MULK SURESİ

Ayet Getir

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Tebârekellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Bayraktar Bayraklı

Hükümranlığın sahibi olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun gücü her şeye yeter.


Cemal Külünkoğlu

Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O her şeye hakkıyla gücü yetendir.


Diyanet İşleri (eski)

Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye Kadir'dir.


Diyanet Vakfi

Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.


Edip Yüksel

Yönetimi elinde bulunduran çok yücedir. O her şeye Kadirdir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ne yücedir o ki mülk onun elinde ve o her şey'e kadîrdir


Muhammed Esed

Hükümranlığın sahibi olan Allah kutludur, yücedir; O her dilediğini yapmaya kadirdir.


Mustafa İslamoğlu

Mutlak hükümranlık kudret elinde bulunan (Allah) ne yüce, ne ulu bir bereket kaynağıdır; ve O her şeye kadirdir.


Seyyid Kutub

Sınırsız hükümdarlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.


Süleyman Ateş

Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim), elinde bulunan yüce Allâh, kutludur. O'nun herşeye gücü yeter.


Süleymaniye Vakfı

Bütün yetkileri elinde tutan Allah pek yücedir. Her şeye bir ölçü koyan O’dur.


Tefhim-ul Kuran

En yüce ve mübarek olan O'dur ki kâinatın saltanatı elindedir. O her şeye kadirdir.


Yaşar Nuri Öztürk

Mülk ve yönetim elinde bulunan o Allah ne yücedir! O, her şeye Kadîr'dir.


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

Bayraktar Bayraklı

Hanginizin daha güzel/iyi amel yapacağınızı denemek için yoklukla varlığı yaratan, O'dur. O mutlak galiptir; affedicidir.


Cemal Külünkoğlu

O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yarattı. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.


Diyanet İşleri (eski)

Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.


Diyanet Vakfi

O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.


Edip Yüksel

Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, Üstündür, Bağışlayandır.


Elmalılı Hamdi Yazır

O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel, hem o öyle azîz, öyle gafur.


Muhammed Esed

O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tabi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O(nun) kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın).


Mustafa İslamoğlu

O, ölümü ve hayatı hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için yaratmıştır. O mutlak üstün ve yüce olandır, eşsiz ve benzersiz bağışlayandır.


Seyyid Kutub

O hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.


Süleyman Ateş

O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.


Süleymaniye Vakfı

Ölümü ve hayatı yaratan odur[*]. Bunlar; hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır. [*] İnsan ortaya çıkıncaya kadar uzunca bir zaman geçer (İnsan 76/1). Onu oluşturan parçalar vardır ama o yoktur. Sonra yaratılır ve yıpratıcı bir imtihandan geçirilir. Sonra ölür ve onu oluşturan parçalar toprak olur. İmtihanın sonucu görmek için topraktan son kez yaratılacaktır. Böylece her insanın başından iki ölüm ve iki hayat geçmiş olacak )  (Mümin 40/11 ve Bakara 2/28) ve artık ölmeyecektir. Önce ölümün sonra hayatın yaratılması bunu gösterir.


Tefhim-ul Kuran

O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.


Yaşar Nuri Öztürk

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur.


الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ

"Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin)."

Bayraktar Bayraklı

Yedi kat göğü birbiri üzerine tabaka tabaka yaratan da O'dur. Rahmân'ın yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bak, bir bozukluk görüyor musun?


Cemal Külünkoğlu

Yedi göğü birbiriyle tam bir uyum içinde yaratan O'dur. O Rahman'ın yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! (Orada) bir çatlak ve kusur görüyor musun?


Diyanet İşleri (eski)

Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?


Diyanet Vakfi

O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?


Edip Yüksel

O yedi göğü biriyle uyumlu evreler yaratmıştır. Rahman’ın yaratışında herhangi bir kusur bulamazsın. Bakışlarını yönelt de bak; herhangi bir çatlak görebiliyor musun?


