ENFÂL SURESİ

Ayet Getir

وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُواْ أَوْلِيَاءهُ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُ إِلاَّ الْمُتَّقُونَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

"Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illâl muttakûne ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne)."

Bayraktar Bayraklı

Onlar Mescid-i Harâm'ın yöneticileri olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın yöneticileri takvâ ehlinden başkası değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.


Cemal Külünkoğlu

Onlar Mescid-i Haram'ın bakımına ehil olmadıkları halde (inananları) oradan alıkoyarken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah'ın emirlerine uygun olarak yaşayanlardır. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.


Diyanet İşleri (eski)

Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara niçin azab etmesin? Hem de O'nun dostu değiller; O'nun dostları ancak karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.


Diyanet Vakfi

Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.


Edip Yüksel

Başkalarını Sınırlanmış Mescit’ten menederlerken neden ALLAH’ın azabını hak etmesinler? Oysa onlar onun koruyucuları değiller. Onun gerçek koruyucuları gerçeği onaylayanlardır; ancak çokları bunu bilmez.


Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi ise Allahın kendilerini azâb etmemesi için neleri var? Mü'minleri Mescidi haramdan menediyorlar, halbuki hizmetine ehil de değiller, onun hizmetine ehl olanlar ancak müttekılerdir ve lâkin çokları bilmezler


Muhammed Esed

Fakat (şimdi), kendileri oranın (gerçek) sahipleri olmadıkları halde saldırmazlık örfü altında bulunan o Mescid-i Haramdan (inananları) alıkoymaları yüzünden Allahın onları cezalandırmaması için ne gibi bir güvenceleri var ellerinde? Allaha karşı sorumluluk bilinci içinde olanlardan başkası o evin bakıcısı olamaz: ne var ki, onların çoğu bunun farkında değil;


Mustafa İslamoğlu

Ama şimdi onlar Mescid-i Haram'dan (inananları) alıkoyup dururken, Allah'ın onları cezalandırmaması için ne gibi bir gerekçeleri olabilir? Kaldı ki, onlar (Kabe'nin) can dostları olamazlar: çünkü oraya can dost olmaya ancak sorumluluk bilincini kuşananlar layıktır; ve fakat onların çoğu bunu bile fark etmezler.


Seyyid Kutub

Yoksa onlar insanların Mescid-i Haram'a girmelerine engel oldukları halde, Allah onları niye azaba çarptırmasın ki? Onlar oranın korucuları değildiler. Oranın korucuları ancak Allah'ın yasaklarından sakınanlardır. Fakat çokları bunu bilmezler.


Süleyman Ateş

Onlar, (inananları) Mescid-i harâmdan geri çevirdikleri ve onun velisi, (bakıcısı, koruyucusu) olmadıkları halde neden Allâh onlara azâbetmesin? Onun velileri, (bakıcıları, koruyucuları) sadece (günâhlardan) korunanlardır. Fakat çokları bilmezler.


Süleymaniye Vakfı

(Bu iki koşulun dışında) Ne özellikleri var ki Allah, onlara azap etmesin? Yetkileri olmadığı halde (sizi) Mescid-i Haram’dan engelliyorlar. Orada yetkili olanlar sadece Allah’tan çekinenlerdir. Ama onların çoğu bunu bilmezler.


Tefhim-ul Kuran

Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.


Yaşar Nuri Öztürk

Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.


وَمَا كَانَ صَلاَتُهُمْ عِندَ الْبَيْتِ إِلاَّ مُكَاء وَتَصْدِيَةً فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ

Ve mâ kâne salâtuhum indel beyti illâ mukâen ve tasdiyeh(tasdiyeten), fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).

Bayraktar Bayraklı

Onların Beytullah'taki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Ey inkârcılar! İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadınız!


Cemal Külünkoğlu

Onların Kâbe'nin yanındaki duaları; sadece ıslık çalmak veya el çırpmaktan başka bir şey değildir. “O halde (ey kafirler!) inkar ettikleriniz yüzünden tadın bakalım azabı!” (denilir.)


Diyanet İşleri (eski)

Kabe'deki tapınmaları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkarınıza karşılık artık azabı tadın.


Diyanet Vakfi

Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler!) İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın!


Edip Yüksel

Onların, Ev’deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkârınızdan dolayı azabı tadın.


Elmalılı Hamdi Yazır

Beytin huzurunda namazları ise ıslık çalıb el çırpmaktan başka bir şey değil, o halde küfr-ü küfranınızdan dolayı tadın azâbı


Muhammed Esed

ve (bu yüzden de) Mabed önünde onların tapınmaları yalnızca ıslık çalmak, el çırpmaktan öteye gitmemektedir. Azabı tadın öyleyse, (Siz ey inanmayanlar), hakkı inatla inkar etmenizin bir karşılığı olarak!


