MÂİDE SURESİ


Ayet Getir
5-MÂİDE 5. Ayet

الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ حِلٌّ لَّكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلُّ لَّهُمْ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلاَ مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ وَمَن يَكْفُرْ بِالإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ

El yevme uhılle lekumut tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve taâmukum hıllun lehum vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân(ehdânin) ve men yekfur bil îmâni fe kad habita ameluhu ve huve fîl âhırati minel hâsirîn(hâsirîne).

Bayraktar Bayraklı

Bugün size bütün temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olup tevhit inancına sahip olanların yemekleri size helâldir. Sizin yemekleriniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile, daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. İmanı reddedenin ameli boşa gitmiştir ve o, âhirette de kayba uğrayanlardandır.


Edip Yüksel

Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kitap halkının yiyeceği size helaldir. Sizin de yiyecekleriniz onlara helaldir. Mehirlerini ödemeniz, zina etmeyip namuslu davranmanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla, gerçeği onaylayanlardan korunmuş kadınlarla ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden korunmuş kadınlarla evlenmeniz size helaldir. Kim gerçeği onaylamayı reddederse tüm yaptıkları boşa çıkmıştır ve o, ahirette de kaybedenlerdendir.


Erhan Aktaş

Bugün size, temiz şeyler helâl kılındı. Ve Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. İman eden muhsenat1 kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilmiş olan muhsenat kadınlar, karşılıklarını2 vermeniz, iffetli olmanız, iffetsiz olmamanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla size helâldir. Kim imanı inkâr ederse yaptığı işler boşa gider ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. 1- İffetli, hür. 2- Mehirlerini.


Muhammed Esed

Bugün, hayatın bütün güzel şeyleri size helal kılınmıştır. Ve daha önce kendilerine vahiy verilenlerin yiyecekleri de size helaldir, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Ve (bu ilahi kelama) inananlar içindeki iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine vahiy verilenler arasında bulunan kadınları nikahlamanız, -onlara mehirlerini vermeniz şartıyla ve onları gayri meşru yolla ya da gizli dost tutma yoluyla değil de meşru bir nikah ile almanız şartıyla- (size helaldir). (Allaha) inanmayı reddedene gelince; onun bütün işleri boşa gidecek: zira o, öteki dünyada zarara uğrayanlar arasında yer alacaktır.


Mustafa İslamoğlu

Bugün, temiz ve güzel olan her şey size helal kılınmıştır. Üstelik, kendilerine daha önce vahiy gönderilmiş olanların yiyecekleri de size helaldir ve sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Ve (son vahye) inanan iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine vahiy verilenlerin iffetli kadınları -kendilerine mali güvence vermeniz, onları meşru olmayan yolla ya da gizli dost tutma yöntemiyle değil de meşru bir akitle- nikahlamanız da (size helaldir). Kim imanı inkar ederse işte onun ameli boşa gitmiştir; üstelik o ahirette zarara uğrayanlar arasında yer alacaktır.


Süleyman Ateş

Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemeği, size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İnanan, namuslu, hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar -zinâ etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir biçimde (evlenmek üzere) mehirlerini verdiğiniz takdirde- size helâldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa çıkmıştır ve o, âhirette kaybedenlerdendir.


Süleymaniye Vakfı

Bugün size, temiz olanlar helâl kılındı. Kendilerine Kitap verilmiş olanların yiyeceği size helâl, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mehirlerini verir, namuslu olur, gizli dost tutmazsanız, iffetli (namuslu) mümin kadınlar ile kendilerine Kitap verilmiş olanların iffetlileri size helâldir[*]. Kim imanını göz ardı ederse yaptıkları boşa gider, Ahiret'te kaybedenlere karışır. [*] ....


Yaşar Nuri Öztürk

Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.


Ayetin Tefsiri

MEAL

 

Maide 5

5.) Bugün temiz ve güzel olan her şey size helal kılınmıştır. Üstelik, kendilerine daha önce vahiy gönderilmiş olanların yiyecekleri de size helaldir ve sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Ve (son vahye) inanan iffetli kadınlarla sizden önce kendilerine vahiy verilenlerin İffetli kadınları - kendilerine mali güvence vermeniz, onları meşru olmayan yolla ya da gizli dost tutma yöntemi ile değil de meşru bir akitle- nikahlamanız da (size helaldir.) Kim imanı inkar ederse işte onun ameli boşa gitmiştir; üstelik o ahirette zarara uğrayanlar arasında yer alacaktır.