Elmalılı Hamdi Yazır

O ki yedi sema yaratmış birbiriyle mutabık, göremezsin o rahmânın yarattığında hiçbir nizamsızlık, haydi çevir gözü görebilir misin hiçbir çatlak, bir kusur?


Muhammed Esed

Yedi göğü birbiriyle tam bir uyum içinde yaratan O, (ne yüce)dir! Rahman'ın yaratışında hiçbir aksaklık göremezsin. Gözünü bir kez daha (ona) çevir! Hiç kusur görüyor musun?


Mustafa İslamoğlu

O, yedi göğü eşsiz bir uyum içinde yaratmıştır; Rahman'ın yaratışında bir düzensizlik göremezsin; haydi, çevir gözünü de bir bak bakalım: bir kusur ve başıboşluk görebilecek misin?


Seyyid Kutub

Yedi göğü tabakalar halinde yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?


Süleyman Ateş

O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka, tabaka yarattı, Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözü(nü) döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?


Süleymaniye Vakfı

Üst üste yedi kat göğü yaratan da O’dur. Rahman’ın yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin. Bakışlarını bir daha çevir; bir çatlak görebilir misin?


Tefhim-ul Kuran

O, biri diğeriyle 'tam bir uyum (mutabakat)' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)'ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?


Yaşar Nuri Öztürk

Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?


ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ

Summerciıl basara kerreteyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).

Bayraktar Bayraklı

Sonra tekrar tekrar yine bak; sonunda göz, aradığı bozukluğu bulamayıp güçsüz ve bitkin bir halde sana geri dönecektir.


Cemal Külünkoğlu

Sonra gözünü iki kez daha çevir bak. Göz aradığı -ki kesinlikle olmayan- kusuru, çelişkiyi bulmaktan umudu keserek yorgun ve bitkin olarak sana dönecektir.


Diyanet İşleri (eski)

Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer.


Diyanet Vakfi

Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.


Edip Yüksel

Sonra tekrar tekrar bak; bakışların usanmış ve yenilmiş olarak sana döner.


Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra yine çevir gözü, tekrar tekrar, sana döner o göz bîtab olarak zelîl-ü hakîr.


Muhammed Esed

Evet, gözünü tekrar tekrar (ona) çevir: (her seferinde) bakışın, şaşkın ve bezgin bir şekilde önüne geri dönecektir...


Mustafa İslamoğlu

Sonra tekrar tekrar çevir gözünü de bir bak; bakışın yılgın ve bezgin bir şekilde sana geri dönecektir.


Seyyid Kutub

Sonra gözünü iki kez daha döndür bak. Göz aradığı kusuru bulmaktan umudu keserek yorgun ve bitkin bir halde sana döner.


Süleyman Ateş

Sonra gözü(nü) iki kez daha döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) umudu keserek hor ve bitkin bir halde sana döner.


Süleymaniye Vakfı

Sonra bakışlarını iki defa daha çevir de bak, gözün umutsuz halde bitkin düşecektir.


Tefhim-ul Kuran

Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.


Yaşar Nuri Öztürk

Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o.


وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ

Ve lekad zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).

Bayraktar Bayraklı

Andolsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.


Cemal Külünkoğlu

Andolsun ki biz, yeryüzüne en yakın olan göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara atılan mermiler yaptık ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık.


Diyanet İşleri (eski)

And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.


Diyanet Vakfi

Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.


Edip Yüksel

En aşağı göğü lambalarla süsledik ve onları sapkınlar için bir taşlama/kovma kıldık. Onlara alevli ateş azabını hazırladık.