Mustafa İslamoğlu

Onların Beyt çevresindeki ibadeti (vahyi susturmak için) şamata çıkarmak ve (namazı) engellemekten ibarettir. Haydi öyleyse, ısrarlı inkarınızdan dolayı tadın azabı!


Seyyid Kutub

Onların Kâbe karşısında tapınmaları naradan ve alkıştan ibaretti. Süregelen inkârcılığınızın karşılığı olarak şimdi azabı tadın bakalım.


Süleyman Ateş

Onların Beyt(ullah) yanındaki namazları da, ıslık çalmadan ve el çırpmadan ibarettir. "O halde inkârınızdan dolayı azâbı tadın!"


Süleymaniye Vakfı

Onların, Beyt’in çevresindeki ibadetleri (namazları), ıslık çalma ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Kâfir olmanıza karşılık[*] şimdi tadın bakalım bu azabı. [*]  Allah’ın düzenlediği ve emrettiği ibadet şekillerini görmezlikten gelerek, kendi kurgularınıza göre ibadet şekilleri uydurmanıza karşılık.


Tefhim-ul Kuran

Onların, Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı.


Yaşar Nuri Öztürk

Onların o evdeki namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı.


إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ

İnnellezîne keferû yunfikûne emvâlehum li yesuddû an sebîlillâh(sebîlillâhi), fe se yunfikûnehâ summe tekûnu aleyhim hasraten summe yuglebûn(yuglebûne), vellezîne keferû ilâ cehenneme yuhşerûn(yuhşerûne).

Bayraktar Bayraklı

Şüphesiz ki kâfirler mallarını, insanları Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar, daha da harcayacaklardır; ama sonunda bu, onlara yürek acısı olup en sonunda mağlûp olacaklardır. İnkârda ısrar edenler ise cehennemde toplanacaklardır.


Cemal Külünkoğlu

Şüphesiz ki, o inkâr edenler, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcarlar ve harcamaya da devam edecekler. Sonra (harcadıkları) bu (mallar) kendilerine iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. Ve (nihayet) inkârcılar toplatılıp cehenneme sevk edileceklerdir.


Diyanet İşleri (eski)

(36-37) Doğrusu inkar edenler mallarını Allah'ın yolundan insanları alıkoymak için sarfederler ve daha da sarfedeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de mağlup olacaklardır. Bu, Allah'ın, temizi murdardan ayırması ve murdarları üstüste koyup hepsini yığarak cehenneme yerleştirmesi içindir; inkar edenler cehenneme toplanacaklardır. İşte onlar mahvolanlardır.


Diyanet Vakfi

Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır.


Edip Yüksel

İnkâr edenler, insanları ALLAH yolundan menetmek için paralarını harcarlar ve daha da harcamaya devam edecekler. Fakat bu, sonradan kendileri için bir üzüntü kaynağı olacak ve ardından yenilecekler. İnkâr edenler cehenneme sürüleceklerdir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphe yok ki Allah yolundan men'etmek için mallarını sarfedenler, onu yine sarfedecekler, sonra bu kendilerine yürek acısı olacak, nihayet mağlûb olacaklar. Ve küfürlerinde ısrar edenler toplanıb Cehenneme sevkedilecekler


Muhammed Esed

Bakın, hakkı inkara şartlanmış olanlar insanları Allahın yolundan çevirmek için (nasıl da) harcıyorlar mallarını; ve (daha da) harcayacaklar, ta ki bu harcadıkları kendileri için derin bir ızdırap ve yerinme (kaynağı) oluncaya kadar; ve sonra haklarından gelinecek! Ve (ölünceye kadar) hakkı inkarda direnen bu kimseler topluca cehenneme tıkılacaklar,


Mustafa İslamoğlu

(İnsanları) Allah yolundan çevirmek için servetlerini ortaya koyan şu kafirler var ya: işte onların, daha çok servet harcamaları gerekecek; sonra bu onların içinde gerçekleşmemiş bir özlem olarak kalacak ve en sonunda tükenip gidecekler. Nihayet, inkarda ısrar eden bu kimseler topluca cehenneme sürülecekler


Seyyid Kutub

Kâfirler insanları Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcarlar. Onlar mallarını bu uğurda harcayacaklar, sonra da bu harcama onlar için yürek acısı olacak, arkasından da yenilgiye uğrayacaklardır. Kâfirler cehennemde biraraya getirileceklerdir.


Süleyman Ateş

İnkâr edenler, Allâh yoluna engel olmak için mallarını harcarlar ve harcayacaklar da. Sonra bu, kendilerine dert olacak, nihâyet yenilecekler ve inkâr edenler cehenneme sürüleceklerdir.


Süleymaniye Vakfı

Ayetleri görmezlikten gelenler (kâfirler), mallarını, Allah yolundan engellemek için harcamaktadırlar, harcamaya da devam edeceklerdir. Sonra o mallar onlar için bir yürek acısı olacak ve mağlup olacaklardır. O kâfirler, Cehennem’de bir araya getirileceklerdir.


Tefhim-ul Kuran

Gerçek şu ki, küfre sapanlar, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. Küfredenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.


