NECM SURESİ


Ayet Getir
53-NECM 26. Ayet

وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى

Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.

Bayraktar Bayraklı

Göklerde nice melek var ki, Allah, kendilerine izin vermedikçe Allah'ın isteği ve rızası dışında kimseye şefaat edemezler.


Edip Yüksel

Göklerdeki meleklerin bile şefaati bir yarar sağlamaz. Ancak ALLAH’ın dilediği kimse için izin vermesinden ve O’nun rızasına uygun olduktan sonra…


Erhan Aktaş

Göklerde nice melekler var ki, Allah’ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesi dışında onların şefaatleri1 hiçbir yarar sağlamaz. 1- Ayette sözü edilen “meleklerin şefaati” bu dünyaya yönelik bir yardımdır. Kur’an’da bu tarz yardımların müşriklere karşı savaşlarda yapılmış olduğu açıkça yer almaktadır. Günahların bağışlanması, torpil yapılması ve affedilmeye aracılık yapılması tarzındaki şefaat inancı, “müşrikçe”, “müşriklere ait” bir inanç olup, Kur’an tarafından kesin bir dille reddedilmektedir. Kur’an’a göre -Nebimiz de dâhil- birilerinin “şefaat” edeceğine dair olan inanç, kesinlikle şirktir.


Muhammed Esed

Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati (hiç kimseye) en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki Allah dilediği ve razı olduğu kimse için (şefaat) izni vermiş olsun.


Mustafa İslamoğlu

Her ne kadar göklerdeki melek sayısı çoksa da, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça, onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır.


Süleyman Ateş

Göklerde nice melekler var ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe, onların şefaatı hiçbir işe yaramaz.


Süleymaniye Vakfı

(Siz melekleri ilah ediniyorsunuz;) Göklerde çok melek var ama onların şefaati işinize yaramaz. İşe yaraması için şefaatin, Allah’ın razı olup tercih ettiği bir kişi lehine ve O’nun izniyle olması gerekir.


Yaşar Nuri Öztürk

Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.


Ayetin Tefsiri

MEAL

26.) Her ne kadar göklerdeki melek sayısı çoksa da, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça, onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır.19

(M.İ)

26.) Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri tek başına hiçbir fayda vermez. Onların şefaati ancak Allah'ın izin vermesi halinde O'nun dilediği ve razı olduğu kimselere fayda verir.

(M.Ö)

26.) “Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.”

(A.K)

24-26.) Yoksa bu putların size şefaat edeceklerine inanıyor ve onların şefaatleri ile dünyada Allah’a yaklaşacağınızı ve âhirette kurtuluşa ereceğinizi mi zannediyorsunuz? Hayır, bu tamamen boş kuruntudur, zira tevhidi inkâr ettiğiniz takdirde dünyada da âhirette de sizi ilâhî irade karşısında koruyacak hiçbir güç yoktur. Değil bu putlar, kendilerini Allah katında şefaatçi kabul edip ortak koştuğunuz semadaki meleklerin dahi şefaat etmeleri fayda etmez.

(H,E;M,C)

TEFSİR

"Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dilediklerine ve hoşlandıklarına ilişkin izni olmadıkça şefaatleri hiçbir işe yaramaz."

Böylece müşriklerin iddiaları kökten yıkılmış, havada kalmış olur. Zaten daha önce okuduğumuz ayetler bu iddiayı çürütmüş, asılsızlığını ortaya koymuşlardı. Ama bu ayet müşriklere öldürücü, son darbeyi indiriyor. İnanç sistemini her türlü karışıklıktan, her türlü kuşkudan arındırıyor. Neden derseniz, bu ayete göre ahirete ve dünyaya ilişkin bütün yetkiler yüce Allah'ın tekelindedir. İnsanın özlemi somut gerçeğin kılını bile değiştiremez. Şefaat, aracılık, yüce Allah'ın hoşnutluğu ve izni eşliğinde olursa kabul edilebilir.

Demek ki, son söz O'nundur. Hem ahirette, hem dünyada yönelinecek tek merci O'dur. Bu kümeyi oluşturan ayetlerin sonunda ahirete inanmayan bu müşriklerin meleklere ilişkin saplantıları, kuruntuları son kez tartışılıyor. Bu saplantıların asılsızlığı, dayanaksızlığı bir kere daha gözler önüne seriliyor. Bu saplantıların, bu kuruntuların, inanca temel oluşturarak nitelikten yoksun oldukları vurgulanıyor.

(S.KUTUB)

21. Yani, tüm melekler bir araya gelip, onlar için şefaat etseler dahi, bunun onlara hiçbir yararı olmayacaktır. "İlahlarınızın meleklerin yanında değeri nedir ki, onların şefaati kabul edilsin? Tüm yetkiler Allah'ın elindedir. Öyle ki melekler bile, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye şefaat edemezler."

(MEVDUDİ)

Bırakın yeryüzünde resimlerini, gölgelerini, hayallerini yapıp tapınmaya çalıştığınız bu cansız putları, onların temsilcileri gözüyle baktığınız göklerde nice melekler, nice mübârek kullar vardır ki, Allah kendilerine izin vermedikçe onların şefaatleri bile hiç kimseye bir fayda sağlamaz. Allah izin vermedikçe bu büyük, bu mübârek varlıkların bile şefaat hakları yokken şu veya bu putun, şu veya bu insanın nasıl şefaat yetkisi olabilir? Şefaat yetkisi sadece Allah’a aittir.

Şefaat edecekleri belirleme yetkisi de, şefaat edilecekleri belirleme yetkisi de sadece Allah’a aittir. Yarın Allah’ın kendilerine şefaat etme yetkisi verdiği salih kulları, kayın peder, kayın valide, bacanak, arkadaş, eş, dost dilediklerine değil, Allah’ın; “şunlara şunlara şefaat edebilirsin” buyurarak karşısına çıkardığı şefaat edilecekler listesinde isimleri yazılı olan kimselere şefaat edebileceklerdir. Öyleyse bu dünyada insanlardan kimilerini yarın şefaat edecekler konumunda görüp Allah’a yapmamız gereken kulluk görevlerimizden bazılarını bu kimselere yapmaya, onların eteğine yapışmaya gerek yoktur. Çünkü onlara yarın gerçekten şefaat etme yetkisi verilmiş olsa bile bize şefaat edebilecekleri kesin değildir.

(A.KÜÇÜK)

“Ve-kem min melekin fî’s-semêvêt” her ne kadar gökteki meleklerin sayısı çoksa da “lê tûğnî şefê'âtûhûm şey'ên illê min bâ'di en yê'zenâllâhû limen yeşê’û ve yerdâ” Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır.

Burada Allah’ın verdiği şefaat izninden kasıt; şefaat edenlerle değil, kime şefaat edileceği ile alakalı bir izindir. Kur’an’ın ilgili diğer ayetlerinin de ispat ettiği gibi. Bu çerçevede düşündüğümüzde şefaat Allah’ın affettiği müjdesini biri eliyle, affettiği kuluna vermesidir. Burada aslında iki kişi onore edilmiş olur; bir af müjdesini iletme görevi ile görevlendirilen, yani ödülü tevdi etmesi istenen kişi onore edilmiş olur. İkincisi ödülün bizzat verildiği kişi. İşte ilâhi şefaat bundan başka bir şey değildir.

19 Tüm şefaat âyetleri Zümer 40 ve Zuhruf 26 ışığında anlaşılmalıdır (Bkz: 76/Sebe': 23; 4/Müddessir: 48 ve 77/Zümer: 44, ilgili notlar).

(M.İSLAMOĞLU)