MUZZEMMİL SURESİ


Ayet Getir
73-MUZZEMMİL 15. Ayet

إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا

"İnnâ erselnâ ileykum resûlen şâhiden aleykum kemâ erselnâ ilâ fir'avne resûlâ(resûlen)."

Bayraktar Bayraklı

Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi size de, size şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.


Edip Yüksel

Biz, size hakkınızda tanıklık edecek bir elçi gönderdik; nasıl ki Firavuna da bir elçi göndermiştik.


Erhan Aktaş

Size tanıklık edecek bir rasul gönderdik. Tıpkı Firavun’a rasul gönderdiğimiz gibi.


Muhammed Esed

Bakın (ey insanlar!) Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de karşınızda hakikate tanıklık yapacak bir elçi gönderdik.


Mustafa İslamoğlu

İmdi bakın, tıpkı Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi, size de önünüzde hakikate şahitlik eden bir elçi gönderdik;


Süleyman Ateş

(Ey insanlar,) Doğrusu biz size, aleyhinize tanıklık edecek bir elçi gönderdik; nasıl ki Fir'avn'a da bir elçi göndermiştik.


Süleymaniye Vakfı

Size şahitlik edecek[*] bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun’a da bir elçi göndermiştik. [*] فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلَاءِ شَهِيدًا (41) يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّى بِهِمُ الْأَرْضُ وَلَا يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا  [النساء : 41 ، 42]


Yaşar Nuri Öztürk

Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi.


Ayetin Tefsiri

MEAL

15.) İMDİ bakın, tıpkı Firavun'a15 bir elçi16 gönderdiğimiz gibi, size de önünüzde hakikate şahitlik eden bir elçi gönderdik;17

(M.İ)

15.) [Ey Müşrikler!] Biz size bütün yapıp ettiklerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim vaktiyle Firavun'a da bir peygamber göndermiştik.

(M.Ö)

15.) “Firavun’a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.”

(A.K)

 

TEFSİR

15. Şimdi, Allah Rasulü'ne karşı çok hararetle karşı çıkan Mekke'deki kafirlere hitap edilmektedir.

16. Allah Rasulü'nü insanlar üzerine şahit olarak göndermenin anlamı, dünyada onlar için hem söz, hem de eylem ile Hakk'a işaret etmesidir. Ayrıca şu da düşünülebilir; ahirette Allah'ın mahkeme-i kübrası kurulduğu zaman Allah Rasulü "Ben onlara doğruyu göstermiştim" diye şahitlikte bulunacaktır. İzah için bkz. el-Bakara an: 144; Nisa an: 64; en-Nahl: 84-89; Ahzab an: 82; Fetih an: 14.

(MEVDUDİ)

Biz size elçi gönderdik diyor Rabbimiz. Yani istediklerimizi size duyuran, varlığımızdan sizi haberdar eden, size gönderdiğimiz hayat programını size ulaştıran, bu programın icrası noktasında, sizden istediklerimizin uygulanması noktasında üzerinize şahit olan elçimizi size gönderdik. “Yani ya Rabbi! Ben buna hakkı anlattım! Ben bunlara senden geleni duyurdum, senin istediklerini tebliğ ettim! Ben bunları senin hayat programınla uyardım! Sadece şunlar şunlar kabul etti, tamam dedi, lâkin bunlar, bunlar da kabul etmediler! Şunlar beni dinlediler, ama bunlar dinlemediler! Halbuki muhtaç oldukları bilgileri eksiksiz olarak ben bunlara duyurdum! Muhtaç oldukları kulluk programını ben bunlara uygulayarak gösterdim!” diye yarın sizin üzerinize şahit olacak, sizin kabullerinize de, retlerinize de şahitlik yapacak peygamber gönderdim, diyor Rabbimiz.

“Size şahîden olacak elçiler gönderdim. Ya da size şehadeti anlatan, şehadeti gösteren elçiler gönderdim,” diyor Rabbimiz. Dine nasıl şehadet edilir? İman, uğrunda candan ve maldan geçilerek nasıl ispat edilir? Allah için nasıl şehid olunur? Bunu bizzat kendi şahsında, kendi hayatında gösterecek, örnekleyecek peygamberler gönderdim, diyor Allah. Ama bu iş yeni değildir, bunu ilk defa duyuyor değilsiniz. Niye bu kadar yadırgıyorsunuz? “Bu elçi işi de nereden çıktı, bu peygamberlik de nereden çıktı?” demeyin. Tarihin derinliklerinden bu yana sizin de bildiğiniz nice örnekleri vardır bunun. İşte Firavun, tanıyorsunuz onu. İnadını, küfrünü, tâğutluğunu biliyorsunuz. İşte biz bir zamanlar ona da elçi göndermiştik. Niye unutuyorsunuz? Ne çabuk unutuyorsunuz?

Kendilerinden öncekilere gönderilen Allah elçisini ve o elçiye karşı tavır alan öncekilerin başlarına gelenleri unutmamaları gerekirken hemen unutuyor insanlar. Belki de şeytan unutturuyor onlara bunu. Meselâ bakıyoruz Mü’min sûresinde anlatıldığına göre Firavun’un sarayında, Firavun’un hanedanından, yakınlarından bir adam imanını gizliyordu da, iş tehlikeli bir boyuta ulaşınca, artık imanını gizlemenin mânâsının kalmadığı bir ortamda imanını açığa çıkarıverdi.