Yaşar Nuri Öztürk

O küfre sapanlar mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar, harcayacaklardır da. Sonunda bu kendileri için bir hasret olacak, sonra da mağlup edilecekler. Küfre sapanlar doğruca cehenneme sürülecekler.


لِيَمِيزَ اللّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىَ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعاً فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

"Li yemîzallâhul habîse minet tayyibi ve yec'alel habîse ba'dahu alâ ba'dın fe yerkumehu cemîan fe yec'alehu fî cehennem(cehenneme), ulâike humul hâsirûn(hâsirûne)."

Bayraktar Bayraklı

Bu toplanma, Allah'ın murdârı temizden ayırması ve bütün murdârların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.


Cemal Külünkoğlu

(Bütün bunlar) Allah'ın kötü olanı iyi ve temiz olandan ayırması, kötü olanı kendi türünden olanla yan yana getirip bir araya toplaması ve (nihayet) onları topluca cehenneme koyması içindir. İşte hüsrana uğrayanlar onlardır.


Diyanet İşleri (eski)

(36-37) Doğrusu inkar edenler mallarını Allah'ın yolundan insanları alıkoymak için sarfederler ve daha da sarfedeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de mağlup olacaklardır. Bu, Allah'ın, temizi murdardan ayırması ve murdarları üstüste koyup hepsini yığarak cehenneme yerleştirmesi içindir; inkar edenler cehenneme toplanacaklardır. İşte onlar mahvolanlardır.


Diyanet Vakfi

(Bu toplama) Allah'ın murdarı temizden ayıklaması (mümini kâfirden ayırması) ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir.


Edip Yüksel

Böylece ALLAH kötüyü iyiden ayırt eder, kötüleri üst üste koyup topluca yığar ve cehenneme yollar. İşte kaybedenler onlardır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ki Allah murdarı temizden ayırsın ve murdar kısmı birbirinin üzerine bindirib hepsini teraküm ettirsin de topunu Cehenneme koysun, işte bunlar, o hüsran içinde kalanlar


Muhammed Esed

ki böylece Allah kötü ve bayağı olanı iyi ve temiz olandan ayırsın da, kötü ve bayağı olanı kendi türünden olanla yan yana getirip (hükmü altında) hepsini bir araya toplasın ve (nihayet) onları topluca cehenneme yerleştirsin. İşte her bakımdan aldanmış olanlar böyleleridir.


Mustafa İslamoğlu

(ki), Allah pisliğe kesmiş olanı tertemiz olandan seçip ayırsın; ve pisliğe kesen herkesi birbiri üzerine istif ederek tümünü cehenneme doldursun: işte onlardır büsbütün kaybedenler.


Seyyid Kutub

Ta ki, Allah murdarı temizden ayırdetsin ve murdarları üstüste koyup hep biraraya yığarak cehenneme atsın. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.


Süleyman Ateş

(Sürüleceklerdir) Ki, Allâh, murdarı temizden ayıklasın ve bütün murdarları birbiri üzerine koyup yığsın da hepsini cehenneme atsın. İşte ziyana uğrayanlar onlardır.


Süleymaniye Vakfı

Bir araya getirilmeleri, Allah’ın iyiyi kötüden ayırması, bütün kötüleri toplayıp Cehennem’e atması içindir. Umduğunu bulamayacaklar işte onlardır.


Tefhim-ul Kuran

Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.


Yaşar Nuri Öztürk

Böylece Allah, pisi temizden ayıracak, pis kısmı birbirleri üstüne yığıp hepsini bir yerde toplayarak tümünü cehenneme sokacak. Hüsrana uğrayanların da kendileridir bunlar.


قُل لِلَّذِينَ كَفَرُواْ إِن يَنتَهُواْ يُغَفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِنْ يَعُودُواْ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينِ

Kul lillezîne keferû in yentehû yugfer lehum mâ kad selef(selefe), ve in yeûdû fe kad madat sunnetul evvelîn(evvelîne).

Bayraktar Bayraklı

İnkâr edenlere, iman edip sana düşmanlıktan vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle! Yok eğer inkâra geri dönerlerse, kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir.


Cemal Külünkoğlu

İnkârcılara söyle: “Eğer saldırganlıklarından vazgeçerlerse geçmişteki suçları bağışlanır. Yok, eğer eski tutumlarına dönerlerse, daha öncekiler için geçerli olan kurallar onlar için de işler.”


Diyanet İşleri (eski)

İnkar edenlere, eğer savaştan vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmünün uygulanacağını söyle.


Diyanet Vakfi

İnkâr edenlere, (sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle. Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir!


Edip Yüksel

İnkâr edenlere söyle: “Son verirlerse geçmişte yaptıkları bağışlanacaktır. Dönerlerse, daha öncekilerin yasası (sünneti) geçerlidir.”