Elmalılı Hamdi Yazır

Celâlim hakkı için biz o dünya semayı takım takım kandillerle donattık ve onları Şeytanlar için (rucum) atmalar yaptık, hem onlar için o çılgın ateş azâbını hazırladık (ki azâb-ı Seıyr)


Muhammed Esed

Biz, yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik ve onları (insanlar arasında bulunan) şeytan ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına konu yaptık ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık;


Mustafa İslamoğlu

Doğrusu Biz, en yakın göğü kandillerle süsledik; onları, Şeytan(lığa soyunan)lar için gayba dair spekülasyon aracı kıldık; ve onlar için yakıp kavuran bir azap hazırladık;


Seyyid Kutub

And olsun biz, dünyaya en yakın göğü lambalarla donattık. Bunları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara ateş azabını hazırladık.


Süleyman Ateş

Andolsun biz, en yakın göğü lambalarla donattık ve onları, şeytânlar için taşlamalar yaptık. Ve o(şeytâ)nlara da çılgın ateş azâbını hazırladık.


Süleymaniye Vakfı

En yakın göğü kandillerle (yıldızlarla) süsledik. Orayı şeytanlar için taşlama yeri yaptık[2] ve onlara alevli bir ateş hazırladık. [2] “En yakın göğü süs ile yıldızlarla süsledik ve her hayırsız şeytandan koruduk. Onlar Mele-i a’lâ’yı dinleyemezler; her taraftan atılırlar. Bu onları uzaklaştırmak içindir. Onlar için sürekli bir azap vardır. Bir an için kulak hırsızlığı yapan olursa onun arkasına, delip geçen bir ateş takılır.” (Saffât 37/6-10)


Tefhim-ul Kuran

Andolsun, biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama birimleri (rücûm) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.


Yaşar Nuri Öztürk

Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık.


وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru).

Bayraktar Bayraklı

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Orası ne kötü bir varış yeridir!


Cemal Külünkoğlu

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O ne kötü gidilecek bir yerdir!


Diyanet İşleri (eski)

Rablerini inkar eden kimseler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür!


Diyanet Vakfi

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür!


Edip Yüksel

Rab’lerini inkâr edenler cehennem cezasını hak etmişlerdir. Ne kötü bir duraktır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinin rabbına küfredenler için de Cehennem azâbı vardır, ona gidiş de ne fena akibettir


Muhammed Esed

Çünkü, (bu şekilde) Rablerine karşı isyankar davranan herkesi cehennem azabı beklemektedir; orası, ne kötü bir varış yeridir!


Mustafa İslamoğlu

zira Rablerine karşı (böyle) nankörlük yapanları Cehennem azabı beklemektedir: ne berbat bir son duraktır.


Seyyid Kutub

Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. O ne kötü dönüştür.


Süleyman Ateş

Rablerine nânkörlük edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek sonuçtur o!


Süleymaniye Vakfı

Rablerini görmezlikten gelenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü hale gelmektir o!


Tefhim-ul Kuran

Rablerine (karşı) küfretmekte olanlar için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o.


Yaşar Nuri Öztürk

Ve Rablerine karşı nankörlük edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüş yeridir o!


إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ

İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

Bayraktar Bayraklı

Onlar cehenneme atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı sesi duyacaklar.


Cemal Külünkoğlu

(Onlar) oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler (ve şok olurlar).


Diyanet İşleri (eski)

Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.


Diyanet Vakfi

Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.


Edip Yüksel

Oraya atıldıkları zaman, onun kaynayıp tüterken uğultusunu işittiler.


Elmalılı Hamdi Yazır

İçine atıldıkları vakıt onun öyle bir hıçkırışını işidirler ki feveran ediyordur.


Muhammed Esed

Onlar, (cehennem)e atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı sesi duyacaklar,


Mustafa İslamoğlu

Onlar oraya atıldıklarında, onun kaynayış homurtusunu işitecekler;


Seyyid Kutub

Oraya atıldıklarında onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.


Süleyman Ateş

Oraya atıldıkları zaman onun öfkeli homurtusunu işitirler, kaynıyor:


Süleymaniye Vakfı

Oraya atıldıklarında, alevler saçarken çektiği havanın[*] uğultusunu işitirler. [*] Mekâyis’ul-luğa.(s.540) شَهِيقً soluk almak manasına olup zıddı زفير soluk vermek demektir.


