LEYL SURESİ

Ayet Getir

إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَى

İnne aleynâ lel hudâ.

Bayraktar Bayraklı

Doğru yolu göstermek bize aittir.


Cemal Külünkoğlu

Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.


Diyanet İşleri (eski)

Bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.


Diyanet Vakfi

(12-13) Doğru yolu göstermek bize aittir. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.


Edip Yüksel

Doğruya biz iletiriz;


Elmalılı Hamdi Yazır

Her halde doğruyu göstermek bize


Muhammed Esed

Bakın, Bize düşen doğru yolu göstermektir;


Mustafa İslamoğlu

Elbet doğru yolu göstermek sadece bizim işimizdir;


Seyyid Kutub

Doğru yola iletmek bize aittir.


Süleyman Ateş

Doğru yola iletmek bize âittir.


Süleymaniye Vakfı

Doğru yolu göstermek bize düşer


Tefhim-ul Kuran

Şüphesiz, bize ait olan, yol göstermektir.


Yaşar Nuri Öztürk

Yemin olsun, doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece bizim işimizdir.


وَإِنَّ لَنَا لَلْآخِرَةَ وَالْأُولَى

Ve inne lenâ lel âhırate vel ûlâ.

Bayraktar Bayraklı

Şüphesiz, âhiret de dünya da bizimdir.


Cemal Külünkoğlu

Muhakkak ki ahiret de dünya da bizimdir.


Diyanet İşleri (eski)

Şüphesiz ahiret de, dünya da Bizimdir.


Diyanet Vakfi

(12-13) Doğru yolu göstermek bize aittir. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.


Edip Yüksel

Sonu da ilki de biz kontrol ederiz.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve her halde sonu da bizim önü de (Âhıret de Dünyada)


Muhammed Esed

ve hem öteki dünya, hem de (hayatınızın) bu ilk bölümü (üzerindeki hakimiyet) Bize aittir:


Mustafa İslamoğlu

ama işin gerçeği öteki hayat da, bu hayat da Bizim mülkiyetimizdedir.


Seyyid Kutub

Şüphesiz ahiret de dünya da bize aittir.


Süleyman Ateş

Son da ilk de (âhiret de dünyâ da) bizimdir.


Süleymaniye Vakfı

Ahiret de bizim, dünya da bizimdir.


Tefhim-ul Kuran

Gerçekten, son da, ilk de (ahiret ve dünya) bizimdir.


Yaşar Nuri Öztürk

Sonrası da öncesi de sadece bizimdir.


فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّى

Fe enzertukum nâran telezzâ.

Bayraktar Bayraklı

Alev alev yanan bir ateşle sizi uyarıyorum.


Cemal Külünkoğlu

Ben sizi alev saçan bir ateşe karşı uyardım.


Diyanet İşleri (eski)

Sizi alevler saçan ateşle uyardım;


Diyanet Vakfi

(Ey insanlar!) Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım.


Edip Yüksel

Ben sizi alevli bir ateşe karşı uyardım.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ben size bir ateş haber verdim ki köpürdükçe köpürür


Muhammed Esed

İşte, sizi alevler saçan ateşe karşı uyarıyorum;


Mustafa İslamoğlu

İşte sizi çılgınca kışkırtılmış bir ateşe karşı uyarmış bulunuyorum:


Seyyid Kutub

Ben sizi alev saçan bir ateşe karşı uyardım.


Süleyman Ateş

Ben sizi alev saçan bir ateşe karşı uyardım.


Süleymaniye Vakfı

Bu sebeple sizi, alev saçan ateşe karşı uyardım.


Tefhim-ul Kuran

Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım.


Yaşar Nuri Öztürk

Ben sizi, köpürerek yanan bir ateşe karşı uyardım.


لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى

Lâ yaslâhâ illâl eşkâ.

Bayraktar Bayraklı

(15-16) O ateşe, yalanlayıp yüz çeviren bedbahtan başkası girmez.


Cemal Külünkoğlu

(15-16) O ateşe asi/kötü olandan, (peygamberleri) yalanlayandan ve (imandan) yüz çevirenden başkası girmez.


Diyanet İşleri (eski)

(15-16) Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan o en azgından başkası yaslanmaz.


Diyanet Vakfi

(15-16) O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.


Edip Yüksel

Oraya talihsiz olandan başkası girmez.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ona ancak en şakî olan yaslanır


Muhammed Esed

(öyle bir ateş ki) kimse girmez, en onulmaz azgınlar dışında,


Mustafa İslamoğlu

oraya sadece sorumsuzluğun zirvesinde olan bir azgın girer;


Seyyid Kutub

Ona ancak bedbaht kimse girer.


Süleyman Ateş

Ona ancak haydut olan girer.


Süleymaniye Vakfı

Orada sadece en hayırsızlar[*] kızaracaktır. [*] Bunlar Allaha ortak koşan kişilerdir, müşrik kimselerdir.


Tefhim-ul Kuran

Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz;


Yaşar Nuri Öztürk

Şiddete çok düşkün bedbahttan başkası girmez ona.


الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّى

Ellezî kezzebe ve tevellâ.

Bayraktar Bayraklı

(15-16) O ateşe, yalanlayıp yüz çeviren bedbahtan başkası girmez.


Cemal Külünkoğlu

(15-16) O ateşe asi/kötü olandan, (peygamberleri) yalanlayandan ve (imandan) yüz çevirenden başkası girmez.


Diyanet İşleri (eski)

(15-16) Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan o en azgından başkası yaslanmaz.


Diyanet Vakfi

(15-16) O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.


Edip Yüksel

O ki yalanladı ve sırtını döndü.


Elmalılı Hamdi Yazır

O, ki tekzib etmiş ve tersine gitmiştir


Muhammed Esed

hakikati yalanlayan ve (ondan) yüz çeviren (azgınlar).


Mustafa İslamoğlu

o ki, (vahyi) yalanladı ve (gerçeğe) sırt döndü.


Seyyid Kutub

O ki yalanladı ve döndü.


Süleyman Ateş

O ki, yalanlandı ve sırtını döndü.


Süleymaniye Vakfı

Onlar yalana sarılan ve sırt çevirendir.


Tefhim-ul Kuran

Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.


Yaşar Nuri Öztürk

Yalanlamış, sırtını dönmüştü o.


وَسَيُجَنَّبُهَا الْأَتْقَى

Ve se yucennebuhâl etkâ.

Bayraktar Bayraklı

(17-18) Arınmak uğruna malını hayra harcayan takvâ sahipleri, o ateşten uzak tutulacaktır.


Cemal Külünkoğlu

(17-18) Yaratıcısına karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar, malını Allah rızası için vererek arınanlar o ateşten uzak tutulur.


Diyanet İşleri (eski)

(17-18) Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur.


Diyanet Vakfi

(17-18) Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur.


Edip Yüksel

Erdemli ise ondan uzak tutulacaktır.


Elmalılı Hamdi Yazır

O en müttakî olan ise ondan uzaklaştıkca uzaklaşdırılacaktır


Muhammed Esed

Ama, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar (ateşten) uzak kalacak:


Mustafa İslamoğlu

Ama yüce ve yüksek bir sorumluluk bilinciyle hareket eden kimse, o (ateşten) uzak tutulacak;


Seyyid Kutub

En çok korkan ondan uzak tutulur.


Süleyman Ateş

En çok korunan da ondan uzak tutulur.


Süleymaniye Vakfı

Kendini en iyi koruyan[*] da oradan uzak kalacaktır. [*] Bunlar, kendilerine çok iyi karşılık sözü verilen kimselerdir. İlgili âyetler şöyledir: “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bu, kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın ve güzel davrananları da daha güzeli ile karşılasın diyedir. Onlar, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden kaçınanlardır; diğer günahlar başka. Rabbinin affı kapsamlıdır…” (Necm 53/31-32)


Tefhim-ul Kuran

Korkup sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır.


Yaşar Nuri Öztürk

İyice sakınan da ondan uzak tutulur.


الَّذِي يُؤْتِي مَالَهُ يَتَزَكَّى

Ellezî yu’tî mâlehu yetezekkâ.

Bayraktar Bayraklı

(17-18) Arınmak uğruna malını hayra harcayan takvâ sahipleri, o ateşten uzak tutulacaktır.


Cemal Külünkoğlu

(17-18) Yaratıcısına karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar, malını Allah rızası için vererek arınanlar o ateşten uzak tutulur.


Diyanet İşleri (eski)

(17-18) Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur.


Diyanet Vakfi

(17-18) Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur.


