Biz Kur'ân'ı Kadir gecesinde indirdik.
Biz onu Kudret Gecesinde indirdik.
Kuşkusuz Biz onu1 kadir gecesinde2 indirdik. 1- Kur’an’ı. 2- “Kadr”, sözcük olarak değer, kıymet demektir. Kadir gecesi, Kur’an’ın inmeye başladığı ilk gecedir. Ve bu tarihi süreç içinde yalnızca bir kez yaşanmıştır. Kadir gecesi her yıl tekrarlanan bir süreç değildir.
Biz bu (ilahi kelam)ı Kadir Gecesi'nde indirdik.
Elbet onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye (başlamışızdır).
Biz o(Kur'â)n'ı Kadir gecesinde indirdik.
Biz Kur’ân’ı kadir gecesinde indirdik.
Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik.
MEAL
1.) ELBET onu1 kadir-kıymet gecesinde2 Biz3 indirmeye (başlamışızdır).4
2.) Bilir misin o kadir-kıymet gecesinin mahiyeti nedir?5
3.) 0 kadir-kıymet gecesi, bin aydan6 daha hayırlıdır.7
(M.İ)
1.) Biz Kur'an'ı Kadir [hüküm, takdir] gecesinde indirmeye başladık.
2.) Sen Kadir gecesinin nasıl bir gece olduğunu bilir misin?
3.) Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
(M.Ö)
1.) “Doğrusu, Biz, Kur’an'ı Kadir gecesinde indirmişizdir.
2.) Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?
3.) Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
(A.K)
1-3.) Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
(DİYANET TEF.)
1-3.) Ey elçimiz Muhammed’e iman etmeyen ve kendi soyları içerisinden önemli kişilerin yaptıkları ile övünen, müminlere, “İsrâiloğulları içerisinde Allah yolunda bin ay cihat etmiş kimseler bulunmaktadır” gibi sözler söyleyen Medine yahudileri! Şunu iyi bilin ki elçimiz Muhammed’e vahyettiğimiz bu Kur’an, öylesine büyük bir ilâhî nimettir ki onun vahyedilmeye başlandığı gecenin dahi değerini kavramaya sizin aklınız ermez, çünkü onun vahyedilmeye başlandığı Kadir gecesi, sizin bahsettiğiniz bin aydan daha hayırlıdır.
(H,ELİK; M,COŞKUN)
TEFSİR
Kadr kelimesi sözlükte “güç, hüküm, değer, şeref” gibi anlamlara gelir. Özellikle Kur’an’ın bu gecede indirilmesinin geceyi şereflendirdiğini ve kadrini yücelttiğini ifade etmek üzere ona bu isim verilmiştir. Bu sûre inmeden önce gecenin böyle bir ismi yoktu. Duhân sûresinde, “Biz onu mübarek bir gecede indirdik” (44/3) buyurularak bu gecenin bereketli, hayırlı, uğurlu, önemli ve kutsal bir gece olduğu açıkça ifade edilmiştir. Sûrenin ilk âyetinde Kur’an’ın bu gecede, Bakara sûresinde de (2/185) ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir. Buna göre Kadir gecesinin ramazan ayı içerisinde olduğu açıktır; ramazanın hangi gecesine denk geldiği konusunda farklı görüşler vardır. Bununla birlikte, Buhârî ve Müslim’in kaydettiği, Hz. Âişe’ye isnad edilen ve Alak sûresinde naklettimiz bir hadiste Hz. Peygamber’e ilk vahyin Ramazan’ın 27. gecesinde geldiği bildirilmiş; bu sebeple Kadir gecesinin Ramazan’ın 27. gecesi olduğu yönünde genel bir kanaat oluşmuştur. Bazı rivayetlere göre Kur’an bu ayın son on günü içinde inmeye başlamıştır (Kurtubî, XVI, 124). Kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesi, insanların o gecede kazanacakları sevaplara güvenip diğer zamanlarda kulluk görevlerini ihmal etmelerini önlemek gibi bazı sebep ve hikmetlerle açıklanmıştır. Müfessirler, “Biz onu Kadir gecesinde indirdik” diye çevirdiğimiz 1. âyetteki “o” zamiriyle Kur’an’ın kastedildiği konusunda ittifak etmişlerdir (bk. Taberî, XXX, 166; Râzî, XXXII, 27; Şevkânî, V, 554).
Kur’an’ın, zamirle anlaşılacak derecede apaçık bilinen, tanınan, şanı yüce bir kitap olduğunu göstermek için adının açıkça anılmadığı belirtilir. “Biz onu indirdik” ifadesinden, “tamamını indirdik” veya “indirmeye başladık” mânaları anlaşılabilir. Âlimlerin çoğu, âyette “peyderpey indirdik” anlamındaki nezzelnâ yerine “indirdik” anlamındaki enzelnâ fiilinin kullanılmasını gerekçe göstererek burada Kur’an’ın tamamının ulûhiyyet makamından dünya semasına indirilmesinin söz konusu edildiğini ileri sürmüşlerdir.