Tefhim-ul Kuran

İçine atılıp bırakıldıkları zaman, o kaynayıp feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.


Yaşar Nuri Öztürk

Onun içine atıldıklarında, onun derinden gelen sesini işitirler. Feveran etmektedir o.


تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ

Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

Bayraktar Bayraklı

Neredeyse öfkeden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir grup atılsa, onun bekçileri onlara, “Size uyarıcı bir peygamber gelmemiş miydi?” diye soracaklar.


Cemal Külünkoğlu

(Cehennem, inkarcıların aptallığına) neredeyse öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara: “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.


Diyanet İşleri (eski)

Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: 'Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?' diye sorarlar.


Diyanet Vakfi

Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.


Edip Yüksel

Nerede (nerdeyse) ise öfkeden patlayacak! İçine her ne zaman bir grup atılsa, oranın gardiyanları, “Size bir uyarıcı gelmedi mi?“ diye sordular.


Elmalılı Hamdi Yazır

Hemen hemen öfkeden patlıyacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her def'asında onlara onun bekçileri «size kocundurucu bir Peygamber (bir nezîr) gelmedi mi?» diye sorarlar.


Muhammed Esed

neredeyse öfke ile patlarcasına (çıkardığı sesi); (ve) her grup (günahkarın) oraya her atılışında, bekçiler onlara soracak: "Size hiç uyarıcı gelmemiş miydi?"


Mustafa İslamoğlu

neredeyse öfkeden patlayacak... Günahkarların atıldığı her seferinde bekçiler, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye soracaklar.


Seyyid Kutub

Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her topluluk onun içine atıldıkça cehennem bekçileri onlara; «Size bir uyarıcı gelmedi mi?» diye sorarlar.


Süleyman Ateş

Neredeyse öfkeden çatlayacak. Her topluluk onun içine atıldıkça onun bekçileri, onlara: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordu(lar).


Süleymaniye Vakfı

Sanki öfkesinden çatlayacak gibidir. Her bir bölük Cehenneme atılırken bekçiler onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.


Tefhim-ul Kuran

Öfkesinin şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: «Size bir uyarıcı, korkutucu gelmedi mi?»


Yaşar Nuri Öztürk

Öfkesinden çatlayacak hale gelir. İçine bir güruh atıldıkça, onun bekçileri bunlara sorarlar: "Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi?"


قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ

"Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin)."

Bayraktar Bayraklı

Onlar şöyle cevap verecekler: “Evet, doğrusu bize uyarıcı bir peygamber gelmişti; fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa, bir sapıklık içindesiniz!' demiştik.”


Cemal Külünkoğlu

(Onlar:) “Evet, gerçekten bize (bu azabı haber veren) bir uyarıcı geldi. Fakat biz (o uyarıcıyı) yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz” dedik.


Diyanet İşleri (eski)

Onlar: 'Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik' derler.


Diyanet Vakfi

Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.


Edip Yüksel

Onlar da dediler ki, “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve ‘ALLAH hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,’ dedik.”


Elmalılı Hamdi Yazır

Evet, doğrusu bize kocundurucu bir Peygamber (bir nezîr) geldi, fakat biz ona inanmadık ve Allah, hiçbir şey indirmedi, siz büyük bir dalâl içindesiniz diye tekzib ettik, derler.


Muhammed Esed

Onlar: "Evet" diyecekler, "aslında bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz o'nu(n söylediklerini) yalanladık ve o'na: 'Allah (vahiy yoluyla) hiçbir şey indirmiş değildir! Siz (kendinizi uyarıcı olarak görenler) büyük bir yanılgı içindesiniz! dedik".