(M. İslamoğlu)

5.) Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldır.21 Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta

bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)22 Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.23

(Mevdudi)

5.) “Bugün, size temiz olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğinizde onlara helâldir. İnanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğiniz taktirde size helâldir. Kim îmanı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider. O, âhirette de kaybedenlerdendir.”

(A. Küçük)

4-5.) Ey elçimiz Muhammed! Câhiliye müşriklerinin birçok şeyi haram saymasının dikkate alınmaması yönündeki ilâhî emre binaen mü’minler sana hangi yiyeceklerin helâl olduğunu sormaktadırlar. Onlara bu hususta şunu söyle: Allah’ın bahşettiği temiz olan bütün rızıklar helâldir. Allah’ın bir lûtfu olarak eğittiğiniz av hayvanlarının yakaladıkları hayvanların etleri de helâldir, elbette ki bu hayvanları avlarının üzerine salarken ya da yakaladıkları hayvanları keserken, bunu Allah’tan başkası adına yapmamanız gerekmektedir. Bundan başka, sizin kesip pişirdikleriniz yahudilere ve hıristiyanlara helâl olduğu gibi onların kestikleri ve pişirdikleri de size helâldir. Nitekim evlenme konusunda da, gerek mümin hür kadınlarla, gerekse yahudi ve hıristiyan hür kadınlarla evlenmeniz de helaldir. Elbette ki mehirlerini vermek, iffet ve namus çerçevesinde bir aile hayatı yaşayıp asla gayrimeşru ilişkilere girmemek gibi ilkelere uyarak

bu evlilikleri yapmalısınız. Bu ilâhi hükümlere titizlikle riayet ediniz! Allah tarafından elçisi Muhammed’e bildirilen bu hükümleri reddedenlerin hesap gününde elleri boş kalır ve perişan olurlar.

(H.Elik;M.Coşkun)

 

 

TEFSİR

21. "Kitap ehlinin yemeği", onlar tarafından kesilmiş olanları da içine alır."Kitap ehlinin yemeği size, sizinki de onlara helâldir" demek, ne bizim ne de onların üzerinde birlikte yemek konusunda sınırlama yoktur demektir. Müslümanlar kitap ehliyle, onlar da müslümanlarla bir arada yemek yiyebilirler. Fakat, "Bütün tayyib olanlar size helâl kılındı" cümlesinin tekrarlanması oldukça anlamlıdır. Bu gösteriyor ki, eğer kitap ehli İslâm hukuku açısından gerekli kuralları gözetmez veya yiyecek ve içecekleri içine haram şeyler karıştırırlarsa, müslümanlar onların yemeklerine katılmamalıdırlar.

 

Söz gelimi, eğer kestikleri hayvanın üzerine Allah'ın adını anmazlar veya Allah'tan başka bir şeyin adını anarlarsa, bu hayvanın eti müslümanlara haram olacaktır. Aynı şekilde, sofraya likör, domuz eti veya bir başka haram şey konursa, müslümanların onlarla birlikte

aynı sofrada yemelerine izin verilmemektedir.

        

Aynı kural, diğer gayri müslimlerin yiyecekleri ve içecekleri için de geçerlidir. Şu kadar ki, müslümanlar gayri müslimlerin kestiklerini yiyemezler. Ancak, kitap ehlinin "Bismillah" çekerek gerektiği şekilde kestikleri temiz hayvanların etlerini yiyebilirler.

 

22. Burada Yahudilere ve Hıristiyanlara işaret edilmektedir. "Muhsana" olmaları şartıyla ehli kitabın kadınlarıyla evlenme izni verilmektedir. Bu iznin ayrıntıları konusunda görüş ayrılıkları vardır. İbn Abbas'a (r.a) göre, bir müslüman ancak İslâm Devleti'nin uyruğu

olan ehl-i kitap kadınlarıyla evlenebilir. İslâm Devleti'yle savaş halinde olan ülkelerin (Darül Harp'de) ve kâfirlerin yurdunda oturan ehl-i kitap kadınlarıyla evlenemez. Hanefiler bu görüşten biraz ayrılırlar ve haram değilse de, yabancı bir ülkede oturan kitap ehli

kadınlarla evlenmeyi hoş görmezler. Bunun tersine Said ibn Müseyyib ve Hasan Basri (r.a) emrin genel olduğu görüşündedirler; onlara göre, ister İslâm Devleti'nin uyruğu olsun, isterse yabancı bir ülkede yaşasınlar, kitap ehli arasında ayırım yapmaya gerek yoktur.

