MÂİDE SURESİ


Ayet Getir
5-MÂİDE 89. Ayet

لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâratuhu it’âmu aşerati mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâratu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Bayraktar Bayraklı

Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun kefâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Bunları bulamayan kişi üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde, yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz.


Edip Yüksel

ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor.


Erhan Aktaş

Allah, kasıtsız1 yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun2 bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek veya onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmeyene üç gün oruç vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size ayetlerini3 böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz.4 1- Yalan söyleme amacıyla yapılmayan veya doğru sanılarak yapılan. 2- Yeminlerinizi bozmanızın bedeli. 3- Hükümlerini. 4- Gerekeni yaparsınız.


Muhammed Esed

Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öyleyse yeminlerinize sadık olun. Allah mesajlarını size böylece açıklar ki şükredici olasınız.


Mustafa İslamoğlu

Allah, düşüncesizce ağzınızdan kaçırdığınız yeminler hususunda sizi sorumlu tutmaz. Fakat bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Bu tür yeminleri bozmanın karşılığı, kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalamasıyla on yoksulu doyurmak ya da giydirmek veya bir insanı özgürlüğü kavuşturmaktır; bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Bozduğunuz yeminlerin keffareti budur: öyleyse yeminlerinize sadık olun! Allah size ayetlerini böyle açıklar ki, şükredebilesiniz.


Süleyman Ateş

Allâh sizi, yeminlerinizdeki lağv(kasıtsız olarak yaptığınız yeminler)den ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bu(geleceğe bağlı yemini bozma)nın keffâreti: âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedir(ip doyur)mak, yahut onları giydirmek, ya da bir boyun(köley)i hürriyete kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse, üç gün oruç tutsun. İşte yemin ettiğiniz zaman, yeminleriniz(i bozman)ın keffâreti budur. yeminlerinizi koruyun. Allâh, âyetlerini size böyle açıklıyor ki, şükredesiniz.


Süleymaniye Vakfı

Allah, düşünmeden ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama yeminlerinizle bağladığınız şeylerden dolayı sorumlu tutar. Onun keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on çaresizi[*] doyurmak veya giydirmek ya da bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan üç gün oruç tutar. Bu, yemin bozmanın kefaretidir. Yeminlerinizi yerine getirin. Allah, âyetlerini size böyle açıklar ki görevinizi yerine getiresiniz. [*] ..


Yaşar Nuri Öztürk

Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydimek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.


Ayetin Tefsiri

MEAL

Maide 89

89.) Allah, düşüncesizce ağzınızdan kaçırdığınız yeminler hususunda sizi sorumlu tutmaz. Fakat bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Bu tür yeminleri bozmanın karşılığı, kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalamasıyla on yoksulu doyurmak ya da giydirmek veya bir insanı özgürlüğe kavuşturmaktır; bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Bozduğunuz yeminlerin keffareti budur: öyleyse yeminlerinize sadık olun!  Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki şükredebilesiniz.  

(M.İ)

89.) “Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece âyetlerini açıklıyor.”

(A.K)

 

TEFSİR

106. Bazıları helâl şeyleri kendilerine haram kılmak için yemin ettiklerinden dolayı, burada, yiyeceklerle ilgili talimatlarla bağlantılı olarak yeminler hakkındaki hüküm ortaya konuyor. Hüküm şöyle: Eğer bir kişi gerisinde bir niyet taşımaksızın veya kasıt olmaksızın yemin ederse, yemininin gereğini yerine getirmekle yükümlü değildir. Çünkü bu tür yemin için, herhangi bir ceza veya kefaret yoktur. Fakat, eğer kişi bile bile yemin ederse, bu yeminini bozmalı ve günah gerektiren bir yemini bozduğu için de ceza olarak kefaretini de ödemelidir. (Ayrıca bkz. Bakara an: 243-244, Nisa an: 125)

 

107. "Yeminlerinizi koruyun" emri üç anlam ifade eder:

1) Kişi yeminden doğru yoldan yararlanmalı, yersiz ve günah gerektirici şeyler için yemine başvurmamalıdır.

