarak böyle bir fal açarlardı. Bu sirius yıldızı olarak niteleniyor. Yaratılanı değil yaratana kulluk edin mesajı bu mesaj. Yani siz parmağın gösterdiği yere bakacağınız yere parmağa bakıyorsunuz. Parmak ayı gösterirken aya bakarlar parmağa değil. Yani sizi Allah, mahlûkatın starı yaptı insanoğlunu, siz ise göğün starına tapıyorsunuz. Bu nasıl iş, bu nasıl nankörlük. Yani yıldızların da starı sizsiniz. Çünkü o sizin için yaratıldı. Fakat siz tuttunuz sizin için yaratılana tapmaya başladınız. İnsanoğlu böyle Allah’a sırt dönerse yapmayacağı ahmaklık yoktur.

31 Cahiliyye Araplarının şans ve uğur kaynağı sayıp bahtlarını kendisine bağlı gördükleri parlak yıldız. Bir yoruma göre, Büyük Köpek Takım Yıldızı'nın en parlak üyesi olan Sirius (Akyıldız). Zımnen: yaratılana değil Yaratana kulluk edin! Allah sizi kâinatın 'starı/yıldızı' yaptı, siz ise göğün starlarına kulluk etmeye kalkıyorsunuz. İnsan hangi şeye şans ve uğur atfederse, onun karşısında kendisini nesneleştirmiş olur.

(M.İSLAMOĞLU)

[Ek bilgi; Ayetlerde söz edilen ve adına and edilen yıldız Sirius Yıldızıdır. Sirius galaksimizdeki, dünyamızdan en parlak görünen yıldızdır.

Tabii ki, koca galakside çok daha parlak yıldızlar vardır fakat bizim bulunduğumuz konumdan en parlak görünen yıldız odur. Sirius, eski mitlere ve inançlara göre, Dünya'ya gelen eski Tanrıların kendi dünyalarının bulunduğu noktanın, bu boyuttaki izdüşümlerinden birinin koordinatlarındadır.

Tabii, antik tanrılar sadece Sirius'tan veya bir başka yıldızdan gelmediler ya da eğer geldilerse onlar tanrıydılar da denemez. Sadece Sirius madde ötesi boyuttaki yıldızın izdüşümündedir diyoruz.

Bu yüzden de dünyada değişik zamanlarda, değişik yerlerde Sirius'u çok ciddiye alan birçok kült kurulmuştur. Eski Mısırlılar için de Sirius çok önemli bir yıldızdı. Hatta Keops Piramitinin, kral odasındaki üst çıkış koridorunun direk olarak Sirius'u gözlemleyecek açıda yapıldığı söylenir. (Ata Nirun-Bülent Kısa)]