Bazı âlimler ise bu âyetle doğrudan Hz. Peygamber’e gelen Alak sûresinin ilk âyetlerinin kastedildiği kanaatindedirler. Her iki yoruma göre de söz konusu zaman diliminin Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişine sahne olduğu ve bu olayla büyük bir değer kazandığı için bu sûrede ona “leyletü’l-Kadr” denilmiştir (M. Sait Özervarlı, “Kadr Sûresi”, DİA, XXIV, 140-141). “Bilir misin nedir Kadir gecesi?” meâlindeki 2. âyete cevap veren sonraki âyetlerde onun tarihinin açıklanması yerine bu gecenin önemi, insanlar için hayır ve bereketi üzerinde durulmuştur. Duhân sûresinde de Kur’an’ın “mübarek bir gecede” indirildiği belirtilerek hüküm ve hikmet içeren bütün işlerin bu gecede ayrıldığı, belirlendiği ifade edilir (Duhân44/3-4). Müfessirlerin bir kısmı, Kadir gecesinin bin aydan hayırlı olduğunu bildiren 3. âyeti hakiki mânasında anlayarak bu gecede yapılan ibadet ve hayırların, içinde Kadir gecesinin bulunmadığı tam bin ayda yapılanlardan daha çok sevap getireceğini belirtirler. Başka bir yoruma göre buradaki bin sayısı çokluktan kinayedir. Nitekim birçok dilde olduğu gibi Arapça’da da bin rakamı büyük bir sayı söyleyerek çokluğu anlatmak için kullanılmaktadır. Şu halde bu âyette Kadir gecesinde yapılan ibadet ve iyiliklerin diğer bütün zamanlarda yapılanlardan daha çok sevap getireceği ifade edilmiş olmaktadır (Şevkânî, V, 555; İbn Âşûr, XXX, 459).
(DİYANET TEF.)
Bu olayı anlatan Kur'an ayetleri nerede ise pırıl pırıl parlamakta ve çevreye saçmaktadır. Daha doğrusu bu ayetler, insanın içine işleyen, parlak, sevecen ve sakin bir ışık seli yaymaktadır. Bu ışık yüce Allah'ın Kuran'ındaki ışığıdır.
"Biz Kur'an'ı kadir gecesinde indirdik:'
Bütün kadir gecesi boyu yeryüzü ile yücelerin yücesi arasında mekik dokuyan meleklerin ve Cebrail'in ışıklarıdır.
(S.KUTUB)
1. Burada "enzelnâ hu" (O'nu nazil ettik) kullanılmıştır. Bu cümlede Kur'an zikredilmemiştir. Ama maksat Kur'an'dır. Çünkü "inzal etmek" kendiliğinden Kur'an'a delalet etmektedir. Kur'an-ı Kerim'de bu şekildeki kullanımın çok örneği vardır. Bu kullanımlar bazen siyak ve sibakta, bazen kelamın uslübunda, bazen de zamirin neye ait olduğu önceden veya sonra zikredildiğinde geçerlidir. (Bkz. Necm an: 9).
Burada "Biz Kur'an'ı Kadir gecesi inzal ettik" buyurulmuştur. Bakara suresinde de "Ramazan Ayı" ki insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayıcı olarak Kur'an o ayda indirilmiştir" (Bakara 185) buyuruluyor. Bundan da anlaşılıyor ki, Allah'ın meleğinin Rasulullah'a Hira'da ilk defa vahiy getirdiği gece, Ramazan Ayı'nın bir gecesiydi. Bu geceye mübarek gece denmiştir: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik." (Duhan, 3)
Kur'an'ı bu gecede indirmenin iki anlamı olabilir: Birincisi, bu gecede bütün Kur'an, vahiy taşıyan meleklere intikal ettirilmiş ve ondan sonra, şartlara göre zaman zaman olmak üzere 23 senede, bu ayet ve sureleri Cebrail, Allah'ın emriyle Rasulullah'a getirmiştir.
Bu görüş İbn Abbas'a aittir. (İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Ebi Hatim, Hakim, İbn Merduye, Beyhakî). İkincisi, bu geceyi Kur'an'ın inzal edilmesinin başlangıcı kabul eden görüştür. Bu, İmam Şa'bî'nin kavlidir. Diğer bir kavil de İbn Abbas'tan nakledildiği gibidir. (İbn Cerir). Her iki kavle göre de anlam, Kur'an'ın Rasulullah'a bu gece inmeye başladığına delalet eder. Aynı gece Alak suresinin ilk beş ayeti nazil olmuştur. İslâmî davetin gereği sırasında zaman zaman nazil olan ayet ve surelerin Allah'ın Rasulullah'a indirdiği anda düzenlenmediği açık bir gerçektir. Tam tersine, kainatın yaratılışı ve ona ait olan her şey ezelde tasarlanmıştır, hazırdır. Allah'ın yeryüzünde insan yaratması, ona peygamberler göndermesi, kitaplar vermesi ve sonunda Hz. Muhammed'in (s.a.) göndererek O'na da Kur'an indirmesinin bütün planı önceden hazırlanmıştı. Kadir gecesinde ise bu planın son kısmı uygulanmaya başlandı. Bütün Kur'an'ın vahiy taşıyan meleklere indirilmesi ise hiç garip değildir.
"Kadir", bazı müfessirlere göre "takdir" anlamındadır. Yani bu gece, Allah'ın, takdiri uygulamak için meleklere emir verdiği gecedir. Bunu Duhan suresindeki şu ayet teyid etmektedir: "O gece katımızdan her hikmetli emir sadır edilir" (Duhan 5) İmam Zuhrî diyor ki; "Kadir'in manası azamet ve şereftir." Yani o, çok azametli gecedir. Bu manayı teyid eden ayet aynı surenin şu ayetidir: "Bin aydan hayırlıdır."
Bu gecenin hangi gece olduğu sorulabilir. Ancak bu çok ihtilaflı bir konudur ve yaklaşık 40 görüş nakledilmiştir. Ama ümmetin büyük alimlerinin çoğunluğu, Ramazan ayının son on gecesinin tek gecelerinden biri olarak açıklamışlardır. Bu alimlerin çoğunun görüşü de 27. gece olduğu yolundadır. Bu konuda bazı sahih hadisler rivayet edilmiştir.