Mustafa İslamoğlu

"Evet, doğrusu bize bir uyarıcı gelmişti; fakat biz onu yalanladık ve "Allah hiçbir şey indirmemiştir; siz (elçiler) büyük bir şaşkınlık içindesiniz" demiştik" itirafında bulunacaklar.


Seyyid Kutub

Onlar; «Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz büyük bir sapıklık içindesiniz» dedik.


Süleyman Ateş

Dediler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: 'Allâh hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' dedik."


Süleymaniye Vakfı

“Evet” derler; “bize uyarıcı geldi ama biz yalana sarıldık; Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik.


Tefhim-ul Kuran

Onlar: «Evet» derler. «Bize gerçekten bir uyarıcı, korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve: -Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir şaşkınlık (ve sapıklık) içindesiniz, dedik.»


Yaşar Nuri Öztürk

Derler ki: "Gelmedi olur mu? Bize uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık. Ve: 'Allah bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz, başka değil!' şeklinde konuştuk."


وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ

"Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri)."

Bayraktar Bayraklı

“Eğer söz dinleseydik, yahut aklımızı kullansaydık, şu çılgın ateş halkı arasında bulunmazdık” diyecekler.


Cemal Külünkoğlu

Yine şöyle derler: “Eğer dinlemiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateşin halkı arasında olmayacaktık.”


Diyanet İşleri (eski)

'Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık' derler.


Diyanet Vakfi

Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler.


Edip Yüksel

“Dinleseydik veya aklımızı kullansaydık biz şu ateşin halkı içinde olmazdık“ dediler.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve biz işidir veya akl eder olsaydık bu Seıyr eshabı içinde bulunmazdık, derler


Muhammed Esed

Ve onlar, "Eğer biz" diye ekleyecekler, "(bu uyarıları) dinlemiş olsaydık veya (en azından) kendi aklımızı kullansaydık, (şimdi) yakıcı ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık!"


Mustafa İslamoğlu

Ve "Eğer biz (vahyi) işitmiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi kavurucu ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık" diyecekler.


Seyyid Kutub

Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık derler.


Süleyman Ateş

Ve dediler ki: "Eğer söz dinleseydik, yahut düşünseydik, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!"


Süleymaniye Vakfı

“Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler.


Tefhim-ul Kuran

Ve derler ki: «Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık.»


Yaşar Nuri Öztürk

Ve derler ki: "Eğer söz dinleseydik yahut aklımızı çalıştırsaydık şu çılgın ateşin dostları arasında olmazdık."


فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ

Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).

Bayraktar Bayraklı

Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık o alevli cehennemin mahkûmları rahmetten mahrumdurlar.


Cemal Külünkoğlu

Böylece günahlarını itiraf ederler. (Onların yüzlerine karşı şöyle denir:) Çılgınca yanan ateş halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun!


Diyanet İşleri (eski)

Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!


Diyanet Vakfi

Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları!


Edip Yüksel

Böylece günahlarını itiraf ettiler. Ateşin halkı uzak olsunlar.


Elmalılı Hamdi Yazır

İşte günahlarını i'tiraf ettiler, kahrolsun o halde eshab-ı Seıyr


Muhammed Esed

Onlar böylece günahlarının farkına varacaklar ama (o zaman) bütün güzellikler bu yakıcı ateşe mahkum olanlardan uzak bulunacak.


Mustafa İslamoğlu

Böylece günahlarını itiraf etmiş oldular: Olmaz olsun o harlı ateş ashabı!


Seyyid Kutub

Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!


Süleyman Ateş

Günâhlarını itirâf ettiler. O çılgın ateş halkına (Allâh'ın acımasından) uzak olup ezilmek yaraşır!


Süleymaniye Vakfı

Böylece suçlarını itiraf ederler. O alevli ateş ahalisi için bundan sonrası tam bir perişanlıktır.


Tefhim-ul Kuran

Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.


Yaşar Nuri Öztürk

Günahlarını işte böyle itiraf ettiler. Çılgın ateşin halkına böyle kahır yaraşır.