2) Bir şey için yemin ettiğinde, unutmamak için onu sürekli hatırda tutmalıdır.

3) Haklı veya doğru bir şey için kasden yemin ettiğinde gereğini yerine getirmeli, getirmediği takdirde kefaretini ödemelidir.

(MEVDUDİ)

 

Sahâbeden Osman bin Maz’un’un bir takva gösterisi olarak, Allah’a daha iyi kulluk yapabilme adına vallahi ben bundan böyle Rabbime kulluk için hanımıma yaklaşmayacağım diyerek yemin etmesi üzerine ona ve onun şahsında kıyamete kadar böyle yapan kullarına bir uyarı olarak gelmiş, yeminle alâkalı bir âyet. Allah sizleri kasıtsız, gerisinde bir niyet taşımaksızın yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çekmez. Ancak yeminlerinizde bağladığınız, maksatlı, niyetli olarak yemin edip de onu bozmuşsanız ondan dolayı sizi sorumlu tutar. Unutmayın ki Allah adına verdiğiniz her sözün, her yeminin bir sorumluluğu vardır. Bu yeminleri bozmanın elbette bir kefareti vardır.

Arkadaşlar, bu yeminler ve kefareti konusunu Bakara sûresinde uzunca anlattım. Burada kısa bir özet yapıp geçelim inşallah. İslâm yeminleri üçe ayırır:

 

1- Birincisi yemin-i lağv’dır. Kişinin herhangi bir niyete bağlı olmaksızın ağzına geldiği gibi dil alışkanlığıyla yaptığı yeminlerdir. Rasulullah Efendimizin beyanıyla dil alışkanlığıyla “evet vallahi, hayır vallahi” şeklinde yaptığı yeminlerdir ki Rabbimiz kişiyi bundan dolayı hesaba çekmeyecektir. Çünkü niyetsiz amelin Allah katında bir değeri yoktur. Bu tür yeminlerin herhangi bir kefareti yoktur. Ama tabii Allah’ın adını lağviyyata, boş şeylere alet ederek hafife almanın, O’nunla ilişkiyi bozmanın, O’nunla oyun oynamanın hesabı sorulacaktır. Onun için olur olmaz yerlerde Allah’ın adını kullanarak yeminden sakınmalıyız.

 

2- İkincisi kamus yeminidir. Geçmişe ilişkin öyle olduğunu zannederek Allah adına yemin etmektir. Hakikatin hilafına yemin etmek. Bu yeminin kefareti de yoktur, ama gerçeğin aksine yemin edildiği için hemen tevbe edilmelidir.

 

3- Üçüncüsü de işte burada anlatılan mün’akide yeminidir. Bağlayarak, kalpten niyet ederek geleceğe dair yapılan yeminler. Eğer yapılan bu yeminlerin konusu meşru ise mutlak sûrette yerine getirilmelidir. Aksi takdirde kefareti verilecektir. Eğer yeminin konusu gayri meşru ise bu yeminden dönülür ve kimilerine göre kefareti verilir, kimilerine göre de zaten böyle bir yeminden dönmek bir kefaret anlamı taşıdığı için kefareti de verilmez. Yeminin kefaretini de Rabbimiz şöylece anlatıyor:

 

Bozulduğu zaman yeminin kefareti ehlinize, ev halkınıza yedirdiğiniz orta halli yemekten on fakire yedirmenizdir. Kendi hayat standardınıza uygun olarak sabahlı akşamlı iki öğün olmak üzere on fakiri doyurmanızdır. Yahut on fakiri giydirmenizdir. On fakirin bedenini örtecek kadar giydirmenizdir. Veya Allah rızası için bir köleyi özgürlüğüne kavuşturup âzât etmektir. Bunlardan herhangi

birini yaparsınız. Ama kim de bu sayılanlardan hiçbirisini bulamazsa yâni bunlardan hiçbirisini yapacak güçte değilse onun kefareti de üç gün oruç tutmaktır. İşte yeminlerinizi bozduğunuz zaman şer’i kefareti budur.