Ebu Hureyre'den, Rasulullah'ın, Kadir Gecesi'nin 27. ya da 29. gece olduğunu söylediğirivayet edilmiştir. (Ebu Davud, Tayalisî) İkinci rivayet yine Ebu Hureyre'den şu şekildedir: "O, Ramazan'ın son gecesidir." (Müsned-i Ahmed) Zir b. Hubeyş, Ubey b. Kab'a Kadir Gecesi'ni sorduğu zaman yemin ederek ve istisna etmeden O'nun 27. gece olduğunu söylemiştir. (Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Neseî, İbn Hibban) Ebu Zer'e bu konuda sorulduğunda şöyle demiştir; Hz. Ömer, Huzeyfe ve Rasulullah'ın ashabının pek çoğunun şüphesi yoktur ki o Ramazan'ın 27. gecesidir. (İbn Ebi Şeybe) Ubade b. Sâmit, Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kadir Gecesi, Ramazan'ın son on gecesinin tek gecelerindedir. 21. 23. 25. 27. 29. gecesidir." (Müsned-i Ahmed) Abdullah b. Abbas, Rasulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Onu Ramazan'ın son on gecesinde arayın ki, ay bitmeden on veya dokuz gün kaladır veya yedi gün kala veya beş gün kaladır. (Buharî) Alimlerin çoğunluğu Rasulullah'ın bu sözünden kastın, "Tek'li gecelerde arayın" olduğunu söylemişlerdir.
Hz. Ebubekir'den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: 9 gün kala, 7 gün kala, 5 gün kala, 3 gün kala veya son gece denmesinden kasıt "bu gecelerde Kadir Gecesi'ni arayındır." (Tirmizî, Neseî) Hz. Aişe (r.a) Rasulullah'tan şöyle rivayet etmiştir: Kadir gecesini Ramazan'ın son on gecesinin tek gecelerinde arayın. (Buharî, Müslim, Ahmed, Tirmizî) Hz. Aişe ve Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah hayatı boyunca Ramazan Ayı'nın son on gününde itikafa girmiştir. Bunun hakkında, Muaviye, İbn Ömer, İbn Abbas gibi sahabilerden bazı rivayetler mervidir; bu nedenle selef ulemasının büyük çoğunluğu Ramazan Ay'ının 27. gecesini Kadir Gecesi olarak kabul etmişlerdir. Galiba Kadir Gecesinin faziletlerinden feyz alınabilmesi, insanların bir gecelik ibadetle yetinmeyip daha fazla gecede ibadet etmeleri için Allah (c.c.) Rasulû, Kadir Gecesi'ne belli bir geceyi tayin etmemiştir. Burada şu soru sorulabilir: "Mekke'de gece iken dünyanın pek çok yerinde gündüz olduğuna göre, o bölgelere hiçbir zaman Kadir Gecesi gelmeyecek mi?" Cevabı şudur: Arapça'da "Gece" kelimesi çok kere gece ve gündüzü birlikte ifade etmek için kullanılır. Onun için Ramazan'ın bu tarihlerinde dünyanın her yerinde o günün önceki gecesi Kadir gecesi olabilir.
2. Müfessirler genellikle bunun anlamını şöyle açıklamışlardır: "O gecede yapılan iyi bir amel bin yıllık amelden daha hayırlı ve efdaldir." Kuşkusuz bu doğru bir sözdür. Rasulullah, bu gecenin ameli hakkında çok fazilet beyan etmiştir. Buharî ve Müslim'de Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kimse Kadir Gecesi iman ile, Allah'tan mükafat dileyerek ibadet için kıyam ederse, önceki bütün günahları affolunacaktır" Müslim'de Ubade b. Samit Rasulullah'tan şöyle rivayet etmiştir: "Kadir Gecesi Ramazan'ın son on gecesidir. Kim ki bu gecede ecir dileyerek ibadet için kıyam ederse Allah, onun önceki ve sonraki günahlarını affeder." Ancak ayetin kelimeleri şöyle değildir: "Kadir Gecesi'nde amel etmek bin ayda amel etmekten hayırlıdır." Ayette şöyle denilmiştir: "Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır." Buradaki bin aydan murad, 83 sene gibi ifadeler değildir. Araplarda büyük bir sayı anlatılmak istendiğinde "bin" kelimesi kullanılırdı. Bu nedenle ayetin anlamı "bu bir gece içinde o kadar büyük iyilik ve hayır yapılmıştır ki insanlık tarihinde uzun bir zamanda bile bu kadar hayırlı iş yapılmamıştır.”
(MEVDUDİ)
Doğrusu, Biz, onu, o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Rabbimiz kasemle onu biz indirdik buyurarak, kitabın inzalini bizzat kendi zatına izafe ederek, indirenin şeref ve azametiyle, indirilenin şeref ve azametine dikkat çekiyor. Yine görüyorsunuz ki burada Kur’an’ın ismini zikretmeden Rabbimiz “Hu” zamiriyle “Onu biz indirdik” buyurmaktadır. Bu da bir zamirle indirilen kitabın ne azim, ne büyük bir kitap olduğuna işarettir. Bu kitabı indiren Allah’tır. Bu kitabı inzal buyuran, Azîz ve Hakim olan Allah’tır. Bu kitabın sahibi, izzet ve şeref sahibi, güç ve kuvvet sahibidir. Kitabı okurken böyle bir Allah’tan geldiğini asla unutmamalıyız.
Yine kesinlikle bileceğiz ki bu kitapla beraber olanlar yeryüzünde en büyük izzet ve şeref sahibi, hikmet sahibi ve hâkimiyet sahibidir. Bu kitapla beraber olanlar şereflidir, bu kitapla beraber olanlar güçlüdürler, bu kitapla beraber olanlar, bu kitabı anlayanlar ve bu kitabın istediği şekilde hareket edenler hikmet sahibidirler. Çünkü bu kitap hikmet sahibinden gelmiş mahza hikmet olan bir kitaptır. Bu kitaptan habersiz yaşayanlar, bu kitabın hikmetinden, izzet ve şerefinden istifade edemeyenler hikmetsiz, izzetsiz ve şerefsiz olarak sürünmek zorunda olan kimselerdir. Yine bu kitapla beraber olanlar yeryüzünün en hayırlı insanlarıdır. Çünkü Rasûlullah’ın hadisiyle söylersek; “Kime hikmet verilmişse, kimin bu kitaptan nasibi varsa ona çok büyük hayırlar verilmiştir.” Yine Rasûlullah’ın ifadesiyle, “Bu kitabı tanıyan ve bu kitabı hayatında hareket noktası yapan kimseye bâliğa bir hikmet verilmiştir.” Bu kitapla beraber olanlar yeryüzünde ulaşacakları her yere ulaşmışlardır. Görüşleri keskin, anlayış ve kavrayışları engin, kararları isabetlidir.