Edip Yüksel

O ki malını vererek temizlenir;


Elmalılı Hamdi Yazır

O, ki malını verir, tezekkî eder


Muhammed Esed

arınmak için servetini (başkalarına) harcayanlar,


Mustafa İslamoğlu

o ki, malını gönülden verir ve arınıp gelişir;


Seyyid Kutub

O ki malını Allah rızası için vererek arınır, yücelir.


Süleyman Ateş

O ki malını hayra vererek arınır, yücelir.


Süleymaniye Vakfı

O da malını verip kendini geliştiren kimsedir.


Tefhim-ul Kuran

Ki o, malını vererek temizlenip arınır.


Yaşar Nuri Öztürk

O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.


وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَى

"Ve mâ li ehadin indehu min ni'metin tuczâ."

Bayraktar Bayraklı

(19-20) Yüce Rabbinin rızasını elde etmekten başka, hiç kimseden beklediği herhangi bir karşılık da yoktur.


Cemal Külünkoğlu

(19-20) O, yaptığını kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını kazanmak için (yapar).


Diyanet İşleri (eski)

(19-20) O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır.


Diyanet Vakfi

(19-21) Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır.


Edip Yüksel

Hiç kimseden de buna karşılık bir iyilik beklemez.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onda hiç kimsenin mükâfat edilecek bir ni'meti yoktur


Muhammed Esed

gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak değil,


Mustafa İslamoğlu

(Bu yaptığı) herhangi birinden gördüğü bir hayra karşılık değildir;


Seyyid Kutub

O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için yapmaz.


Süleyman Ateş

Ve onun yanında, hiç kimsenin karşılık verilecek bir ni'meti yoktur (o, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak değil),


Süleymaniye Vakfı

Onun kimseye minnet borcu da yoktur.


Tefhim-ul Kuran

Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu, nimeti) yoktur;


Yaşar Nuri Öztürk

Onun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur/hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur.


إِلَّا ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِ الْأَعْلَى

İllâbtigâe vechi rabbihil a’lâ.

Bayraktar Bayraklı

(19-20) Yüce Rabbinin rızasını elde etmekten başka, hiç kimseden beklediği herhangi bir karşılık da yoktur.


Cemal Külünkoğlu

(19-20) O, yaptığını kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını kazanmak için (yapar).


Diyanet İşleri (eski)

(19-20) O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır.


Diyanet Vakfi

(19-21) Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır.


Edip Yüksel

Sadece En Yüce olan Efendisinin rızasını gözetir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak rabbi a'lâsının rızasını aramak için verir


Muhammed Esed

ama yalnızca yüce Rabbinin rızasını kazanmak için:


Mustafa İslamoğlu

sadece Yüce Rabbinin rızasını kazanma iştiyaki iledir.


Seyyid Kutub

Ancak yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapar.


Süleyman Ateş

Yalnız yüce Rabbinin rızâsı için verir.


Süleymaniye Vakfı

Aradığı sadece yüce Rabbinin iltifatıdır.


Tefhim-ul Kuran

Ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için (verir) .


Yaşar Nuri Öztürk

Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.


وَلَسَوْفَ يَرْضَى

Ve le sevfe yerdâ.

Bayraktar Bayraklı

O kesinlikle ileride memnun olacaktır.


Cemal Külünkoğlu

Ve o (Allah'ın kendisine vereceği nimetlere kavuşarak) yakında hoşnut olacaktır.


Diyanet İşleri (eski)

Elbette kendisi de hoşnut (razı) olacaktır.


Diyanet Vakfi

(19-21) Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır.


Edip Yüksel

Kendisi de yakında mutlu olacaktır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve elbette o rızaya irecektir.


Muhammed Esed

işte böyleleri de, zamanı geldiğinde sevinci tadacaklar.


Mustafa İslamoğlu

İşte böyle biri, kesinlikle, zamanı gelince (gördüğü karşılıktan) fazlasıyla memnun olacaktır.


Seyyid Kutub

Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.


Süleyman Ateş

Yakında kendisi de (Allâh'ın verceği ni'metle) râzı olacaktır.


Süleymaniye Vakfı

İlerisinde aradığı iltifatı bulacaktır.


Tefhim-ul Kuran

Muhakkak kendisi de ileride razı olacaktır.


Yaşar Nuri Öztürk

Yakında mutlaka hoşnut olacaktır.