Elmalılı Hamdi Yazır

De o küfüredenlere ki, eğer vazgeçerlerse geçmişteki günahları bağışlanır, yok yine ısyana dönerlerse kendilerinden evvelki ümmetlere tatbık edilen kanun-ı ilâhî geçmişti artık onu beklesinler.


Muhammed Esed

O hakkı inkara şartlanmış olanlara anlat ki, eğer direnmeyi bırakırlarsa, geçmişte olup bitenlerden ötürü kendileri bağışlanacaklar; ama eğer (geçmişteki hatalı tutumlarına) dönecek olurlarsa, o zaman, geçmişte kendileri gibi olanların başına gelenleri hatırlat onlara.


Mustafa İslamoğlu

İnkarda ısrar edenlere, eğer (inada) bir son verirlerse geçmişte yaptıklarının bağışlanacağını söyle; yok eğer bildiklerini okumaya devam ederlerse, geçmişteki benzerlerinin başına gelenleri sakın (unutmasınlar)!


Seyyid Kutub

Kâfirlere dedi ki; «Eğer saldırganlıklarından vazgeçerlerse geçmişteki suçları bağışlanır. Yok eğer eski tutumlarına dönerlerse, daha öncekiler için geçerli olan kurallar onlar için de işler.»


Süleyman Ateş

İnkâr edenlere söyle: "Eğer vazgeçerlerse, geçmişteki (günâhları) kendilerine bağışlanır; yok yine (eski hallerine) dönerlerse, öncekilerin (başlarına gelen Allâh) kanunu geçmiştir (bunların da başına gelecektir. Onu beklesinler).


Süleymaniye Vakfı

Ayetleri görmezlikten gelenlere (kafirlere) de ki “O işe son verirlerse geçmiş günahları bağışlanır. Aynı şeyi tekrar ederlerse eskilere uygulanmış olan yasa ortadadır


Tefhim-ul Kuran

O küfre sapanlara de ki: «Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (başlarından da) geçmiş olacaktır.»


Yaşar Nuri Öztürk

Küfre sapanlara söyle: "Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yöntem, eskisi gibi devam etmiş olacaktır."


وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

"Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya'melûne basîr(basîrun)."

Bayraktar Bayraklı

Yeryüzünde fitne/din farklılığının getirdiği baskı ortadan kalkıp din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşınız. İnkâr ve fitneden vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.


Cemal Külünkoğlu

Ve artık (yeryüzünde) zulüm ve baskı kalmayıncaya ve insanların kulca yönelişleri bütünüyle ve yalnızca Allah'a adanıncaya kadar onlarla savaşın. Ama eğer direnmeyi bırakırlarsa (savaşmayı bırakın). Muhakkak ki Allah yaptıklarını hakkıyla görendir.


Diyanet İşleri (eski)

Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse bilsinler ki Allah onların işlediklerini şüphesiz görür.


Diyanet Vakfi

Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.


Edip Yüksel

Baskı ve zulmü ortadan kaldırıncaya ve dini sadece ALLAH’a ait kılıncaya dek onlarla savaşın. Düşmanlığa son verirlerse, elbette ALLAH yaptıklarınızı Görür.


Elmalılı Hamdi Yazır

Siz de ortalıkta bir fitne kalmayıb din, tamamiyle Allahın dini oluncıya kadar onlara cihad edin, eğer vaz geçerlerse her halde Allah amellerini görür


Muhammed Esed

Ve artık zulüm ve baskı kalmayıncaya, ve (insanların) kulca yönelişleri bütünüyle ve yalnızca Allaha adanıncaya kadar onlarla savaşın. Ama eğer direnmeyi bırakırlarsa bilin ki, Allah onların edip eylediği her şeyi görmektedir;


Mustafa İslamoğlu

Artık onlarla zulüm ve baskı sona erinceye ve hayatın Allah'a adanmasına (yönelik tüm baskılar kaldırılıncaya) kadar savaşın! Ne ki baskıya bir son verirlerse, unutmayın ki Allah onların yaptığı her şeyi görmektedir.


Seyyid Kutub

Fitnenin kökü kazınıp Allah'ın dini kesinlikle egemen oluncaya kadar onlarla savaşınız. Eğer yaptıklarından vazgeçerlerse, hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görür.


Süleyman Ateş

Fitne (baskı) kalmayıncaya ve din tamamen Allâh'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer (baskıya) son verirlerse muhakkak ki Allâh, ne yaptıklarını görmektedir.


Süleymaniye Vakfı

Onlarla savaşın ki fitne (savaş sebebi) oluşmasın; din, bütünüyle Allah’ın dini olsun. Eğer savaşa son verirlerse (siz de son verin) onların Allah ne yaptıklarını gören Allah’tır.


Tefhim-ul Kuran

Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarını görendir.


Yaşar Nuri Öztürk

Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.


وَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ

"Ve in tevellev fa'lemû ennallâhe mevlâkum, ni'mel mevlâ ve ni'men nasîr(nasîru)."

Bayraktar Bayraklı

Eğer yüz çevirirlerse biliniz ki, Allah sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!