Öte yandan "muhsanat" kelimesinin yorumunda da farklılıklar vardır. Hz. Ömer'e (r.a) göre 'muhsanat' namuslu ve iffetli kadınlar demektir. Bu yüzden, O ehl-i kitabın karaktersiz kadınlarını ayetteki evlenme izninin dışında tutar. Hasan Şa'bî ve İbrahim Nehaî de (Allah

hepsinden razı olsun) aynı görüştedirler. Hanefiler de bu görüşü paylaşırlar. İmam Şafiî ise, kelimeyi ehl-i kitabın köle değil de, hür kadınları anlamında alır.

        

23. Ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenme izninin hemen ardından gelen uyarı hayli anlamlıdır. Bu izinden yararlanan müslüman, inanmayan karısının etkisine karşı inancını ve ahlâkını titizlikle koruması hususunda ikaz edilmektedir. Karısına karşı duyacağı derin sevgi, kendisini mümin olmayan karısının inançlarına ve hareketlerine yem yapabilir ve bunun sonucunda imanını ve ahlâkını yitirebilir veya inancının ruhuna aykırı olan yanlış bir ahlâkî veya sosyal tavır içine girebilir.

(Mevdudi)

 

Bugün size temiz olanlar ve kitap ehlinin yemekleri, onların kestikleri hayvanlar da sizin için helâl kılındı. Onların yemekleri size, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. Onların kestikleri hayvanların etleri size, sizin kestikleriniz de onlara helâl kılındı. Onlar sizinle birlikte, sizler de onlarla birlikte yiyebilirsiniz. Ama dikkat ederseniz başta tüm tayyib olanlar, tüm temiz olanlar size helâl kılındı diyerek bir tekrar buyuruldu.

        

Bundan anlıyoruz ki eğer ehl-i kitap tertemiz yiyeceklerin içine bir kısım haramları karıştıracak olurlarsa, sofrada içki, domuz bulunduracak olurlarsa veya inandıkları Allah adını anmadan, ya da Allah’tan başkalarının adını anarak hayvan kesiminde bulunacak olurlarsa o zaman onların bu yiyecekleri mü’minlere helâl olmayacaktır. Değilse eğer bir haram katkıları yok ve de kesimlerinde Allah adını anmışlarsa onların yiyecekleri mü’minlere helâldir.

Yine son kitaba, son elçiye îman etmiş muhsana olan iffetli mü’min kadınlar ile ve ehl-i kitap olan yahudi ve hıristiyanların hür ve iffetli kadınlarıyla kendilerine mehirlerini vermeniz, kendilerine malî güvencelerini sağlamanız ve onlarla gayri meşru yollardan ilişki kurmamanız, onları dost tutmamanız kayd’u şartıyla onlarla evlenmeniz size helâl kılındı. Ya da bunun bir başka manası da şöyle olacaktır: Onlarla evlenerek iffetinizi korumanız, açıktan zina etmemeniz kayd’u şartıyla mehirlerini vererek onları nikâhlamanız size helâl kılınmıştır.

        

O zaman anlayacağız ki onlarla evlenme izni bu şartlara bağlı olarak verilmiştir. Mü’minler böyle zor durumlarda kaldığı zaman ancak onlarla evlenebileceklerdir. Onları dost tutarak günaha girmektense evlenmek daha iyidir deniyor. Tıpkı onların yiyecekleri konusundaki şart onların kadınlarıyla evlenme konusunda da zikredilmiş oluyor anlıyoruz Allahu âlem.

        

Mehirleri verilecek ve de onlarla meşru olmayan yollarla gizli dostluklar kurulmayacak. Yâni o kadınlar cinsel sömürüye alet edilmeyecektir. İşte böylece anlıyoruz ki kitap ehlini öteki kâfirlerden ve müşriklerden ayrı tutuyor Rabbimiz. Bunun sebebi bozulmuş da olsa bir îmanı küfür ve şirkten, bozuk da olsa bu îman sahiplerini öteki îmansızlardan üstün tutuyor Rabbimiz. Bir zamanlar bunlar da mü’mindiler. İçki ve domuz eti Tevrat ve İncil’de de yasaktı. Sonradan hain ellerin reformize faaliyetleriyle Tevrat ve İncil tahrif edilmiştir. Bir zamanlar insanların hayatına yön veren hıristiyanlık ve yahudilik sonradan hayata hiçbir etkinliği kalmayan felsefî bir din haline getirilmiştir. Dinden ziyâde felsefî bir ekole dönüştürülmüştür.     