Öyleyse anlamak ve onunla hayatımızı düzenlemek üzere kitabı elimize aldığımızda kiminle diyalog halinde olduğumuzu, kimin kitabından bilgilenmeye çalıştığımızı unutmayacağız. Rasgele bir kitapla değil, Azîz ve Hakim olan Allah’tan gelme, Azîz ve Hakim olan bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu bileceğiz ve eğer izzet ve şerefe ihtiyacımız varsa, eğer bilgin olmaya, hikmet sahibi olmaya ihtiyacımız varsa, bu kitabı hiçbir zaman elimizden düşürmemeye çalışacağız. Elimize aldığımız bu kitabın âyetlerini anlayıp hayata onlarla bakabildiğimiz zaman yeryüzünde izzet ve şerefe ulaşacağımızı, tüm düşmanlarımıza galip geleceğimizi, bundan ayrı kaldığımız, bu kitapla ilgimizi kestiğimiz zaman da ebediyen izzet ve şerefimizi kaybederek şerefsizlerin elinde oyuncak olacağımızı, onların kulu, kölesi olarak rezil bir hayatı yaşamak zorunda kalacağımızı da unutmamalıyız. Bu kitabı kendimizden, kendimizi de bu kitaptan ayırdığımız zaman ne yaparsak yapalım, kime gidersek gidelim izzetsiz, şerefsiz ve hikmetsiz olarak yeryüzünde sürünmek zorunda kalacağız. Ne A.B.D’de, ne Avrupa’da, ne de başka yerlerde izzet ve şeref bulamayacağız.
“Biz bu Kitabı Kadir gecesinde indirdik” buyuruyor Rabbimiz. Kadr kelimesinin birkaç mânâsı vardır. Kadr, şeref ve azamet mânâsınadır. O zaman Kadr gecesi de o gecede Allah kelâmı inzal buyurulduğu için şerefli ve azamet sahibi bir gece demektir. Bir de Kadr kelimesi, hüküm, takdir, kader mânâsınadır. O zaman Kadr gecesi, hüküm gecesi, takdir gecesi, kader gecesi anlamlarına gelecektir. Bu mânâda Kadr gecesi ya Kur’an kendisinde indirildiği için şerefi ve azameti büyük bir gece, ya da kendisinde Rabbimizin kâinatta olacak hadiseleri takdir buyurup, kadere bağlayıp, onaylayıp uygulamaya koyduğu takdir gecesidir. Duhân sûresinde de anlatıldığı gibi aslında takdir ezelde yapılmıştır da, bu gecede önceden takdir edilen şeylerin Levh-i Mahfuz’a yazılması için meleklere açıklanması söz konusudur. Bir de Leyle-i Kadr, tazyik gecesi, darlık gecesi anlamına gelmektedir. O gece Melekler yeryüzüne o kadar çok inerler ki, yeryüzü onlara dar geldiği için bu geceye Kadr gecesi denmiştir. Kur’an’ın indirildiği geceyi Bakara şöyle anlatır: “Ramazan ayı öyle bir aydır ki onda insanlara yol gösteren, hakla bâtılı ayıran, hidâyet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an o ayda indirildi.” (Bakara 185) Ramazan, İslâm aylarından bir tanesidir. Evet, bu aylardan bir tanesidir, ama farklı bir aydır. Çünkü bu ayda Kur’an indirilmiştir. Yine bu ayın hangi gecesinde Kur’an’ın indirildiğine dair Duhân sûresinde geçtiğine göre, bu Kur’an mübârek bir gecede indirilmiştir. Bu mübârek gecenin isminin kadr gecesi olduğunu ve bu gecenin de Ramazanın içinde bir gece olduğunu biliyoruz. Ramazanın birinci gecesidir, Ramazanın son on gecesidir, Ramazanın 27. gecesidir gibi rivâyetler var. Selefin ekseriyetinin görüşü budur.