 

Öyleyse ey mü’minler, yeminlerinizi koruyunuz. Yeminlerinizin

sorumluluğunun farkında olunuz. Ne için Allah adını kullanarak yemin ettiğinize dikkat ediniz. Yemin ederken ciddiyetinizi takınınız. Allah adına bir yemin etmişseniz onun arkasında durunuz. Bozacaksanız mutlaka bir Allah yasası olarak kefaretini veriniz. Rabbinizle ilişkilerinizi zedelemeyiniz. Bakın ki Allah işte böylece size hükümlerini açıklıyor. Size böylece yol gösterdiği için, yolunuzu açtığı için, neyi nasıl yapacağınızı açık açık size beyan ettiği için siz de O’na şükredin, teşekkür edin, O’nun yolunda olun, hayatınızı O’na sunun.

(A.K)

 

Bir üstteki pasaj ile alakası ne diyecek olursanız, insan yeminle dahi helali kendisine haram edemez. Hatırlayacaksınız Osman b. Mazun ve arkadaşlarının et yememe ve ailelerinden ayrılmak üzere yemin ettiklerini. Yeminle dahi helali kendinize haram kılamazsınız diyor. Yemini bozmak zorundasınız. Burada söylenen özelde bu genelde ise tüm yeminlerin Allah adına yapılan tüm yeminlerin insana bir sorumluluk yüklediğini söylüyor.

 

Yemin Allah adına konuşmaktır. Allah adına konuşmak!.. İnsanı iliklerine kadar titretecek bir hadisedir. Yani orada bir dur diyor Kur'an. Allah adına konuşuyorsun. Allah'ı şahit göstererek konuşuyorsun. O hâlde o kadar basit olmamalı. Neden? Allah-insan ilişkisindeki ciddiyeti zedelememek için, aslında problem Allah- insan ilişkisindeki ciddiyet ile alakalıdır. Bu ciddiyetin zedelenmesini istemiyor Rabbimiz. Bakara Suresi 224, 225. ayetlerinde yemin ve onun boyutları üzerinde durmuştuk.

 

Onun için de burada çok derinlikli olarak fıkhi boyutuna girmemeyi düşünüyorum. Lakin sadece bu âyeti ve bu pasajın bir üstteki pasajla alakasına dikkat çekmek istedim Osman Bin Maz’un olayına ve o olaydan yola çıkarak müminlerin Allah’la ilişkisini zedelememelerine, bu ilişkiyi gayri ciddi bir platforma oturtmamaları gerektiğine bir atıftır diyorum.

“fekeffêratuhû ıt'âmû âşêrâti mesêkîne min evsâtî mê tût'îmûne ehlîkûm” Bu tür yeminleri bozmanın karşılığı kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalaması ile 10 yoksulu doyurmaktır. Kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalaması ile..! Onun için Kur’an’da geçen tüm kefaretler, yani yoksul doyurmakla ilgili kefaretler. Yine Ramazan da verilen Fıtr sadakası ve buna benzer tüm sadakaların ölçüsü nedir diye

soran tüm müminlere benim cevabım; Yediğinizin ortalaması.

 

Sizin yediğinizin. Çünkü bu görece bir şeydir. Herkes hayat standardına göre yer. Kendi hayat standardınız üzerinden vereceksiniz bu gibi sadakaları, bu gibi bedelleri. Sizin hayat standardınız birinci sınıf. Ama sadaka vermeye gelince 3. sınıf hayat standardına göre sadaka veriyorsanız bu doğru olmaz. Bu ahlaki olmaz. Onun için burada da kendi ailenizin yediğinizin ortalaması diyor. Yani ortalama bir sadakanın tasadduk edilmesini teklif ediyor Kur’an. Bu tip yeminlerin bozulması durumunda.

“ev kisvetûhûm” Ya da giydirmek onları. Yani sadece doyurmak değil, alternatifte getirmiş. Ya da giydirmek. “Ev tahrîrû rakâbetin” ya da bir insanı özgürlüğe kavuşturmak.