Onun içindir ki bugünkü yahudilik ve hıristiyanlık müntesiplerini doyuramamakta, tatmin edememektedir. İşte görüyoruz, adamlar hem yahudiler, hem hıristiyanlar, hem dinleri var, hem kitapları var; ama bir türlü inanç yönünden doyuma ulaşamamakta ve tatmin için her şeye koşmaktadırlar. Korkunç bir do-yumsuzluk içinde kıvranmaktadırlar. Ama buna rağmen, bozuk ta olsa bir îman sahibi olmaları sebebiyle Rabbimiz onları diğer kâfirlerden üstün tutmaktadır. Bunların tefessüh etmiş imanlarını bile Rabbimiz kale alıyor, değerlendirmeye tabi tutuyor ve bu adamların kestiklerinin yenebileceğini, kadınlarıyla evlenebileceğini söylüyor.

        

Nitekim bu âyetlerin nüzûlüyle sahâbe-i kiram efendilerimiz Rasulullah Efendimize sordular: “Ey Allah’ın Resûlü bu nasıl olur? Yani bizler bu adamların kadınlarıyla nasıl evlenebiliriz? Rabbimiz kitabında bu adamların kesin kâfirler olduklarını söylemiyor mu?” dediler de Allah’ın Resûlü cevaben şöyle buyurdu: “Îmanı inkâr edenin ameli boşa gitmiştir.” Evet, iman inkâr edilmez. Yâni sizler bu adamların bozulmuş da olsa îmanlarını inkâr edemezsiniz. Anladınız değil mi?

        

Şimdi şu eh-l-i kitabın bozulmuş îmanını bile inkârdan menedilen bizler acaba karşımızdaki mü’miniz diyenlerin îmanlarını nasıl inkâr edeceğiz? Nasıl tekfir edeceğiz onları? Nasıl diyebileceğiz onlara siz mü’min değilsiniz diye? Nereden alacağız bu cesareti? Bizim mezhebimizden değiller diye, bizim meşrebimizden değiller diye, bizim bildiklerimizi bilmiyorlar diye, bizim gibi düşünmüyorlar diye bu insanlara nasıl kâfir damgası vuracağız? Allah mü’minlere insaf versin, basiret versin, başka ne diyelim? Karşılarındaki kişi bar bar ben müslümanım diye bağırıyor, kendisini bir imana izafe ediyor, kendisini kitaba ve peygambere izafe ediyor, ama birileri de buna rağmen onu tekfir etmeye, kâfir saymaya çalışıyor. Halbuki bizler birilerini kâfir ilan etmekten çok onları Müslümanlaştırmakla mükellefiz. Unutmayalım ki insanları tekfir çok kolaydır, ama onları Müslümanlaştırmak zordur. Bu, gayret ister, çaba ister.

(A. Küçük)

        

Ayette kitap ehline ilişkin iki husustan söz edilmektedir. Birincisi yiyecekler, ikincisi hanımlar. Ancak bir fark vardır: Yiyeceklerde karşılıklı helal kılınma açıkça ifade edilirken, nikahlanma konusunda sadece "onların kadınları"nın helal kılındığı söylenmiştir. Müslüman erkeğin kitap ehli hanımla nikahlanmasının cevabını ifade eden ibaredeki tek yönlülük dikkat çekicidir. Sonuç olarak ayet bir müslüman ile kitap ehlinin yiyeceklerini karşılıklı olarak serbest kılarken, bir müslüman erkeğin ehli kitap bir kadını almasını serbest kılmış, tersi bir duruma dair bir şey söylememiştir. Ahlaki kurallar çerçevesinde ehli kitabın hanımları ile evlenebilirsiniz. Lakin daha derin bir anlamı var bunun. Deforme olmuş imanı dahi ciddiye alıyor Kur'an.

        

Yahudi ve Hristiyan hanımlarına verilen bu özellik, onlara tanınan bu ayrıcalık, bu izin müşrik hanımlara tanınmıyor. Bu ayrıcalık neden? Müşrik hanımlarla ehli kitabın hanımları arasında neden fark var? Allah deforme olmuş imanı dahi ciddiye alıyor. Kim problemli de olsa imanı mutlak inkarla bir tutarsa onun ameli boşa gitmiştir. Problemi de olsa dini zümrelerin Allah'a imanları yok sayılamaz. Bunu Taberi'nin Katede'den naklettiği sebebi nüzul rivayetinde de çıkarıyoruz. Diyor ki: Sahabeden bazıları biz ehli kitabın kadınlarıyla nasıl evlenebiliriz? Onlar bizden değil. İşte bunun üzerine bu ayetin indiği söyleniyor. Yani bunu, imanı inkar olarak ele alıyor. Siz, Yahudinin deforme olmuş imanını bile inkâr edemiyorsanız, ya da bir mü'minin imanını nasıl inkar edersiniz? Sizin mezhebinizden, sizin mektebininizden, sizin partinizden, sizin tarikatınızdan, sizin cemaatinizden değil diye nasıl inkar edersiniz? Allah'tan korkmaz mısınız?!