Bu ayda Kur’an inmeye başlamıştır. Ya bu ayda melekût semasından dünya semasına toptan indirilmiş ve sonra peyderpey inmeye başlamıştır veyahut da Kur’an bizzat bu ayda inmeye başlamıştır. Bundan önce tanımaya çalıştığımız Alak sûresinin ilk âyetleri bu ayda ve bu gecede Rasûlullah Efendimize inmeye başlamıştır. Artık bu ayın şerefinden dolayı mı bu ayda Kur’an inmeye başlamıştır, yoksa Kur’an indiğinden dolayı mı bu ay şeref kazanmıştır, bunun tartışmasına girmenin anlamsızlığını kabul ediyoruz. Bu ayda Kur’an inmeye başlamıştır, bunun ötesinde de elimizde başka bir delil yoktur. Duhân sûresindeki âyet-i kerîmede de Rabbimiz Kitabını indirdiği geceyi anlatırken şöyle buyurur: “Apaçık olan Kitaba andolsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.” (Duhân 13)Mübîn olan, beyanı açık olan kitaba yemin olsun ki… Apaçık kitaba yemin olsun ki… İfadeleri açık ve parlak olan, inzali de, içindekiler de gün kadar apaçık olan kitaba yemin olsun ki... Birbirini açıklayan kelimelerden, âyetlerden meydana gelen kitaba yemin olsun ki… İçinde insan yazgısı bulunan, insanın hayat programı bulunan ve kıyâmete kadar insanlığın tüm problemlerini çözecek ve kıyâmete kadar bir harfine bile halel gelmeyecek olan, kalpte olan, kabulde olan, kapalılığı olmayan, insanları şaşkınlığa düşürecek bir bulanıklılığı olmayan kitaba yemin olsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Kur’an’ın indirildiği bu gecenin Berat gecesi mi, yoksa Kadr gecesi mi olduğu konusunda ihtilâflar vardır. Bu konudaki ihtilâfın ya da anlayış farklılığının sebebi işte bu âyet-i kerîmedir. Kimileri bu âyete dayanarak
Kur’an-ı Kerîm’in indirildiği gecenin Berat gecesi olduğunu, kimileri de Bakara sûresindeki Kur’an’ın Ramazan ayında indirildiğini anlatan 185. âyeti ve de Kadr sûresinde onun Kadr gecesi indirildiğini anlatan âyetine dayanarak Ramazan ayında ve Kadir gecesinde indirildiğini iddia etmektedirler. Bir başka rivâyette de Kur’an-ı Kerîm Berat gecesi toptan ve bir çırpıda dünya semasına indirilmiş, dünya semasından da Rasûlullah efendimize Ramazan ayının Kadir gecesinde ilk defa indirilmeye başlanmıştır. Yani Kur’an’ın bir toptan indirilişi vardır, bir de parça parça Rasûlullah efendimize indirilişi vardır. İşte onun toptan indirilişi Berat gecesinde, peyderpey indirilişi de Kadir gecesinde olmuştur. Bu kitap mübârek bir gecede indirilmiştir. Ya da böyle mübârek bir kitap kendisinde indirildiği için o gece mübârek bir gece oluyordu. Kitap indirildiği için o gece bereketleniyordu. Öyleyse siz de bereketlenmek istiyorsanız, siz de hayatınızın bereketlenmesini ve hayatınızın şeref kazanmasını istiyorsanız siz de o kitabı hayatınıza indirerek bereketlendirebilirsiniz. Siz de elinize alırsanız bu bereket kaynağını, siz de indirirseniz onu raflardan, siz de indirirseniz onu hayatınıza, siz de onunla şerefleneceksiniz, sizin hayatınız da onunla bereketlenecektir. Siz de indirgerseniz onu mutfağınıza, indirgerseniz meslek hayatınıza, kazanmanıza, harcamanıza, eğitiminize, hukukunuza, küsmenize, sevmenize o zaman sizin hayatınız da bereketlenecektir.
Unutmayalım ki bu kitabı hayatımıza indirdiğimiz gece bizim de Kadir gecemiz olacaktır. Kadr-u kıymet bilme gecesi… Bu kitabın hayatımızdaki kadr-u kıymetini anladığımız ve onu elimize aldığımız gece bizim için Kadir gecesi olacaktır. Kur’an’ın hayatımızdaki kadr-u kıymetini bilme ve anlama gecesi. Değilse geceler hep aynıdır. O geceye tesadüf etmek fazla bir şey ifade etmeyecektir. Öyle değil mi? Muhammed bin Abdullah’ı Muhammed Rasûlullah yapan aynı Kadir gecesi, Ebu Cehil’i de Ebu cehil olarak bırakıyordu. Yani o gece kimilerinin hayatı bereketlenirken kimileri hep aynı kalıyordu. Bakın Rabbimiz burada enzele ifadesini kullanıyor. Enzele, inzal, tenzil, tenzili rütbe biliyorsunuz ki yüksekten indirmek anlamına geliyor. Rabbimiz biz onunla yol bulalım, yolumuzu ona sorarak bulalım diye onu mele-i a’lâdan dünyaya indiriyor. Öyleyse bizler de Rabbimizin yaptığının tam tersini yapmaya kalkmayalım. O indirirken biz kaldırmadan yana olmayalım. O indirirken biz raflara kaldırmadan yana olmayalım. Kur’an’a hürmet, onu kimsenin el değemeyeceği yüksek yerlere kaldırmak değil, sürekli onu el altında bulundurup sürekli onu elden düşürmemeye ve onunla bilgilenmeye çalışmaktır.
Biz de indirelim onu hayatımıza, biz de alalım onu elimize ve en çok bu kitapla beraber olalım ki onunla hayatımız bereketlensin, hayatımız şeref kazansın. Bir de Kadir kelimesi takdir anlamına, kader anlamına gelir. Bakın bu husus Duhân sûresinde şöyle anlatılır: “Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri elçiler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.” (Duhân 4) Rabbimiz buyuruyor ki, her hikmetli iş bu gecede ayrışır, ayrıştırılır. Her önemli muhkem iş, her sağlam iş o gece ayrıştırılır ve takdir edilir. Her önemli iş icra edilmek üzere o gece karara bağlanır, yazılır ve takdir edilir. Kâinatın kaderiyle, insanların ve tüm varlıkların kaderleriyle ilgili olan tüm olayların bir yıllık takdiri, ya da değerlendirilmesi bu gecede yapılır. Gelecek seneye kadar kulların kaderleri, kulların rızıkları, ecelleri ve başlarına gelecekler, olup bitecekler ayrıntılı bir şekilde bu gecede belirlenir ve karara bağlanır. Katımızdan bir emirle. Katımızdan bir emir, bir yürütme, bir yasama olarak, bir uygulama ve hikmet olarak cereyan edecektir bu işler. Tüm bu işler, bu kararlar, bu kaderler Allah katındandır. Her işin ötesinde Allah vardır. Her işin arkasında Rabbimizin işleyen eli vardır. Kararlaştıran Allah’tır, takdir eden Allah’tır, yürüten Allah’tır, yasaları belirleyen ve uygulatan Allah’tır. Bu işleri icra etmek üzere meleklerine emreden Allah’tır. Yeryüzündeki elçilerine vahiy göndererek emreden de Allah’tır. Yaratan O’dur, hayat veren O’dur ve öldüren de O’dur. Her şeyi bilen ve karara bağlayan O olduğuna göre hayatla, ölümle alâkalı tüm işleri düzenleme hakkı da elbette O’na ait olacaktır. Yeryüzünde dalından düşen bir yaprak, gökyüzünden yere düşen bir damla, insanın ağaran saçının bir teli, yıldızlar, ay, güneş, bulutlar, rüzgarlar, dağ başında biten bir çiçek bile O’nun emriyle gerçekleşmektedir. O’nun bilgisinin dışında, O’nun haberi olmadan hiçbir şey gerçekleşemez. Her şey O’nun emriyle ve takdiriyle meydana gelir, O’nun emriyle yaşar ve O’nun emriyle son bulur.
