(1-5) Andolsun doğup batan yıldızlara, yörüngelerinden çıkmadan hareket edenlere, uzayda sakin sakin yüzenlere, hayırda yarışanlara, işini mükemmel yapanlara.
Yemin olsun, (inkârcıların ruhlarını) şiddetle çekip alan meleklere.
Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun,
(1-5) Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
Andolsun söküp çıkaranlara,
O daldırıp nez' edenlere
Düşün bu (yıldız)ları, batmak üzere yükselen;
Şahit olsun (muhatabın yüreğine) dalıp (küfrü oradan) şiddetle söküp atan (uyarı ayetleri)!
Andolsun söküp çıkaranlara.
Andolsun söküp çıkaranlara,
Söke söke alanlara[*], [*] İlk beş âyetteki kelimeler, orada var sayılan (mahzuf) نفوس = kimseler kelimesinin sıfatı sayılmıştır.
Ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlara andolsun.
Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
(1-5) Andolsun doğup batan yıldızlara, yörüngelerinden çıkmadan hareket edenlere, uzayda sakin sakin yüzenlere, hayırda yarışanlara, işini mükemmel yapanlara.
Yemin olsun (inananların ruhlarını) kolaylıkla alanlara.
Canları kolaylıkla alanlara and olsun,
(1-5) Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
Rahatça çekenlere,
Ve usulcacık çekenlere
ve (yörüngelerinde) istikrarlı şekilde hareket eden,
Ve (mü'min gönüllere) müjde dolu bir umudu usulca getirip bırakan (rahmet ayetleri)!
Hemen çekip alanlara.
Hemen çekip alanlara,
İşini sağlam yapanlara,
Yumuşacık çekip alanlara,
Yemin olsun, rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,
(1-5) Andolsun doğup batan yıldızlara, yörüngelerinden çıkmadan hareket edenlere, uzayda sakin sakin yüzenlere, hayırda yarışanlara, işini mükemmel yapanlara.
Yemin olsun (yörüngelerinde) yüzüp giden (kuvvelere/gezegen)lere.
Yüzüp yüzüp gidenlere and olsun,
(1-5) Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
Yüzüp akanlara,
Ve yüzüp yüzüp gidenlere
ve (uzayda) sakin sakin yüzen,
Ve (o umutla hayat denizine) açılıp yüzdükçe yüzen (mü'min)ler!
Yüzüp gidenlere.
Yüzüp gidenlere,
Kolayca iş başaranlara[*], [*] “Yedi gök, yeryüzü ve bunların içindeki herkes Allah’a içten boyun eğer. Her şeyi güzel yapmasına karşılık ona içten boyun eğmeyen tek varlık yoktur ama onların bu boyun eğişlerini siz kavrayamazsınız. O yumuşak davranır ve çok bağışlar.” (İsra 17/44)
Yüzdükçe yüzerek gidenlere,
Yemin olsun, boşlukta yahut suda yüzüp gidenlere,
(1-5) Andolsun doğup batan yıldızlara, yörüngelerinden çıkmadan hareket edenlere, uzayda sakin sakin yüzenlere, hayırda yarışanlara, işini mükemmel yapanlara.
Öncü olarak (hizmet için) yarışıp geçenlere.
(4-5) Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun
(1-5) Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
Yarışıp birbirlerini geçenlere,
Derken yarışıp geçenlere
ve hızlı şekilde (birbirini) izleyen,
Ve (hayır yolunda) birbirleriyle yarışan öncüler!
Yarışıp, geçenlere.
Yarışıp, geçenlere,
Aynı zamanda yarıştıkça yarışanlara,
Öncü olarak yarışıp geçenlere,
Derken öne geçip yarışı kazananlara,
(1-5) Andolsun doğup batan yıldızlara, yörüngelerinden çıkmadan hareket edenlere, uzayda sakin sakin yüzenlere, hayırda yarışanlara, işini mükemmel yapanlara.
Böylece (Allah'ın) emrini yerine getirenlere (yemin olsun ki kıyamet kopacak ve siz hesaba çekileceksiniz).
(4-5) Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun
(1-5) Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
Ve böylece emirleri uygulayanlara…
Derken bir emir çevirenlere kasem olsun ki (Kıyamet var)
böylece (Yaratıcı'nın) buyruğunu yerine getiren!
Derken, onların peşinden işlerini yoluna koyan artçılar!
Derken işi düzenliyenlere!
Derken işi düzenleyenlere!
İşleri çekip çevirenlere yemin olsun ki,
Derken işi bir düzen içinde evirip çevirenlere.
Bir iş ve oluşu çekip çevirenlere,
(6-7) O gün, deprem sarsar, onu ikinci bir sarsıntı izler.
