NECM SURESİ


Ayet Getir
53-NECM 31. Ayet

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى

Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı li yecziyellezîne esâû bimâ amilû ve yeczîyellezîne ahsenû bil husnâ.

Bayraktar Bayraklı

Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Sonunda, işlerini kötü yapanları cezalandıracak ve iyi yapanları da daha güzeli ile ödüllendirecektir.


Edip Yüksel

Göklerde ve yerde ne varsa ALLAH’ındır. Kötülük işleyenleri yaptıklarından dolayı cezalandıracaktır ve güzel davrananları da ödüllendirecektir.


Erhan Aktaş

Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Bu, kötülük yapanların cezalandırılması ve iyilik yapanların daha iyisiyle ödüllendirilmesi içindir.1 1- İnsanın sahip olduğu hiçbir şey kendisine ait değildir. Her şey emanettir. İnsan, bu emanete karşı sınava tabi tutulmuştur. Emanete ihanet edenler cezalandırılacak, sahip çıkanlar ise ödüllendirileceklerdir.


Muhammed Esed

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: O, kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını verecek ve iyilik yapanları da katıksız iyilikle ödüllendirecektir.


Mustafa İslamoğlu

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: en sonunda O, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracak, iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.


Süleyman Ateş

Göklerde ve yerde bulunan herşey Allâh'ındır. (Bunları yaratmıştır) Ki kötülük edenleri, yaptıklarıyle cezâlandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükâfâtlandırsın.


Süleymaniye Vakfı

Göklerde ve yerdeki her şey Allah’ındır. Düzenini, kötülük edenleri yaptıklarına göre cezalandırmak ve güzel işler yapanları da daha güzeli ile karşılamak için kurmuştur[*] [*] “Sizi zorlu bir imtihandan geçirmek ve hanginizin daha iyi davranacağını belirlemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah’tır. O sırada arşı (yönetim merkezi) suyun üstündeydi.” (Hud 11/7)“


Yaşar Nuri Öztürk

Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir.


Ayetin Tefsiri

MEAL

31.) Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: en sonunda O, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracak, iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.

(M.İ)

31.) Gökte ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Nihayetinde Allah [şirk ve inkârcılık gibi] günahlar işleyenleri, amellerinin mucibince cezalandıracak; iman ve ibadetlerinde duyarlı, ihlaslı kullarını ise güzel amellerine yaraşan mükâfatın en güzeliyle mükâfatlandıracaktır.

(M.Ö)

31.) “Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanları yapmakta oldukları kötülüklerle cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.”

(A.K)

TEFSİR

Önceki âyetlerde Resûlullah’tan, gerçekleri bilmek, anlamak istemeyen ve yapılan uyarılara sırt çeviren kişilere aldırış etmemesi ve onlardan yüz çevirmesi istenmiş; herkesin taşıdığı niyeti, kimin doğruya ve kimin sapkınlığa yöneldiğini Cenâb-ı Allah’ın çok iyi bildiği hatırlatılmıştı. Burada da, göklerin ve yerin egemenliği kendisine ait olan Allah tarafından imtihan amacıyla bu farklı tercihlere müsaade edildiğine imada bulunulmakta; ama bunun sonsuza kadar böyle gitmeyeceği, bir gün O’nun herkese kendi yaptığının karşılığını mutlaka tattıracağı haber verilmektedir. Âyette kötülük yapanların, bunun cezasını görecekleri belirtildiği halde iyilik yapanların yaptıklarından daha güzeliyle ödüllendirileceklerinin bildirilmesi, yüce Allah’ın haksızlık etmesinin ve hak edilenden fazla ceza vermesinin asla düşünülemeyeceğini, O’nun kötülere adaletiyle, iyilere ise ihsanıyla muamele edeceğini, bu sonunculara hak ettiklerinden fazlasını vereceğini göstermektedir (Râzî, XXIX, 6). “Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek, iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir” diye çevrilen cümle, 29. âyete bağlanarak “Dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir, çünkü O, ... ödüllendirecektir” veya 30. Âyetle irtibatlandırılarak, “Şüphesiz kendi yolundan sapanı en iyi bilen rabbindir; nitekim O, ... ödüllendirecektir” şeklinde de yorumlanmıştır (Râzî, XXIX, 5-6).

(DİYANET TEF.)

"Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsi Allah'a aittir. Amaç kötülük işleyenlere kötülüklerinin ve iyilik yapanlara da iyiliklerinin karşılığını vermektir." Yüce Allah'ın gökler ve yeryüzü üzerindeki ortaksız "mülkiyet"inin böylesine kesin bir dille vurgulanması ahiret olgusuna güç ve etkinlik kazandırır. Sebebine gelince bu durumda ahireti tasarlayıp planlayan Allah, göklerin ve yeryüzünün "mülkiyeti"ni tek başında elinde bulunduran Allah'ın kendisidir. Buna göre, O ödül ve ceza vermeye muktedirdir, bu işlem sadece O'nun tekelindedir ve bu işlemin araçlarına kesinlikle egemendir. Böylesine tartışmasız bir "mülkiyet"in, davranışlara adil ve eksiksiz karşılıklar biçmesi normal ve beklenir bir sonuçtur. Zaten; "Amaç kötülük işleyenlere kötülüklerinin ve iyilik yapanlara da iyiliklerinin karşılığını vermektir."Arkasından sözkonusu "iyiler" ile "iyiliklerinin karşılığında ödüllendirilenler" kimler oldukları belirtiliyor.