          

Evet, yukarıdakiler, Tevrat’ta da yasak aslında. Bakınız yukarıdaki sayılan tüm yasaklar Tevrat’ta da yasaklanmıştır. 3. ayetten beri yasaklanan, Domuz eti, ölü, kan ve buna benzer şeyler Tevrat’ta da yasaktır. Ve yine bu ayette geçen gizli dost tutmalar, onlar da Tevrat’ta yasaktır.

        

Zina Tevrat’ta yasaktır. Peki İncil’de Hz. İsa’da; ben onları iptal etmek için gelmedim diyor, icra etmek için geldim dediğine göre İncil’de, aslında Tevrat’ın yasakları, şer’i yasakları aynen İncil’de de

korumuştur. Peki bugün ne demeli Domuz etini niçin Hıristiyanlar seve seve hem de kutsalmış gibi yiyebiliyorlar daha doğrusu? Sanki bir alameti farika oluyor. İçki neden serbest hale geldi ve daha bir çok yasak..! Bunun sebebini Hz. İsa’nın mesajını bozan Pavlus Hıristiyanlığında aramak lazım.

        

Pavlus’un Hz. İsa’ya yaptığı en büyük ihanet, Hıristiyanlığı şeriatsızlaştırması olmuştur. şeriatsızlaşan bir din hayata müdahil olmaktan vazgeçmiş demektir. Hayata müdahil olmayan bir din artık etken değil edilgendir. Hayata müdahil olmayan bir din, onun bunun elinde oyuncaktır. Artık o din değildir. Din olması için hayat tarzı önermesi lazım.

        

Hayatta boşluk tanımaması lazım. Onun için bugün Hıristiyanlık bir din olmaktan daha çok bir külttür. Onun içindir ki kendisine inanmış gözüken kitleleri doyuramamakta, manen besleyememekte, tatmin edememekte ve onlar, ona inanmış kitleler tatmin olmak için bin bir türlü şeyin arkasına koşmaktadır. Ve onun içindir ki en akıl dışı, en sapıkça ideolojiler, akımlar Avrupa’da ortaya çıkmakta. Çünkü korkunç ve derin bir manevi buhran. Ruhlarındaki boşluğu doldurmak için olmadık işleri yaptırtmakta. “ve-men yekfûr Bil-îmêni fekâd hâbita âmelûh” yine yukarıdaki mesajı tamamlayan bir mesaj bu, kim imanı inkar ederse, aynen tercüme ediyorum takdir kullanmadan, kim

imanı inkar ederse onun ameli boşa gitmiştir. “ve-hûve fîl-êğîrâti minel-ğâsirîn;” O ahirette zarara uğrayanlar arasında yer alacaktır.

 

İmanı inkâr 2 mânada ele alınabilir,

1 – Problemli de olsa dini zümrelerin Allah’a imanı yok sayılamaz. Bu Taberi’nin Katade’den naklettiği sebebi nüzul rivayetinden de çıkarıyoruz. Diyor ki sahabeden bazıları,

- Biz ehli kitabın kadınları ile nasıl evleniriz, onlar bizden değil..!

 

İşte bunun üzerine diyor Katade, Taberî naklediyor; Bu ayet indi. Yani bunu imanı inkâr olarak ele alıyor. İmanı yok saymak, tekfir düşüncesine taban tabana zıt bir ayet.

        

Siz Yahudi’nin deforme olmuş imanını dahi inkar edemiyorsanız, ya bir müminin imanını nasıl inkar edersiniz. Binlerce müminin imanını sizin mezhebinizden, sizin meşrebinizden, sizin mektebinizden, sizin partinizden, sizin tarikatınızdan, sizin cemaatinizden değil diye nasıl inkar edersiniz. Allah’tan korkmaz mısınız. Nasıl müminleri tekfir edersiniz hariciler gibi. İşte o mesaj aynı zamanda veriliyor.

 

Yine bunun ikinci manası takdir edilen takdir edilerek, bir lafzatullah takdiri ile verilmiş müfessirler tarafından; “Kim Allah’a imanı inkar ederse, ve men yekfür Bil iyman yerine ve men yekfür el iymani billahi. Ama bu öyle değil. Ayette böyle değil. Onun için Allah’a imanı değil, imanı inkar ederse. Bu takdir hem iç bağlam, hem dış bağlam tarafından onaylanmadığı için 1. anlamı ben daha isabetli buluyorum.

 

(M. İslamoğlu)