Allah, “Ey Yahyâ! Kitaba kuvvetle sarıl!” dedi. Biz ona, henüz çocuk iken kitabı anlama kabiliyetini verdik.
(12-15) (Ve Yahya doğup büyüyünce kendisini peygamber yaptık ve:) “Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!” (diye ona öğüt verdik). O, daha küçük bir oğlanken biz ona doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik. O, Allah'a karşı gelmekten sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah'ın) selamı onun üzerindeydi ve diriltileceği gün de (ona) selam olsun!
(12-14) 'Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl' deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
«Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) vargücünle sarıl!» (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.
“Yahya, kitaba iyice sarıl.” Çocuk yaşta kendisine bilgelik vermiştik.
Ey Yahya! kitabı kuvvetle tut (dedik) ve daha sabiy iken ona hikmet verdik
(Ve çocuk doğup büyüdüğünde o'na:) "Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!" (diye öğüt verdi). Çünkü o daha küçük bir oğlanken Biz o'na doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik,
(Yahya doğup büyüdüğünde ise) "Ey Yahya! İlahi hükümlere sımsıkı sarıl!" (diye öğüt verdi). Zira Biz ona, daha çocukluğunda derin ve kapsamlı bir muhakeme yeteneği vermiştik.
Allah, ona «Ey Yahya, tüm gücünle kitab'a (Tevrat'a) sarıl» dedi. Ona daha çocukken bilgelik verdik.
"Ey Yahyâ, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula)." (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik.
(Çocuk büyüyünce dedik ki) “Yahya, Kitap’ı sıkı tut!” Daha çocukken ona doğru karar verme yeteneği (hikmet) vermiştik.
(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) «Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.» Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
"Ey Yahya! Kitap'ı kuvvetle tut." Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.
Ona kalp yumuşaklığı ve temizliği verdik. O, çok sakınan birisi idi.
(12-15) (Ve Yahya doğup büyüyünce kendisini peygamber yaptık ve:) “Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!” (diye ona öğüt verdik). O, daha küçük bir oğlanken biz ona doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik. O, Allah'a karşı gelmekten sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah'ın) selamı onun üzerindeydi ve diriltileceği gün de (ona) selam olsun!
(12-14) 'Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl' deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi.
Ek olarak katımızdan bir şefkat ve dürüstlük… Erdemli birisiydi.
Hem de ledünnümüzden bir rikkat ve bir pâklik, ki çok takvaşiar idi
ve katımızdan bir ruh inceliği ve arınmışlık... Öyle ki, Bize karşı o (her zaman) bilinç ve duyarlık içinde idi;
Ve kendi katımızdan ince ruhlu bir sevecenlik ve kendini geliştirme yeteneği bahşetmiştik; dahası o, sorumluluk sahibi biriydi;
Yine ona tarafımızdan sevecenlik ve kalp temizliği bağışladık. O kötülüklerden sakınan bir kimse idi.
Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günâhlardan) korunan oldu.
Onu katımızdan yumuşak huylu ve gelişkin yaptık. O, kendini korurdu.
Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik.) O, çok takva sahibi biriydi.
Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.
Ana babasına çok iyi davranırdı; isyankar bir zorba değildi.
(12-15) (Ve Yahya doğup büyüyünce kendisini peygamber yaptık ve:) “Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!” (diye ona öğüt verdik). O, daha küçük bir oğlanken biz ona doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik. O, Allah'a karşı gelmekten sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah'ın) selamı onun üzerindeydi ve diriltileceği gün de (ona) selam olsun!
(12-14) 'Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl' deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah'tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi.
Ana babasına karşı iyi davranırdı, asla bir zorba ve isyankâr olmadı.
Ve valideynine ihsankâr idi, cebbar, isyarkâr değil idi
ve ana babasına karşı saygı ve gözetme tavrı içinde; asla zorba ya da dik başlı biri değildi.
ana-babasına karşı da oldukça iyi davranırdı; nitekim o hiçbir zaman isyankar bir zorba olmadı.
Yine ona ana babasına bağlılık duygusu aşıladık. O dik kafalı, serkeş ve huysuz biri değildi.
Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi.
Anasına ve babasına iyilik ederdi; zorba ve dik kafalı değildi.
Ana ve babasına itaatkârdı ve isyan eden bir zorba değildi.
Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kalkacağı gün, ona selâm/rahmet olsun!
(12-15) (Ve Yahya doğup büyüyünce kendisini peygamber yaptık ve:) “Ey Yahya! İlahi mesaja sımsıkı sarıl!” (diye ona öğüt verdik). O, daha küçük bir oğlanken biz ona doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik. O, Allah'a karşı gelmekten sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah'ın) selamı onun üzerindeydi ve diriltileceği gün de (ona) selam olsun!
Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun.
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selam olsun!
Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri olarak ba'solunacağı gün
Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, (Allah'ın) selamı o'nun üzerindeydi; ve diri olarak kaldırılacağı gün de (yine o'nun) üzerine olacaktır.
İşte bu yüzden o, doğduğu gün ilahi güvence ve esenlik kapsamındaydı; öleceği ve tekrar dirilip kalkacağı gün de (öyle olacaktır).
Doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün ona selâm olsun.
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!
Doğduğu gün, ölüm günü ve yeniden diriltileceği gün onun için bir esenlik ve güvenliktir (selamettir).
Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı gün de.
Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.
Kitapta Meryem'i de an! O, ailesinden ayrılmış ve doğu yönünde bir yere çekilmişti.
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem (hakkında anlattıklarımızı da) hatırla! Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti. Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail'i) göndermiştik de (o) ona düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.
Kitabda Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak, doğu yönünde bir yere çekilmişti.
(Resûlüm!) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Kitapta Meryem’i de an. Ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Kitabda Meryemi de an, o vakıt ki ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna
Ve bu ilahi mesajda Meryem'i de an. Hani, o ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti;
Bu kitapta Meryem'i de gündeme taşı! Hani o ailesinden ayrılarak doğu yönünde bir yere çekilmişti.
Bu Kitap'ta Meryem hakkında anlattıklarımızı da hatırla. Hani O, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Kitapta Meryem'i de an. Bir zaman o âilesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.
Bu Kitap’ta Meryem’in hikâyesini de anlat. Bir gün ailesinden ayrılmış, doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti.
Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu Cebrail'i gönderdik de, ona düzgün bir insan şeklinde göründü.
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem (hakkında anlattıklarımızı da) hatırla! Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti. Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail'i) göndermiştik de (o) ona düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.
Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü.
Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.
Kendisiyle onlar arasına bir perde çekmişti. Bu durumda ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde mükemmel bir insan olarak biçimlendi.
Onlardan öte bir perde çekti derken kendisine ruhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer halinde ona temessül ediverdi
kendini onlardan uzak tutuyordu; bu durumdayken kendisine vahiy meleğimizi gönderdik; (bu melek) ona eli yüzü düzgün bir beşer kılığında göründü.
Olabildiğince kendini onlardan uzak tutup sakınıyordu; hal böyleyken ona vahiy meleğimizi gönderdik; öyle ki, o ona eli yüzü düzgün bir insan suretinde göründü.
Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik. O, ona normal bir erkek kılığında görünmüştü.
Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrâil'i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü.
Böylece onlarla kendi arasında bir engel oluşturmuştu. Derken ruhumuzu (Cebrail’i) gönderdik, ona düzgün bir insan gibi göründü.
Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
Meryem dedi ki: “Eğer saygılı biri isen, senden Rahmân'a sığınırım.”
(Meryem onu görünce:) “Senden, O kuşatıcı rahmet ve esirgeme sahibine sığınırım! Eğer günahtan sakınan bir kimse isen (bana yaklaşma!)” dedi.
Meryem: 'Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen, senden Rahman'a sığınırım' dedi.
Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).
“Senden Rahman’a sığınırım“ dedi, “Erdemliysen…“
(Meryem) ona ben, dedi: her halde senden rahmana sığınırım, sakınırsın eğer bir teki isen
(Meryem onu görünce:) "Senden, O kuşatıcı rahmet ve esirgeme Sahibi'ne sığınırım!" dedi, "Eğer O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan (bana yaklaşma)!"
(Meryem): "Senden, O sınırsız merhamet sahibinin koruyuculuğundan sığınırım!" dedi, "Tabi ki eğer O'na saygı duyup sakınıyorsan!"
Meryem, O'na «Ben senden «Rahman» olan Allah'a sığınırım. Eğer kötülük yapmaktan sakınan biri isen bana dokunma!» dedi.
(Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)."
Meryem dedi ki “Senden Rahman’a sığınırım, eğer namuslu biri isen”
Meryem dedi ki: “Eğer saygılı biri isen, senden Rahmân'a sığınırım.”
Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol."
Rûh/melek, “Ben, ancak Rabbinin sana gönderdiği bir elçiyim, sana temiz bir oğlan bağışlamak için geldim” dedi.
(Cebrail:) “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.
Cebrail: 'Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim' dedi.
Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.
(Denetçi:) “Ben, sana tertemiz bir erkek çocuğu vermek için görevlendirilmiş Efendinin bir elçisiyim“ dedi.
(Ruh) dedi: haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf rabbının resulüyüm.