O gün (sura) ilk üfürüş şiddetle sarsacak (ilk ölüm ve kıyametin birinci kopuşu gerçekleşecek).
O gün bir sarsıntı sarsar.
(6-9) Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
O gün o sarsıntı sarsar.
O gün ki sarsar râcife
(O halde, düşün) şiddetli bir sarsıntının (dünyayı) sarstığı Gün(ü),
(Bunların her biri şahit olsun ki) o gün şiddetli bir sarsıcı herşeyi saracak;
O gün bir sarsıntı sarsar.
O gün o gürültü sarsar.
Bir gün şiddetli sarsıntı herkesi sarsacak;
O sarsıntının sarsacağı gün,
Ki o gün şiddetle sarsacak olan sarsacaktır.
(6-7) O gün, deprem sarsar, onu ikinci bir sarsıntı izler.
Arkasından onu daha büyük bir sarsıntı izleyecek (ikinci kıyamet kopacak ve insanların dirilişi gerçekleşecek).
Peşinden bir diğeri gelir.
(6-9) Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
Ardından bir diğeri izler.
Onu velyeder o râdife
daha büyük (sarsıntı)ların ardından geleceği (Günü)!
daha büyük sarsıntılar birbirini kovalayacak;
Ardından bir başka sarsıntı gelir.
Ardından başka bir gürültü gelir.
Bunu diğeri izleyecektir.
Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek.
Onu, ardısıra gelen izleyecektir.
(8-9) Bazı yürekler o gün çarpar; gözleri korkudan aşağı kayar.
O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacak.
O gün kalbler titrer.
(6-9) Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
O gün yürekler titrer.
Yürekler o gün oynar kaygıdan
O Gün (insanların) kalpleri titreyerek çarpacak
(ve) kalpler çırpılmış (gibi) titreyecek;
O gün kalpler titrer.
O gün bazı yürekler çarpar.
O gün, kimi yürekler yerinden oynayacak,
O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak.
Bazı kalpler o gün kaygıdan titreyecektir.
(8-9) Bazı yürekler o gün çarpar; gözleri korkudan aşağı kayar.
Gözler korkudan yere bakıp kalacak.
İnsanların gözleri yere döner.
(6-9) Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
Gözleri ise alçalır.
Gözleri kalkmaz saygıdan
(ve) gözleri yere bakacak...
onların gözleri yıkılmışlığı, bitmişliği temsil edecek.
Gözler korkudan aşağı kayar.
Gözleri (korkudan) aşağı kayar.
Gözleri yere inmiş olacaktır.
Gözler de zillet içinde düşecek.
Onların gözleri yerlere eğilecektir.
(10-12) Onlar şöyle diyorlar: “Biz eski halimize mi döndürüleceğiz? Çürümüş kemikler haline geldikten sonra mı? Öyleyse bu hüsran dolu bir dönüştür.”
(10-12) (O inkârcılar) diyorlar ki: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirileceğiz! Öyle ise bu zarar dolu bir dönüştür.”
Derler ki: 'Biz eski halimize mi döndürüleceğiz?'
(10-11) «Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?» derler.
Derler ki, “Daha önceki halimize mi döndürüldük?“
Diyorlar ki: biz, gerçek döndürülecek miyiz o hufrede
(Ama hala) bazıları: "Ne yani!" diyorlar, "Biz gerçekten eski halimize mi döndürüleceğiz,
(Hala) diyorlar ki: "Ne yani, şimdi biz yeniden eski halimize mi döneceğiz?
Diyorlar ki: «Biz yine eski halimize döndürülecek miyiz?
Diyorlar ki: "Biz yine eski halimize döndürülecek miyiz?"
Derler ki: “Kabir çukurunda iken tekrar hayata mı döndürüleceğiz?
Kendileri; derler ki: «Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz?»
"Biz gerçekten bu çukurda eski halimize döndürülecek miyiz?" diyorlar.
(10-12) Onlar şöyle diyorlar: “Biz eski halimize mi döndürüleceğiz? Çürümüş kemikler haline geldikten sonra mı? Öyleyse bu hüsran dolu bir dönüştür.”
(10-12) (O inkârcılar) diyorlar ki: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirileceğiz! Öyle ise bu zarar dolu bir dönüştür.”
'Ufalanmış kemik olduğumuz zaman mı?'
(10-11) «Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?» derler.
“Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha!?“
Ya ufalanmış kemikler olduğumuz vaktı ha?
çürüyen kemik (yığını) olsak bile?"
Tamamen çürüyüp bir külçe kemik haline gelsek de mi?"
Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha?
"Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"
Çürümüş kemikler haline geldikten sonra; öyle mi?”
«Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?»
"Un ufak kemikler haline geldikten sonra, öyle mi!"