Cemal Külünkoğlu

Yine de yüz çevirir (düşmanlığa devam eder)lerse, artık bilin ki Allah sizin koruyucunuzdur. O, ne güzel koruyucudur ve ne güzel yardımcıdır!


Diyanet İşleri (eski)

Eğer yüz çevirirlerse Allah'ın sizin dostunuz olduğunu bilin; O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır!


Diyanet Vakfi

Eğer (imandan) yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!


Edip Yüksel

Dönerlerse, bilin ki sahibiniz ALLAH’tır. O en iyi Egemen/ Dost/Koruyucu (Mevla) ve en iyi Yardımcıdır.


Elmalılı Hamdi Yazır

Yok vaz geçmezlerse artık bilin ki Allah sizin mevlânız, ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr!


Muhammed Esed

ve bütün bunlara rağmen onlar yine de (hakça olandan) yüz çevirirlerse, artık bilin ki, Allah sizin yüceler yücesi Efendinizdir; ne yüce, ne üstün bir Efendidir O, ve ne güzel, ne eşsiz bir Yardımcıdır!


Mustafa İslamoğlu

Bütün bunlardan sonra yüzçevirecek olurlarsa, şunu iyi bilin ki Allah sizin Sahibinizdir: O ne muhteşem bir sahip, O ne mükemmel bir yardımcıdır!


Seyyid Kutub

Eğer yüz çevirirlerse biliniz ki, Allah sizin dostunuz ve dayanağınızdır. O ne güzel bir dost ve dayanak, ne güzel bir yardım edicidir.


Süleyman Ateş

Eğer dönerlerse, bilin ki Allâh sizin sâhibinizdir. O, ne güzel sâhip, ne güzel yardımcıdır!


Süleymaniye Vakfı

Size sırt çevirirlerse bilin ki Allah sizin en yakınınızdır; O ne iyi dost, ne iyi yardımcıdır.


Tefhim-ul Kuran

Geri dönerlerse, bilin ki gerçekten Allah, sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâdır ve ne güzel yardımcıdır.


Yaşar Nuri Öztürk

Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ'nızdır. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder.


وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَيْءٍ فَأَنَّ لِلّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِن كُنتُمْ آمَنتُمْ بِاللّهِ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

"Va'lemû ennemâ ganimtum min şey'in fe enne lillâhi humusehu ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem'âni, vallâhu alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun)."

Bayraktar Bayraklı

Eğer Allah'a ve bir de hak ile bâtılın ayrıldığı, iki ordunun karşılaştığı gün, kulumuza indirdiğimize iman etmişseniz biliniz ki, savaşta elde ettiğiniz ganimetlerin beşte biri Allah'a, Peygamber'e, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış olanlara aittir. Allah, her şeye gücü yetendir.


Cemal Külünkoğlu

Bilesiniz ki, (savaşta) ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'a, Peygamber'e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah'a ve hakkın batıldan ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir'de) karşılaştığı gün kulumuz (Muhammed')e indirdiklerimize inandıysanız (taksimatı buna göre yapın). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.


Diyanet İşleri (eski)

Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir'dir.


Diyanet Vakfi

Eğer Allah'a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resûlüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.


Edip Yüksel

Ayrım gününde, iki ordunun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize ve ALLAH’a Gerçeği onaylıyorsanız, bilin ki elinize geçen her ganimetin beşte biri ALLAH’ın ve elçisinindir. Bu pay, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışların hakkıdır. ALLAH her şeye Güç Yetirendir.


Elmalılı Hamdi Yazır

Bir de ma'lûmunuz olsun ki ganimet aldığınız her hangi bir şey, mutlaka onun beşte biri Allâh içindir ki Peygambere ve ona karabeti olanlarla yetimler ve miskinler ve yolda kalmışlaradır, eğer siz Allaha iyman etmiş ve o furkan günü, o iki cem'iyyetin çarpıştığı gün kulumuza indirdiklerimize iyman eylemiş iseniz bunu böyle bilin; daha Allah her şeye kadir


Muhammed Esed

Bilesiniz ki, (savaşta) ganimet olarak her ne ki ele geçirdiyseniz onun beşte biri Allaha ve Rasule; yakın akrabaya, yetimlere, ihtiyaç içinde olanlara ve yolda kalmışlara aittir. (Gözetmeniz gereken ölçü budur) eğer Allaha ve o hakkın batıldan ayrıldığı, iki topluluğun savaşta karşı karşıya geldiği gün kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız. (Ki işte o gün tanık olduğunuz gibi) Allahın her zaman, her şeyi irade etmeye gücü yeter.


Mustafa İslamoğlu

Şunu iyi bilin ki, ganimet olarak aldığınız her şeyin beşte biri Allah'a ve Elçi'ye; dolayısıyla yakınlara, yetimlere, muhtaçlara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz, Allah'a ve hakkın batıldan ayrıldığı o gün, -yani iki ordunun karşı karşıya geldiği gün- kulumuza indirdiklerimize inanıyorsanız (bu paylaşıma uyarsınız): Zira Allah her şeyi yapmaya kadirdir.