(A.KÜÇÜK)
“İnnê enzelnêhû fî leyleti’l-Kâdr” Biz onu kadir gecesinde indirdik hiç şüphe yok bunda.
Aslında inzâl, “hûve, dûğûlû’ş-şey’ fî âlemi’l-mûdrikât” diye tarif etmiş lügatlar inzâli. Bir şeyin idrak alemine girmesi, idrak edilebilirler dünyasına indirilmesidir. Demek ki aslında inzâl, Rabbimizin aşkın manaları aklımıza indirmesidir. Vahyin inzâli biz anlayalım biz huzura erelim, sonsuz saadete kavuşalım ve doğru yolu bulalım diye Rabbimizin aşkın manaları aklımıza indirmesidir.
Biz indirdik diyor onu. Neyi? Hiç şüphesiz ki vahyi. Çünkü vahyin inişini ifade ediyor bu. “fî leyleti’l-Kâdr” kadir gecesinde kader gecesinde takdir gecesinde, kadri kıymeti bol bir gecede. Hatta takdir edemediğimiz, kadrini kıymetini bilemeyeceğimiz bir gece de indirdik. “fî leyleti’l-Kâdr” de ki kadrin marife gelmiş olması daha önceden bilindiği, veya bu gecenin daha önceden de takdir edilmiş, veyahut da kadri kıymeti bol bir gece olduğu anlamına gelir mi? Mesela insanlığın, insan seçilmesi aynı gece olmuş olabilir mi? Veya yeryüzünün kâinatta insana makam ve mevki kılınması. Veya beşerlikten insanlığa geçiş o anda, o gece olmuş olabilir mi? Allah’u âlem..! Bilmiyoruz ama bu geçmişte bilinen bir gece olmaktan daha çok mutlak manada kadrine kıymetine kimsenin tayan ve paha biçemediği bir gece manasına da gelebilir.
Bakara/185. ayetini hatırlayalım tam burada: “Şehr-û Râmâdân-ellezî ûnzile fîhi’l-Kur'ân” Ramazan ayı ki Kur’an o ayda indirildi. “hûden lin-Nêsi ve beyyinêtin mine’l-hûdê ve’l-Fûrkân” insanlık için bir rehber, insanlık için bir yol gösterici ve hidayet ve Furkan’dan müteşekkil bir bildiri. Hidayet ve Furkan’dan ilahi bir bildiri olan Kur’an o gece, o ayda indirildi. Demek ki vahyin indiği ay Ramazan ayı idi hiç tereddütsüz Bakara/185. ayetinde buyruluyor. İndiği gece de kadir gecesiymiş. İnmeye başladığı anlamına gelir zaten bu. Yoksa bir anda indiği manasına gelmez. İnzâli bir anda inmek manasına almak yanlış olur çünkü gökten yağmurun da inzâl edildiği ifade buyrulur. O zaman tüm yağmurların bir anda inmesi söylenmiş olurdu ki yanlış olur. Belki şöyle anlamak lazım bir yasaya bağlı olarak indirmek kastedilir inzâl ile. Bir yasaya, bir kanuna bağlı olarak indirmek.
“Leyleti’l-Kâdr” ne demek, neden kadir gecesi işte onu bir sonraki ayet açıklıyor aslında;
1 Bu zamir Kur'an'a da, ilk inen âyetlere de dönebilir. Birinci ihtimalde enzelnêhû'nun manası "Kur'an'ı indirmeye başladık", ikinci ihtimalde "İlk âyetleri indirdik" olur.
2 Veya: "Kıymeti belli bir gecede". Yani: "Kıymetine yeter olmayan, bir ömre bedel, bereketli ve şerefli bir gecede" (Krş: 84/Duhân: 3). Burada isim tamlamasından dolayı belirli gelen gece Duhân 3'te sıfat tamlaması olarak belirsiz gelmiştir [fi leyletin mûbârâketin). 'Zira orada bereketi belirsizdi, burada ise o bereketin "kadarı/mikdarı/kadri" belirlenmiştir:
"Bin aydan hayırlı. Kadr, bir şeyin miktarını, değerini ve sonucunu belirtir. Burada kelimenin "miktarla" değil "değerle" ilgili olduğu 3. âyetten açıkça anlaşılmaktadır. Yine Kadr’in anlamının değere ilişkin olduğunu, bu gecenin Ramazan ayında olduğunu söyleyen Bakara 185'in sonundaki "hakkı batıldan ayıran bir ölçme ve değerlendirme yeteneği" anlamına gelen Fûrkan da teyit eder. Buradaki "gece"nin mahiyeti nedir? Leyl, içinden aydınlatılabilecek geçici karanlık için kullanılır. Zûlûmât’ın türetildiği zalâm ise içinden aydınlatılamayan, aydınlanmak için terk edilmesi gereken karanlıktır. Birçok yerde gelen "Karanlıklardan aydınlığa" kalıbı, "gece" gibi içinden aydınlatılacak karanlığı değil, ancak terk edince kurtulunacak karanlığı ifade eder. Leyle'nin terkipten dolayı kazandığı belirlilik, vahyin önceden kararlaştırılmış bir gecede nazil olduğu anlamına gelebilir.