(Melek:) "Ben yalnızca Rabbinin bir elçisiyim" dedi, "(O Rab ki:) sana tertemiz bir oğul armağan edeceğim (diyor)."
(Melek): "Ben sadece Rabbinin elçisiyim, sana pırıl pırıl bir oğlan çocuğu armağan etmek için buradayım!" dedi.
Cebrail dedi ki; «Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin ginderdiği elçiyim»
(Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim)."
Dedi ki “Ben sadece Rabbinin elçisiyim; sana gelişkin bir çocukoğul vermekbağışlamak için geldim.”
Demişti ki: «Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).»
Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım."
Meryem, “Bana bir insan dokunmamışken, ben kötü bir kadın da değilim, nasıl oğlum olabilir?” dedi.
(Meryem, Cebrail'e:) “Benim nasıl oğlum olabilir? Bana hiç erkek eli değmiş değildir, hiç gayri meşru ilişkim de olmadı” dedi.
Meryem: 'Bana bir insan temas etmemişken, ben kötü kadın da olmadığım halde nasıl oğlum olabilir?' dedi.
Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.
“Bana hiçbir insan eli değmemiş ve ben iffetsizlik etmemişken nasıl olur da bir oğlum olur?“ dedi.
Dedi: benim için bir oğlan nasıl olur? bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahbe de değilim.
(Meryem:) "Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim" dedi.
(Meryem): "Nasıl benim bir oğlum olabilir ki?" dedi; "Bana hiçbir erkek eli değmedi, üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim!"
Meryem, Cebrail'e «Benim nasıl oğlum olabilir? Bana hiç erkek eli değmiş değildir, hiç gayri meşru ilişkim de olmadı» dedi.
"Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim."
Meryem dedi ki “Benim nereden çocuğum olacak; bana erkek eli değmedi. Yoldan çıkmış biri de değilim.”
O: «Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken» dedi.
Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim."
Rûh/melek, “Haklısın” dedi; Rabbin buyurdu ki: “Bu, bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, karara bağlanmış bir hükümdür.”
(Cebrail:) “Bu böyledir” dedi. (Fakat) Rabbin şöyle diyor: “Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara (gücümüzü) kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.”
Cebrail: 'Bu böyledir, çünkü Rabbin, 'Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız; hem bu önceden kararlaştırılmış bir iştir' diyor' dedi.
Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.
“Öyledir“ dedi, “Efendin, ‘O iş bana kolaydır. Onu halk için bir işaret ve bizden bir rahmet kılacağız. Bu, artık kararlaştırılmış bir iştir’ diyor.”
Dedi öyle, fakat rabbın buyurdu ki o bana göre kolay hem onu nasa kudretimizin bir bürhanı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için, hem de o, bir kaza edilmiş emir bulunuyor
(Melek:) "Bu doğru" dedi, "(Ancak) Rabbin diyor ki: 'Bu Benim için kolay; ve (böyle olduğu için de, senin bir oğlun olacak) ve Biz o'nu insanlar için katımızdan bir sembol ve aydınlatıcı bir bağış kılacağız!" Ve bu (Allah tarafından) önceden hükme bağlanmış bir şeydi:
(Melek): "Orası öyledir (ama)" dedi, "Rabbin diyor ki Bu benim için çok kolaydır; üstelik Biz onu insanlar için (canlı) bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız; zaten bu iş artık gerçekleşmiş bulunmaktadır."
Cebrail dedi ki; «Allah ,söyle diyor: Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara gücümüzü kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.''
(Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: 'O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu'cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olup bitti.
“Öyledir!” dedi. “Ama Rabbin buyurdu ki ‘O, bana kolaydır, onu insanlar için bir belge (ayet) ve katımızdan bir ikram kılacağız. Bu, kararı verilmiş bir iştir.’ ”
«İşte böyle» dedi. «Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır) .» Ve iş de olup bitmişti.
Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu."
Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla uzak bir yere çekildi.
Böylece Meryem, oğluna gebe kaldı. Bu döneminde (gebeliği süresince) gözlerden uzak bir yere çekildi.
Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle uzak bir yere çekildi.
Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.
Ona gebe kalınca onunla uzak bir bölgeye çekildi.
Bu suretle ona hamil oldu, ve bu hamlile uzak bir yere çekildi
bunun için de, (Meryem) o'na gebe kaldı ve o'nunla birlikte uzak bir yere çekildi.
İşte böylece (Meryem) ona hamile kaldı; bundan dolayı da, (insanların gözünden) uzak, kuytu bir köşeye çekildi.
Böylece Meryem, oğluna gebe kaldı. Bu döneminde gözlerden uzak bir köşeye çekildi.
(Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi.
Arkasından ona hamile kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi.
Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi.