LEYL SURESİ


Ayet Getir
92-LEYL 18. Ayet

الَّذِي يُؤْتِي مَالَهُ يَتَزَكَّى

Ellezî yu’tî mâlehu yetezekkâ.

Bayraktar Bayraklı

(17-18) Arınmak uğruna malını hayra harcayan takvâ sahipleri, o ateşten uzak tutulacaktır.


Edip Yüksel

O ki malını vererek temizlenir;


Erhan Aktaş

O ki malını vererek arınır.


Muhammed Esed

arınmak için servetini (başkalarına) harcayanlar,


Mustafa İslamoğlu

o ki, malını gönülden verir ve arınıp gelişir;


Süleyman Ateş

O ki malını hayra vererek arınır, yücelir.


Süleymaniye Vakfı

O da malını verip kendini geliştiren kimsedir.


Yaşar Nuri Öztürk

O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.


Ayetin Tefsiri

MEAL

17.) Ama yüce ve yüksek bir sorumluluk bilinciyle hareket eden kimse, o (ateşten) uzak tutulacak;

18.) o ki, malını gönülden verir ve arınıp gelişir,-14

(M.İ)

17-18.) “Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur.”

(M.Ö)

TEFSİR

"En çok korkan ondan uzak tutulur." Bu kişi en bahtsız insana karşılık en mutlu olan kişidir. Sonra yüce Allah en çok sakınan kimsenin de kim olduğunu açıklıyor. Bu kimse "malını Allah rızası için vererek arınan yücelendir." Malını, harcamaları ile temizlenmek için veren kimsedir. Yoksa gösteriş yapmak ve üstünlük taslamak için veren değildir. Bu kişi, malını gönüllü olarak harcar ne yapılan iyiliklere karşılık vermek için ve ne de kimseden teşekkür almak için harcar. Yalnız ve yalnız Rabbinin bağışını, O'nun eşsiz hoşnutluğunu elde etmek için harcar.

(S.KUTUB)

9. Bunun anlamı, katı insanlardan başkasının ateşe girmeyeceğidir. Çok muttakilerden başkası da ondan kurtulamayacaktır. Aslında burada maksat, iki örnek vererek, bu iki örnek arasındaki zıtlığın durumunu açıklamaktır. Birinci kişi, Allah (c.c.) ve Rasulü'nün talimatını yalanlar ve ondan yüz çevirir. İkincisi, sadece iman etmekle kalmaz, aynı zamanda ihlasla, gösteriş yapmadan malını Allah (c.c.) yolunda harcar. O Allah (c.c.) yolunda temiz bir insan olarak kabul görür. Bu iki karakter de o zamanki Mekke toplumunda mevcuttu. Bu nedenle onların isimleri anılmadan, şöyle buyrulmuştur: Cehennem ateşine düşecek olan, ikinci karakter sahibi değil, birinci özellik sahibi olacaktır. Ateşten uzak kalacak olanlar ise birinci gruba mensup olanlar değil, ikinci gruba mensup olanlardır.

(MEVDUDİ)

Muttaki olanlar, Allah’tan korkan, Allah’ın koruması altına giren, Allah’la yol bulan, Allah’ın hidâyetine tâbi olan ve hayatını Allah için yaşayan, Allah’ın belirlediği yasalara uygun olarak yaşayan, Allah’ın korunmasına yönelenler, Allah’ın korunmasına sığınanlar işte onlar ateşten kenar olacaklar, kenar duracaklardır. Yâsîn’de de öyle deniyordu: “Allah şöyle buyurur: “Ey suçlular! Bugün mü’minlerden ayrılın.” (Yâsîn 59)

Günahkârlara denecek ki: “Ey mücrimler! Siz şöyle geçin bakalım! Siz ayrılın şu tarafa! Size yok bu iş! Size yok cennet! cennet sizin değildir! O mü’minlerindir.” Mü’minler sevinç içinde cennete giderken, Allah onları hoşnutlukla karşılayıp selâmlarken, selâmetle karşılarken kâfirlere de işte böyle diyecek. Burada da hemen hemen aynısı söyleniyor. Muttaki olanlar kurtulacak o ateşten. Çünkü onlar mallarını verirler ve arınırlar. Yani mal-mülkle münâsebetlerini Allah’ın istediği gibi ayarlarlar. Mallarını temizlemek üzere Allah yolunda harcarlar. Malları konusunda Allah’ı söz sahibi bildiklerini ortaya korlar. Mallarını Allah yolunda ona muhtaç kimselere vererek nefislerini arındırırlar. Nefislerini cimrilik ve mala tamah gibi kötü hasletlerden temizlerler.

Mallarında gözü olan fakir kardeşlerine o mallarından vererek onların arınmalarını sağlarlar. Sûrenin başında da açıkladığımız şekilde, Ebu Bekir efendimizin yaptığı gibi kâfirlerin elinde köleleştirilmiş kardeşlerini mal harcayıp satın alarak onları hürleştirip arındırırlar. Ama bunu yaparken de:(Bir sonraki ayet)

(A.KÜÇÜK)

“Ve-se-yûcennebûhe’l-etkâ” sorumluluk bilinci ile davrananlar, muttaki davrananlar oradan uzak tutulurlar, uzak tutulacaklar “Ve-se-yûcennebûhe” Evet, cehennemden uzak tutulacaklar, yeter ki takvalı davransın, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olsun. Onun için Allah bir biçimde koruyacak onu, kollayacak. Ateşin yanına yaklaşmasına izin vermeyecek, öyle bir yürek verecek ki yüreği ona haber verecek. Yüreği yaklaşan şeytanın ayak seslerini haber verecek. Günahın kokusunu yüreğinin burnuyla alacak, burnu o kokuyu alınca yaklaşmayacak.

“Ellezî yû'tî mêlehû yetezekkê” o ki malını gönülden verir ve arınıp gelişir. Yani cehennemin kendisinden uzak tutulacağı bu insanın vasfı, niteliği ne olacak? Malını gönülden veren insan bunlar. yû’tî yu’tıy değil. Bakınız yukarıda “â’tê” gelmişti 5. ayette. Burada ise i’tê geldi gönülden vermek, e’ta’da oradan gelir, gönüllü olarak verir ve-yetezekkê” onunla beraber artar, “tezekkî” eder artar ve saflaşır. Önce artmak manasına sonra arınmak manasına gelir. Artan arınır arınan da artar, yani kirlerinden arınır güzellikleri artar. Tıpkı budanma gibi demişti ya.

Budanmak nedir? Çubuğu budarsanız çubuk azalır arınır yani. Ama aynı zamanda meyve artar tıpkı bunun gibi.

14 Yani Allah katında arınmak ve manen gelişmek için verir, riya ve gösteriş için değil, el-Itâ', el-i'tâ'dân farklı olarak "kolaylıkla vermeyi" ifade eder. "Gönülden" karşılığının gerekçesi budur.

(M.İSLAMOĞLU)