(S.KUTUB)

28. Yani, kimin doğru yolda (hidayet üzere) olduğunu, kimin yanlış yolda (dalâlette) olduğunu ancak Allah bilir. Çünkü her şeyi bilen sadece O'dur. Dolayısıyla seni dalâlet içinde olmakla suçlamaları sonucu değiştirmez. Şayet kendileri dalâlette olmakta ısrar ederlerse, bu onların bileceği bir iştir. Sen onlarla tartışarak vaktini ziyan etme ve tebliğ çalışmalarını sürdür. Kimin Hak üzerinde, kimin bâtıl üzerinde olduğuna ancak Allah karar verecektir.

29. Burada ara cümlesiyle yapılan açıklamadan sonra, konu hiç kesilmeden devam etmektedir adeta. "Onları kendi haline bırakın, Allah onlara yaptıklarının karşılığını verecektir."

(MEVDUDİ)

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibidir Allah. Göklerde ve yerde ne varsa hepsine egemen olan, tüm varlıklar üzerinde söz sahibi olan, yönetme hakkı sadece kendisine ait olan Allah’tır. Tüm varlıkların boyunlarındaki kulluk iplerinin ucu elinde olan mutlak güç ve kudret, mutlak tasarruf sahibi Allah’tır. Göklerde ve yerde yegane söz sahibi, yegâne Mâlik O’dur. O Mâliktir, her şey O’nun mülküdür. Mülkünde tasarruf hakkı sadece O’na aittir. Göklerde ve yerde kendisinden başka İlâh, kendisinden başka egemen yoktur. Varlıkları üzerinde kendisinden başka söz sahibi, kendisinden başka etkili, yetkili yoktur. Kendisinden başka kulluk edilecek, çektiği yere gidilecek, yasaları uygulanacak varlık yoktur. Kendisinden başka hatırı kazanılacak, rızası peşinde gidilecek, arzularına teslim olunacak varlık yoktur. Çünkü varlık O’nundur, varları var eden, öldüren, dirilten O’dur. Hayatın sahibi O’dur. Hayatı veren de alan da O’dur. Göklerde ve yerde hayatın sebebi O’dur. Göklerde ve yerde, canlı-cansız ne varsa hepsini yaratan, hepsini hayata getiren ve hepsinin hayatını düzenleyen sahip O’dur, Mâlik O’dur. Bir karış toprakta, zaman ve mekânın bir karış diliminde O’ndan başka hiç kimsenin mâlikiyeti, hâkimiyeti yoktur.

Allah kötülük yapanlara, günah işleyenlere işledikleri günahların karşılığını verir. Muhsinlere, Allah’ın kendilerini gördüğü şuuru içinde bir hayat yaşayanlara, Allah’a lâyık ameller işleyip Rabblerinin rızası uğrunda hareket edenlere de unutkanlıkları, bir anlık gafletleri, insan oluşları sebebiyle yaptıkları ufak-tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara da işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Kötülük yapanlara, günah peşinde koşanlara işledikleri kötülüklere benzer cezalar verecektir Rabbimiz. Bire bir cezalar verecektir. Ama muhsin davrananlara, iyilik yapan mü’minlere yaptıkları iyiliklerinin kat kat fazlasını, ya da mükâfatların en güzeli olan cenneti verecektir Rabbimiz. Çünkü mutlak Mâlik O’dur, sahip O’dur. Mülkü konusunda mutlak tasarrufta O’nundur. Mülkü konusunda yarattıklarından hiç kimseye yetki vermemiştir. Kurduğu bu dünyada yarattığı kullarına cezayı da, mükâfatı da sadece kendisinin takdir ettiğini bildirmektedir. Bir dünya yarattığını, imtihan için kullarını getirdiğini ve kullarına bu dünyada irade, seçim özgürlüğü verdiğini, insanların iyiliği de kötülüğü de seçme hakkına sahip olduklarını, ama bu seçimlerinin sonucuna kendilerinin katlanmak zorunda olduklarını anlatıyor Rabbimiz. Kötülerin kötülüklerinin karşılığı kötülükle cezalandırılacaklarını, iyilerin de hüsnaya ulaşacaklarını anlatıyor. Peki kimlermiş bu hüsnaya ulaşacak olanlar? Ne özellikleri varmış onların?

(A.KÜÇÜK)

“Ve lillêhi mê fi’s-semêvêti ve-mê fi’l-ârd” göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’a aittir. “li-yecziyellezîne esê’û bimê 'âmilû” akıbet o, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracaktır. Zımnen kötülük yapanları yaptıkları kötülük kadarıyla cezalandıracaktır fazlasıyla değil. “ve yecziyellezîne âhsenû bi’l-hûsnê” iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.

Kötülükler yalnızca kendisi kadar karşılık alır ama iyiliklere gelince onlar çok fazlasıyla, yine Kur’an’ın ifadesiyle li-yecziye-hûmûllâhû âhsene mê kênû yâ'melûn” (Tevbe/121) Allah onları yaptıklarının en iyisiyle ödüllendirecek buyuruyor. Yaptıklarının en iyisiyle ödüllendirilmek onun için biz ibadetleri tekrar ederiz. Namazı, orucu tekrar ederiz. Haccı, sadakayı, zekâtı tekrar ederiz. Emri bil ma’rufu, cehdi cihadı, ilmi tekrar ederiz. Neden? Çünkü gümüş namazda kalmak istemeyiz, altın namazı bulmak isteriz. Altında kalmak istemeyiz platin namaza ulaşmak isteriz, oradan elmas namaza ulaşmak isteriz. Neden? Çünkü içinde bir tane elmas namaz olursa en iyisiyle ödüllendirecek. Diğerlerini de elmas namaz hizasına yazacak onun için.

(M.İSLAMOĞLU)