Firavun ve çevresindekiler Hazreti Mûsâ’yı öldürmeye karar verdikleri anda artık imanını gizlemenin bir anlamının kalmadığını anlar anlamaz, peygamberi müdafaa etme adına imanını açığa vuruverdi. Firavun, avenesiyle konuşurken ileri atılıp şöyle diyordu: “Siz! Hatırlasanıza, bir vakitler Allah size elçi olarak Yusuf’u (a.s.) göndermişti de sizler onu dinlememiştiniz! İtiraz etmiş, karşı gelmiştiniz! İhanet etmiş, reddetmiştiniz de, Allah, onu sizin aranızdan çekip alınca da “Vah! Tüh! Ne büyük, ne mübârek bir peygamberdi! Bizler gerçekten onun kıymetini bilemedik! Ona gereken değeri veremedik! Fırsatı kaçırdık!” diye üzülmüş, pişman olmuştunuz! Ne çabuk unuttunuz o pişmanlıklarınızı! Vazgeçin bundan! Şimdi de aynı şeyleri Allah’ın elçisi Mûsâ’ya yapmaya kalkışmayın! Siz ne akılsız insanlarsınız!” diyordu.

İşte bakın burada da buna benzer bir hatırlatmada bulunuyor Rabbimiz. Hani sizler Mûsâ’yı biliyor, Firavun’u tanıyordunuz. Rabbiniz, Hazreti Mûsâ’yı peygamber olarak göndermişti. Ona karşı gelen, onu kabule yanaşmayan Firavun ve avenesinin başına nelerin geldiğini de biliyorsunuz. Şimdi şu anda sizlere de son elçimi gönderdim. Bütün bunları bilen insanlar olarak sizler niye hakkı kabule yanaşmıyorsunuz? Niye öncekilerin düştüğüne düşüyorsunuz! deniyor. Biliyorsunuz ki Kur’an-ı Kerîm’de peygamber anlatımlarının temel hedefi, fonksiyonu budur. Doğal olarak bu anlatılan bizim peygamberimizse, doğrudan bize örnektir, yok eğer önceki peygamberin anlatımıysa yine peygamberimizin şahsında dolaylı bir örnektir. Allah, Firavun’a ve toplumuna Hazreti Mûsâ’yı gönderdi de:(Bir sonraki ayet)

(A.KÜÇÜK)

“İnnê erselnê ileykûm Râsûlen şêhîden âleykûm kemê erselnê ilê fir'âvne Râsûlê” tıpkı daha önceden firavuna nasıl elçi göndermişsek, işte öylece size de bir şahit olarak Resul gönderdik, elçi gönderdik. Biz gönderdik ama. Özellikle vurgu bu; “İnnê” Biz gönderdik. Neden? Elçinin değerini gönderen kapı belirler. Neden? Elçiye zeval olmaz, elçiye edilen laf, elçiyi gönderen makama edilmiştir. Neden? Eğer elçiye bir lafınız varsa Allah’a laf vermiş olursunuz. Onun için elçiye zeval olmaz. Elçiyi gönderen kapıya söylemiş olursunuz ne söyleyecekseniz. Elçiye hayır diyen elçiyi gönderene hayır demiştir. Elçiye hakaret eden elçiyi gönderen Allah’a hakaret etmiştir. Elçiyi hafifseyen ve küçümseyen Allah’ı küçümsemiştir aklını başına alsın. Budur, “İnnê erselnê”deki sır budur.

Firavun’un ilk geçtiği yer burası. Zımnen hangisini tercih edecekseniz edin ey muhataplar. Elçinin izini mi, Firavunun izini mi. Musa’nın izini mi izleyeceksiniz firavunun izini mi. Muhammed Musa’nın izini izliyor. Siz de firavunun izini izleyecekseniz hiç tereddüdünüz olmasın ki akıbetini bekleyiniz. Yani kimin izini izleyecekseniz onun sonuna razı olun. Sonuna razı değilseniz izini de izlemeyin. Zımnen verilen bu.

Dikkat buyurun “şêhiden” diyor, şahit olarak. Hakim belli, Allah. Bir mahkeme var, hakimi Allah. Bir mahkeme var, mahkemesi mahşer. Bir mahkeme var, sanığı da belli. İnsan. Peki şahidi kim? Peygamberler. Evet, peygamberler insanlığın şahitleridir, şehitleridir, modelleridir aynı zamanda.

 

15 İniş sürecinde ilk geçtiği yer. Zımnen: Ey Müşrikler! Muhammed Musa'nın izinden gidiyor; eğer ona karşı çıkarsanız, siz de Firavun'un izinden gitmiş olursunuz.

16 Rasulen kelimesinin belirsiz gelmesi, inkarcıların inkârının Hz. Peygamber'in şahsına değil makamına olduğunu gösterir. Nihai tahlilde bu inkâr elçiyi seçen Allah'a yöneliktir.

17 Hakim Allah, sanık insan, mahkeme Din Günü. Peki şahit kim? İşte büyük muhakemenin son halkası da böylece tamamlanarak şahidin peygamberler olduğu vurgulanmış olur: "Elbet Biz seni, bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik" (106/Ahzab: 45; ayrıca 11 O/Fetih: 8)

(M.İSLAMOĞLU)