3 Buradaki "Biz" zamiri vahyin inişine meleklerin katılımım, yani ilâhi kelamın muhataba dolaysız değil dolaylı iletildiğini ifade eder (Krş: 82/Şûrâ: 51).
4 İnzâl kalıbının "bir seferde indirmek" manasına geldiği doğru değildir (Krş: 40/Furkan: 32). Buna dayanarak vahyin dünya semasına tek seferde toptan indiği yorumları da mesnet sizdir. Gökten yağmur bir defada inmediği halde, yağmur için de aynı kalıp kullanılır (80/Mü'minûn: 18). Yaptığımız karşılaştırmalı bir okuma, tenzil ve inzâl'in birbirinin mukabili olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Tenzil vahyin kaynağına nisbetle, inzâl hedefine nisbetle kullanılmaktadır (Bkz: 71/Yusuf: 2, not 3'ün devamı). İnzâl kalıbı asıl "bir yasaya bağlı olarak indirme" vurgusu taşır. Lügatte inzâl'in mânası; ulvi mânaların bilinç evrenine dahil edilmesidir [duhûlü'ş-şey' fî 'âlemi'l-mûdrikât). Bu, ya önceden var olanı dönüştürmek [ca'l], ya bilinçte anında var etmek [halk] şeklinde gerçekleşir. Kur'an'ın inmeye başladığı gece Ramazan ayının içinde bir gecedir (94/Bakara: 185).
“Ve-mê edrâke mê leyletû’l-Kâdr” kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi, kim bildirdi veya sen nereden bileceksin. Dirayetle bilemezsin, akıl yolu ile bilemezsin rivayetle bileceksin, Allah bildirecek sana dinle o zaman;
5 Buradaki mâ, hem mahiyede hem zamanla alâkalı olabilir. Bir sonraki âyet mahiyetle alâkalı olduğunu gösterir. Yani, "Kadir gecesinin mahiyetini sen bilir misin?" anlamına gelir. Bakara 185, Kur'an'ın indiği gecenin ayın bütününde aranmasını îmâ eder. Bu gecenin haftanın günlerinden Pazartesi'ne denk geldiğini, Hz. Peygamber'in, Pazartesi günleri neden nafile oruç tuttuğuyla ilgili bir soruya verdiği cevaptan öğreniyoruz. Zaten Hz. Peygamber'in hayatının dönüm noktası olan o gecenin hangi güne denk geldiğini bilmemesi düşünülemezdi.
“Leyletû’l-Kâdri ğâyrûn min elfi şêhr” Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Evet, kadir gecesini şimdi bildik, şimdi öğrendik. Bunun anlamı şu değil bin aydan daha hayırlı ama bin bir aydan daha hayırlı değil. Hayır buradaki bin rakamı kesretten kinayedir. Kur’an’da da kullanılır. “lêv yû'âmmerû elfe sene”. (Bakara/96) İster ki bin yıl yaşayayım. Mesela burada kinaye olarak kullanılır. Dolayısıyla işte bir günün bin yıla bedel oluşu gibi orada da kinayedir. Yani bin rakamı Kur’an da kinaye olarak kullanılır.
Bu manada bunun anlamı şudur. 1.000 ay 83 küsûr yıl eder. Yani bir ömür. Kadir gecesi bir ömürden daha hayırlıdır demektir bu. Bir ömre bedel gece demektir. Bir gece düşünün ki bir ömre bedel. İşte bunun anlamı bu. Zamanların en hayırlısı manasına da gelir, bir ömre bedel manasına da gelir. Peki bir ömre bedel gece acaba tarih içerisinde bir gece mi? Yani zamandan mı alıyor bu gece değerini. Bir ömre bedel bir gece, ne müthiş bir şey bu. Peki de bu gece değerini nereden alıyor? Eğer değerini zamandan alsaydı bu gecenin güneş takvimine ait bir gece olması lazımdı, sabit bir gece olması lazımdı. Oysa ki Ramazan her sene 10 gün 10 gün atarak gelir. 33 senede de devrini, çevrimini tamamlar. Yani hiçbir sene tuttuğumuz oruç diğer senenin aynısına gelmez. 10 gün atması da çok ilginçtir çünkü kadir gecesini son 10 günde beklememiz isteniyor. Yani adeta beklediğiniz geceyi attırıyor, atıyor, iki sene aynı gelmiyor 33 yılda çevrimini tamamlıyor.
Bu sabit bir gece değil ki zamandan alsın değerini. Vahyin indiği gece ise eğer ki o gece. Vahyin indiği gece tarih içerisinde belli bir gece bir yıl, 365 gün içinde bir gün olmalı o. O geceye tesadüf etmesi için, tevafuk etmesi için ise 365 yıl lazım. 365 yıl Ramazan tutmak lazım yani o bir geceye tevafuk etmesi için. Eğer biz bir gün üzerinden, bir gece üzerinden düşünürsek.
O gece biliniyordu hiç şüphesiz Allah resulü pazartesi olduğunu unutmamıştı. O geceyi Allah resulü nasıl unutur, hayatının dönüm noktası. Böyle bir şey unutulur mu? Peki Allah resulü niye ashabına hiç bu geceyi haber vermedi? Ne kadar sordularsa hiç haber vermedi. Ashab rüya gördü rüyalarınız birleşiyor demek ki onu Ramazan’ın son 10 gününde veya son bir haftasında arayın dedi, ama şu gündür demedi.