Seyyid Kutub

Eğer Allah'a ve doğru ile eğrinin birbirinden ayrıldığı gün, yani iki ordunun Bedir'de karşılaştığı gün kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz mesaja inanıyorsanız biliniz ki, ele geçirdiğiniz ganimet mallarının beşte biri Allah'a, Peygamber'e, Peygamber'in yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yarı yolda kalanlara aittir. Allah her şeye kadirdir.


Süleyman Ateş

Eğer Allah'a ve (hak ile bâtılın) ayrılma gününde, o iki topluluğun karşılaştığı (Bedir) gün(ün)de kulumuz(Muhammed)e indirdiğimiz(âyetler)e inanmışsanız bilin ki aldığınız ganimetlerin beşte biri, Allah'a, Elçisine ve (Allâh'ın Elçisi ile) akrabâlığı bulunan(lar)a, yetimlere, yoksullara ve yolcu(lar)a âittir. Allâh her şeye kâdirdir.


Süleymaniye Vakfı

Eğer Allah’a ve inanıp güveniyor, doğru ile yanlışın ayrıldığı o gün[1*], yani o iki ordunun çarpıştığı gün, kulumuza indirdiğimize de inanıyorsanız, bilin ki aldığınız her ganimetin beşte biri Allah’ın[2*], elçisinin, elçinin en yakınlarının, yetimlerin, çaresizlerin ve yolcunundur. Allah, her şeye bir ölçü koyar. [1*] Furkan günü: Doğru ile yanlışın ayrıldığı gün. Furkan, ayırmaktır. Allah’ın kitapları hak ile batılı ayırdığı için her biri birer furkan’dır. Kadir gecesi melekler arasında görev paylaşımı yapıldığı için o gün, furkan günüdür. Allah Teâlâ şöyle demiştir: HA! MİM! Her şeyi açıkça ortaya koyan bu Kitabı iyi düşünün. Biz bunu bereketli bir gecede (kadir gecesinde) indirmişizdir. Onunla uyarılarda bulunmaktayız. Karara bağlanmış her iş, o gece paylaştırılır. O işlerin kararı tarafımızdan verilir. Biz elçiler göndeririz. Onlar Rabbinden bir iyilik olarak gönderilir. Çünkü sizi dinleyen ve her şeyi bilen O’dur. (Duhan 44/1-6). Bedir savaşı o gün yapılmış, Kur'ân o gün inmiştir. [2*] Yani kamu harcamaları içindir. 


Tefhim-ul Kuran

Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resulün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün) . Allah, her şeye güç yetirendir.


Yaşar Nuri Öztürk

Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin: Ganimet/kazanç olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah herşeye kadirdir.


إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ

"İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ ver rekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lehteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyineh (beyyinetin), ve innallâhe le semîun alîm(alîmun)."

Bayraktar Bayraklı

Hatırlayınız ki, Bedir Savaşı'nda siz vadinin yakın yamacında Medine tarafında idiniz; onlar da uzak yamacında Mekke tarafında idiler. Kervan sizden daha aşağıda, deniz sahilinde idi. Eğer savaş için sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille gözüyle gördükten sonra helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için böyle yaptı. Çünkü Allah hakkıyla işitendir; bilendir.


Cemal Külünkoğlu

Hani (Bedir Savaşında) siz vadinin (Medine'ye) en yakın yamacında, onlar vadinin uzak yamacında (Mekke tarafında) idiler. Ticaret kervanı da vadi tabanına sizden daha yakındı. Eğer (savaş için) buluşmak üzere sözleşseydiniz bu şekilde buluşamazdınız. Fakat Allah, işlenmesi gerekli olan bir emri yerine getirmek için böyle yaptı. Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın. Hiç kuşkusuz Allah (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.


Diyanet İşleri (eski)

Siz vadiye en yakın ve onlar da en uzak yamaçta idiler; kervanın süvarileri sizden daha aşağıdaydı. Savaş için buluşmak üzere sözleşmeye kalksaydınız, vaktini tayinde anlaşmazlığa düşerdiniz; fakat Allah mahvolan, apaçık belgeden ötürü mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye olacak işi yaptı. Doğrusu Allah işitir ve bilir.


Diyanet Vakfi

Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir.


Edip Yüksel

Hani siz vadinin beri yamacında, onlar da vadinin öte yamacında mevzilenmişti. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Bu karşılaşmayı siz kararlaştırsaydınız karşılaşma konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Oysa ALLAH, yapılması önceden planlanmış bir işi gerçekleştirmekte idi. Böylece, yok edilen, apaçık bir delille yok edilsin, yaşayan da apaçık bir delille yaşatılsın. ALLAH İşitendir, Bilendir.