 

Aslında Kur’an’ın ucunu kapalı tutmayıp, ucunu zamana yaydığı açık tuttuğu uygulamalardan biri, kölelik müessesesinin son bulması uygulamasıdır. İşte kölelik müessesesini aniden sona erdirip de sosyal bir patlamaya neden olmamak, sosyal bir yaraya dönüştürmemek için

zaman içine yayarak, hatta vahiy tarihinden de, vahiy iniş tarihinden de öteye, daha uzun bir zamana yayarak köleliği peyderpey, sosyal bir sıkıntıya, sancıya meydan vermeden bitirmek için Kur’an’ın getirdiği çözümlerden biri de bu gibi kefaretlerde köle azad etmeyi önermiş olması. İşte böyle bitirdi Kur’an gerçekte köleliği. Uzun bir zamana yaydı ve sosyal bir yaraya dönüşmesini de önledi, engelledi.

 

Burada yemin bahsi üzerinde kısaca durayım. Yeminler temelde 2 ye ayrılır.

1 – Allah adına olan yeminler,

2 – Allah adına olmayan, Allah’tan başkası adına olan yeminler.

Allah’tan başkası adına olan yeminin dinde hiçbir geçerliliği yoktur. Hiçbir geçerliliği. Yani bu ne adına olursa olsun. Şerefiniz, şuyunuz, buyunuz efendim, yani dinen o yemin, yemin değildir.

 

Ancak ahlâken ve örfen onun yemin olup olmadığı o toplumun yaygın ve oturmuş örfünde ki yerine bakılır. Ama dinen Allah adına edilmemiş bir yemin, yemin değildir. Hatta caiz de değildir. Bu inançla ilgili bir problem olduğu için yemin caiz de değildir. Yemin, sağ demektir. Mecazen sağ el anlamına da gelir. Sağ el kullanılması, tokalaşılan elin sağ el olduğu içindir. Yani her yemin bir sözleşmedir. Bu nedenle yeminler Allah’la sözleşmedir. Allah’tan başkası adına yemin edilmez.

 

Nasıl ki kurban kesilemezse Allah’tan başkasına, yemin de

edilemez. Edilmişse dinen hiçbir değeri yoktur o yeminin.

 

2. sınıfa geçelim. Allah adına edilen yeminler. Bu da kendi içerisinde 3’e ayrılır.

1 – Hiçbir şey gerektirmeyen, kefaret gerektirmeyen yeminler ki ayetin başında geçti, dil alışkanlığı olarak birçok insanın yaptığı yeminler vardır. Konuşurken, söz arasında, laf arasında hemen dil alışkanlığı olarak vallahi, billahi diye geçen yeminler. Buna kefaret gerekmez. Onların bir vebali yoktur diyor ayeti kerime.

 

2 – Kefaret gerektiren yeminler. Geleceğe ilişkin kişinin kendisini bağlayan yeminler. Geleceğe ilişkin, kişi, kendi dili ile kendisini Allah adına bağlıyorsa bu yemin kefaret gerektirir. Ki bunun çözülmesi için bu yemin bozulur, bozulduğunda bu aşağıdaki kefaretler yerine getirilir. Yok tutulursa zaten kefaret gerekmez. Ama çözülmesi gereken helâl’e yemin olmaz. Yani helâl’i kendinize yasaklayamazsınız diyor bu manada. Onu çözün ve kefaretini ödeyin.

 

Ama bazen kendinizi teşvik için koyduğunuz yeminler olur. Kendinizi teşvik için. Aslında adakta bu manaya, bir yemindir. Adağın sadece ve sadece karşılığı yemindir dostlar. Yemin olduğu için yerine getirilmek zorundadır, ibadet olduğu için değil. Adak ibadet olmaz. Yemin olduğu için, Allah’a karşı söz verdiğiniz için yerine getirmek zorundasınız.

 

Yoksa cimriden mal çıkarır buyurmuş peygamberimiz. Başka bir şeye yaramaz. Evet, adak yapmışsa yemin vermiştir, Allah’a karşı ciddiyetini muhafaza etmesi için onu tutması gerekir. İşte bu manada bunlar da kefareti gerektiren yeminlerdir. Ama yemininizi tutmuşsanız bu durumda tabii ki kefaret gerekmez.