Aslında Allah resulünün kastı onu bir gecede zamanın sabit bir noktasında aramanın yanlışlığıydı. Çünkü zaten Ramazan ay takvimi ile geliyor güneş takvimiyle değil ki sabit bir zamana işaret etsin. O zaman kadir gecesinin değeri kadir gecesinden kaynaklanmıyor. O gece de olan şeyden kaynaklanıyor. Ne oldu o gece de? Kur’an inmeye başladı. Demek ki Kur’an indiği geceyi bir ömre bedel kılıyor. Buradan hangi sonuca varıyoruz? Ey insan senin kadir gecen Kur’an’ın ruhuna indiği, hayatına indiği, akleden kalbine indiği gecedir. Eğer Kur’an’dan bir pasaj daha senin hayatına, senin aklına inmişse o gece senin kadrindir. İndiği geceyi bir ömre bedel kılan Kur’an sana inerse seni ne kadar değerli kılar hiç düşündün mü? Sana ne değer katar hiç düşündün mü? Bir de böyle düşün ey insan.
Hatta tam sözün burasında Kur’an’ın bize haber verdiği ilginç bir şeyden de bahsetmek isterim. Kur’an kâfirlerin dünya hayatına bakışını ahiretten kendi ağızlarından verir. Onlara dünyada ne kadar kaldınız diye soracaklar; “lebisnê yevmen ev bâ'dâ yevm”. (Mü’minun/113) bir ayette böyle diyor. Biz dünyada bir gün ya da yarım gün, yani bir gece kaldık. Çok ilginçtir bir gün ya da yarım gün kaldık diyecek insanlar. Kur’an’da 4 yerde var bu. İçinde imanın ve vahyin olmadığı bir ömür bir gece kadar bereketsiz, içinde vahyin indiği bir gece bir ömür kadar bereketlidir diyor Kur’an açıkça bize söylediği bu. Kadir sûresinin de bize verdiği ders açıkça budur. Yoksa o gece sabit bir gece değildir o gece değerini de kendisinden almamaktadır, inen şeyden almaktadır, yani vahiyden almaktadır.
Öyle olmasaydı biz o geceyi kameri aylar içinde değil güneş yılı içerisinde aramamız lazımdı. O zaman zaten o gece tarihte Miladi 610 yılının Ramazan ayının, yani ağustos ayının bir pazartesi gecesine tevafuk ediyordu. Biz o zaman o ağustos ayının hep o pazartesini tespit eder bulur tamam bugün kadir der ve hiç 33 yılda bir deveran eden, gezen ay takviminde kadir gecesi aramazdık. Eğer her 10 gün gezen, 33 yılda bir devrini tamamlayan Ay takviminde kadir gecesi arıyorsak. Bizim aradığımız aslında Kur’an’dır, vahiydir. Vahiy bize nâzil olursa o bizim kadrimiz olur. Nazil olduğu geceyi bir ömre bedel kılar. Ya bir ömre nazil olursa? O zaman işte ebedi saadet olur. Cennet odur zaten bu sûrenin verdiği ders budur.
6 Veya elf’in mastar anlamı olan telif ve şehrin mastar anlamı olan işhar manasıyla: "İç içice geçmiş bir dolu aydınlıktan". Bin rakamı çokluktan kinaye olmakla birlikte şehr'e izafe edildiğinde daha derin, daha farklı bir mânaya delalet etse gerektir. Sadece kinaye olsaydı daha çok olan min elfi senetin (bin yıldan) veya min elfi 'asrin (bin asırdan), hatta min elfi dehrin (tüm zamanların bin katından) buyurulurdu. Bu da buradaki kinayenin "çokluğa" değil, "insanın ömrüne" delalet ettiğini gösterir.
7 Yani: O ömre bedel bir gecedir. Zımnen: Ey muhatab! Kur'an indiği geceye otuz bin kat değer yüklemiştir! O gecenin değeri kendinden değil vahiydendir. Zira o gece ay yılına ait bir gecedir. Ay yılı ise sabit değil dönen bir zamandır. Demek ki o mübarek gece bereketini bizzat zamandan değil, o zamanda inmeye başlayandan almıştır. Şu halde aynı Kur'an senin hayatına inerse, ömrüne nasıl bereket katacağını var sen hesap et! Düşünsene aynı vahiy, ilk muhatabını "Alemlere rahmet", indiği şehri "kentlerin anası", indiği toplumu "insanlığın anası" (ümmet) kılmıştır! Sözün özü: İçine vahyin indiği bir gece bir ömre bedeldir. Kur'an bunun tersinin de geçerli olduğunu söyler: İçinde vahyin olmadığı bir ömür bir gece kadar bereketsizdir (Krş: 68/lsra: 52; 44/Tâhâ: 102-104; 80/Mü'minûn: 112-113, 88/Rûm: 55). İmam Bakır'a göre Enfâl 41'deki "Eğer siz, Allah'a ve hakkın batıldan ayrıldığı o gün, yani iki ordunun karşı karşıya geldiği gün kulumuza indirdiklerimize inanıyorsanız" ibaresi Kur'an'ın inmeye başlamasıyla Bedir savaşının yılın aynı gününe denk geldiğine delalet eder. Bu yoruma göre Kadir gecesi savaşın gerçekleştiği 17 Ramazan'dır (nkl. İbn Aşur, Duhân 3'ün tefsirinde). İmam Bakır'ın bu yorumunda zannımızca Hz. Ali'nin Ramazan'ın 17'sinde şehid edilişinin de payı vardır ve bizce bu oldukça duygusal ve kırılgan bir yaklaşımdır. Aynı şey, Ramazan'ın 17'sinde gerçekleşen Bedir zaferiyle Kadir gecesi arasında bağlantı kuran yorumlar için de söylenebilir. Kur'an'la sabittir ki Kadir gecesi Ramazan ayındadır: "(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, batıldan ayıran Kur'an işte bu ayda indirilmiştir" (94/Bakara: 185).
(M.İSLAMOĞLU)