Elmalılı Hamdi Yazır

O vakıt ki siz vâdînin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında, süvarileri de tam sizden aşağıda idiniz, öyleki onlarla va'dleşmiş olsa idiniz mutlak mîâdda ıhtilâf ederdiniz ve lâkin Allah mukadder bir emri yerine getirmek için o yapılmış idi ki hem helâk olan beyyineden helâk olsun, hem de yaşıyan beyyineden yaşasın ve çünkü Allah her halde semî'dir alîmdir


Muhammed Esed

Sizin (Bedir) vadisinin bir ucunda, onların da ta öteki ucunda ve kervanın sizden aşağılarda olduğu o gün(ü hatırlayın). Ve (düşünün ki,) eğer bir savaşın patlak vereceğini bilseydiniz, muhakkak ki, böyle bir meydan okumayı göğüslemekten kaçınırdınız: Ama (her şeye rağmen) Allah, yapılması(nı irade buyurduğu) işi gerçekleştirsin de yok olup gidecek olan, hakkın açık tecellisiyle yok olup gitsin, kalıp yaşayacak olan da (yine) hakkın açık tecellisiyle yaşasın diye (savaş böylece olup bitiverdi). Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.


Mustafa İslamoğlu

O zaman siz vadinin yakın ucunda, onlar da uzak ucundaydı; kervansa sizden hayli aşağıdaydı. Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz zamanı bu kadar isabetli tutturamazdınız. Fakat Allah olması mukadder bir işi gerçekleştirmek için (böyle) yaptı kı; helak olan hakkın açık bir müdahelesiyle helak olsun, hayatta kalan da (yine) hakkın açık bir müdahalesiyle hayatta kalsın: Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.


Seyyid Kutub

Hani Bedir savaşında siz vadinin Medine'ye yakın yakasında, onlar Medine'ye uzak yakasında ve ticaret kervanı da vadi tabanına sizden daha yakın idi. Eğer bu şekilde buluşmak üzere sözleşseydiniz bile bu şekilde buluşamazdınız. Fakat Allah ortaya çıkması gereken bir sonucun gerçekleşmesi için bu buluşmayı böyle düzenledi. Böylece can veren bile bile can verecek, hayatta kalan da bile bile hayatta kalacaktı. Hiç kuşkusuz Allah Her şeyi işitir ve her şeyi bilir.


Süleyman Ateş

O gün siz, vâdinin yakın kenarında idiniz, onlar da uzak kenarında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz vakitte öyle buluşamazdınız. Fakat Allâh, yapılması gereken bir işi yerine getirmek için (sizi böyle buluşturdu) ki helâk olan, açık delille helâk olsun; yaşayan da açık delille yaşasın. Çünkü Allâh, işitendir, bilendir.


Süleymaniye Vakfı

O gün siz o vadinin (Bedir’in) alt tarafında, onlar vadinin üst tarafında, kervan ise sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız, böyle denk getiremezdiniz. Ama Allah, olacağı belli şey olsun, kim etkisizleşecekse (ölecekse) gerçeği görerek etkisizleşsin, kim de yaşayacaksa gerçeği görerek yaşasın diye böyle yaptı. Allah elbette dinleyen ve bilendir.


Tefhim-ul Kuran

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı) . Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.


Yaşar Nuri Öztürk

O vakit siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen beyyine üzerine ölsün, yaşayan da beyyine üzerine yaşasın. Allah elbette ki çok iyi işitir, çok iyi bilir.


إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

"İz yurîkehumullâhu fî menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîran le feşiltum ve le tenâza'tum fîl emri ve lâkinnallâhe sellem(selleme), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri)."

Bayraktar Bayraklı

Hatırla ki Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah sizi bundan kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin iç yüzünü bilir.


Cemal Külünkoğlu

Hatırla o vakti ki, Allah onları uykunda sana (sayıca) az göstermişti. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında ihtilafa düşecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerde olanı çok iyi bilendir.


Diyanet İşleri (eski)

Allah onları uykunda sana az gösteriyordu. Çok göstermiş olsaydı, yılacak ve bu hususta çekişmeye başlıyacaktınız, fakat Allah sizi kurtardı; çünkü O kalblerde olanı bilir.


Diyanet Vakfi

Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir.


Edip Yüksel

ALLAH onları rüyanda sana az gösteriyordu. Onları sana çok gösterseydi, dağılacak ve o konuda çekişip duracaktınız. Fakat ALLAH (sizi) kurtardı. O, göğüslerin özünü bilendir.


Elmalılı Hamdi Yazır

O vakıt ki Allah sana onları ru'yanda az gösteriyordu, eğer sana onları çok gösterse idi korkacaktınız ve kumandada nizâa düşecektiniz ve lâkin Allah selâmete bağladı, çünkü o bütün sinelerin künhünü bilir


Muhammed Esed

Allah onların sayısını rüyanda sana azmış gibi göstermişti: çünkü eğer çok gösterseydi, muhakkak ki yılgınlık duyacak ve yapılacak iş (tutulacak yol) hakkında birbirinizle anlaşmazlığa düşecektiniz. Ama işte, Allah (böyle bir duruma düşmekten sizi) kurtardı: (çünkü) O, (insanların) kalplerinde ne varsa, onun hakkında tam ve mutlak bilgi sahibidir.