 

3 – Üçüncüsü ise yalan yere yemindir. Buna yemin- i (k)gamus denir İslam fıkhında. Bunun kefareti olmaz. Yani kefaretle kurtulunamayacak kadar ağır bir cürümdür. Ağır bir günah ve suçtur yalan yere yemin. Mesela yalan yere yeminle şahitlik yapmak gibi ve buna benzer şeyler. Bu tabii ki her günah gibi tevbesi vardır. Lakin her

tevbenin şartı olan şey bunda da geçerlidir, bu yeminle elde ettiği bir menfaat varsa mutlaka tazmin edecek, bu yeminle karşı tarafa bir zarar vermişse o zararı tazmin edecek. Etmek şartı ile tevbesi vardır ama kefareti yoktur.

“femen-lem yecid fesîyâmû selâsetî eyyêmin” Bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Yani yukarıda saymıştı hatırlayacaksınız, doyurur, giydirir, özgürlüğüne kavuşturur. Bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar.

 

Yani bunu bulamayan, gücü yetmeyen ya da teknik olarak ulaşma imkanı olmayan anlamına gelir. Bunu yapamamışsa bir kimse 3 gün oruç tutar. Bu ibareyi, “fesîyâmu selêseti eyyâmin” ibaresini İbn. Mes’ut şöyle bir notla okumuş.

“selâseti eyyêmin mûtetêbiatin” yani ardı ardına üç gün oruç. Bu bir tefsirî açıklamadır. İbn. Mes’ut’un kendi Mushaf’ına bir tefsir olarak düştüğü açıklamadır. Garezkar kimi müsteşrikler, oryantalistler de İbn. Mes’ud un kendi mushafına düştüğü bu gibi tefsiri açıklamalara İbn. Mes’ud’un Mushafında farklı yazıyor diye yaklaşmışlar. O da ayrı bir hadise. Ama bunun tefsir olduğunu çok iyi bildikleri için kadim müctehitler, mesela İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi, o da İbn.

Mes’ud’un bu tefsirini kabul ederek bu orucun 3 gün ardı ardına, ara verilmeden tutulacağını dile getirmiş ve bir içtihatta bulunmuştur.

“zêlike keffêratû eymênikûm izê hâleftûm” bozduğunuz yeminlerin kefareti işte budur. Bozduğunuz yeminlerin kefareti budur.

 

“vâhfezû eymênekûm” öyle ise yeminlerinize sadık kalın. Yani ya tutulacak yemin edin ve tutun, tutulmayacak yemin ettinizse, bozdunuzsa o zaman da karşılığını verin. Kefaretini ödeyin ve Allah katında ciddiyetiniz olsun. Allah’ın adını anarak iş yapıp ta ondan sonra kendi tembelliğinize, kendi boş boğazlığınıza tabirî caizse mazur görün tabirimi, Allah’ın adını alet etmeyin.

 

“kezêlike yûbeyyinûllâhu lekûm êyêtihî leâllekûm teşkürûn”; Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredesiniz diye. Allah’tan başkası adına yemin olmaz demiştim. Bunu hiç unutmamak lazım. Yeminin ahlâkî ve dinî bağlayıcılığı, Allah adına yapılan yemindir.

 

İçinde yiyeceklerin de bulunduğu çeşitli konularda helal kılma ve yasaklama, sadece rızıklandıran Allah'ın kendine ait bir husustur. Aksi davranış, Allah'ın hoşlanmadığı sınırları aşıp ileri gitmektir. İmanla aşırı davranma bir arada barınamaz. Eğer Allah nimetlerinde kötü ve zararlı bir yön görseydi, kullarını bundan korurdu. Ayrıca bunlardan yoksun kalmakta bir hayır murad etseydi, kendilerine helal kılmazdı.

 

İslam'da yemin Allah adına edilir, başka şeyler adına edilen yeminin dini bir geçerliliği yoktur. Adak ibadet olduğu için değil, Allah adına söz verildiği için kişinin boynuna borç olur. 

(M.İ)