Mustafa İslamoğlu

O zaman Allah rüyanda, sana onları sayıca az gösterdi. Eğer onları sana kalabalık gösterseydi, kesinlikle yılgınlığa kapılacak ve yapılması gerek iş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah (sizi) bundan korudu: çünkü O gönüllerin özünü en ince ayrıntısına kadar bilir.


Seyyid Kutub

Hani Allah onları sana rüyanda az gösteriyordu. Eğer onları kalabalık gösterseydi moraliniz bozulur, bu konuda aranızda tartışmaya düşerdiniz. Fakat Allah, sizi bu tehlikeden korudu. Hiç şüphesiz O, kalplerin özünü bilir.


Süleyman Ateş

Allâh, sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi, çekinirdiniz ve (savaş) iş(in)de çekişirdiniz. Fakat Allâh, (sizi bundan) kurtardı. Doğrusu O, göğüslerin özünü bilir.


Süleymaniye Vakfı

O gün rüyanda, Allah, onları sana az gösterdi. Eğer çok gösterseydi, telaşa düşer, o konuda çekişirdiniz. Ama Allah, sizi bu hale düşmekten kurtardı. Çünkü O, içinizde olanları bilir.


Tefhim-ul Kuran

Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir.


Yaşar Nuri Öztürk

Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi, yılgınlığa düşer, işi kotarmada çekişmeye başlardınız. Ama Allah, sizi selamete çıkardı. O, göğüslerin içindekini çok iyi bilir.


وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ

"Ve iz yurîkumûhum iziltekaytum fî a'yunikum kalîlen ve yukallilukum fî a'yunihim li yakdıyallâhu emren kâne mef'ûlâ(mef'ûlen), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru)."

Bayraktar Bayraklı

Allah, olacak bir işi yerine getirmek için savaş alanında karşılaştığınız zaman, onları sizin gözünüzde az gösteriyor, sizi de onların gözünde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner.


Cemal Külünkoğlu

Allah, ortaya çıkması gereken sonucun gerçekleşmesi (inananların zaferi) için savaş alanında karşılaştığınızda onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, (üzerinize gelsinler diye) sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. (Biliniz ki) bütün işler, Allah'a döndürülecektir.


Diyanet İşleri (eski)

Karşılaştığınızda, olacak işi oldurmak için, onları gözlerinize az gösteriyor ve sizi de onların gözünde azaltıyordu. Bütün işler dönüp Allah'a varır.


Diyanet Vakfi

Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner.


Edip Yüksel

Zamanı gelip kendileriyle karşılaştığınızda sizin gözlerinizde onları az gösteriyor, onların da gözlerinde sizi az gösteriyordu ki ALLAH önceden planlanmış işi gerçekleştirsin. İşler, sonunda ALLAH’a döner.


Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o vakıt ki karşılaştığınız sıra onları sizin gözlerinizde azaltıyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu, çünkü Allah o fi'le çıkarılmış olan emri yerine getirecekti, öyle ya bütün işler Allaha irca' olunur


Muhammed Esed

İşte böylece, kavgada karşı karşıya geldiğiniz zaman, onları gözünüze az gibi gösterdi -tıpkı sizi de onların gözünde azalttığı gibi- ki Allah, (yapılmasını irade buyurduğu) işi gerçekleştirsin: çünkü bütün olay ve oluşumların gidişi, (başlangıç ve sonuç olarak) gelip Allaha dayanır.


Mustafa İslamoğlu

Hani o gün karşı karşıya geldiğiniz zaman onları gözünüzde büyütmemenizi sağlamıştı; sizse onların gözünde zaten az görünüyordunuz ki, Allah olması mukadder bir işi gerçekleştirsin: sonunda her iş döner dolaşır Allah'ın dilediğine varır.


Seyyid Kutub

Allah, ortaya çıkması gereken sonucun gerçekleşmesi için savaş alanında karşılaştığınızda onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Her işin sonu Allah'a varır.


Süleyman Ateş

Karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki yapılması gereken bir işi yerine getirsin. İşler, hep Allah'a döndürülecektir.


Süleymaniye Vakfı

Onlarla (Mekkelilerle) karşılaştığınızda da Allah, onları sizin gözünüze az göstermiş, sizi de onların gözlerine az göstermişti. Allah, kesin karar verdiği sonucu ortaya çıkarmak için böyle yapmıştı. Her işin, Allah ile bağlantısı vardır.


Tefhim-ul Kuran

Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür.


Yaşar Nuri Öztürk

Karşılaştığınızda onları sizin gözlerinize az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde azaltıyordu ki, yapılmasına karar verilen işi yürürlüğe koysun. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür.