BAKARA SURESİ


Ayet Getir
2-BAKARA 238. Ayet

حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ

Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).

Bayraktar Bayraklı

Namazlara ve orta namaza/ikindi namazına devam ediniz, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah'ın huzurunda ayakta durunuz.


Edip Yüksel

Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin. Kendinizi tümüyle ALLAH’a vererek namaza durun.


Erhan Aktaş

Salâtları1 ve salâtı vustayı2 koruyucu olun. Allah için içtenlikli olmaya özen gösterin. 1- Namazları (Sabah, akşam, gece). “Salavat” çoğul bir sözcüktür. Arapça dil yapısına göre çoğulluk üç ve üçten fazla sayıyı ifade etmektedir. 2- En hayırlı, en yararlı salatı. “Vusta, sözcük olarak hayırlı, üstün, adaletli, faziletli” gibi anlamlara gelmektedir. Salâtı vustadan kasıt, “cum’a salatı/namazı”dır. Cum’a salâtı, diğer salatlara kıyasla daha önemli olduğu için, daha hayırlı ve daha üstün olarak nitelendirilmiştir. Vustaya sözcük olarak “orta” anlamı verilse de bu mesafe veya zaman olarak iki şeyin ortasını ifade etmekten çok, bir şeyin en önemli, en güzel, en üstün veya en yararlı olan yerini, bölgesini ifade etmektedir.


Muhammed Esed

Namazlarınıza ve namazı en uygun şekilde ifa etmeye dikkat edin; ve Allah'ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.


Mustafa İslamoğlu

Namazlarınızı, özellikle en ideal namazı kılmaya gayret edin ve Allah'ın huzurunda gönülden bir bağlılıkla durun!


Süleyman Ateş

Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allâh'ın huzûruna durun.


Süleymaniye Vakfı

Namazlara ve orta namaza özen gösterin[*]; Allah’ın huzurunda saygıyla durun. [*] Arapçada çoğul en az üçü gösterdiğinden salavât (namazlar) en az üç olur; orta namaz da katılınca sayı beşe çıkar. Çünkü üçten sonra ortası olan ilk sayı beştir. Dolayısı ile en az beş vakit namaz kılmak gerekir. 


Yaşar Nuri Öztürk

Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.


Ayetin Tefsiri

MEAL

 

238.) NAMAZLARINIZI,434 özellikle en ideal namazı435 kılmaya gayret edin436 ve Allah'ın huzurunda gönülden bir bağlılıkla

durun! 437

(M.İ)                             

238.) [Ey Müminler!] Namazlara, özellikle orta namaza [sabah veya ikindi namazına] devam edin ve namazlarınızı Allah için bütün samimiyetinizle kılın.

(M.Ö)

238.) "Namazları ve bilhassa orta namazı (üzerine titizlikle düşerek)

muhafaza edin! Ve Allah için kalkıp O’na gönülden boyun eğiciler olarak divan durun! (kunutta bulunun)"

(A.K)

TEFSİR

 

NAMAZ VAZGEÇİLMEZ BİR ZORUNLULUKTUR

Kalplerin Allah’a bağlandığı, karı-koca ilişkilerinde nezaketin ve özverinin Allah’a ibadet düzeyine çıkartıldığı bu ifade ortamında konu dışına çıkılarak İslâm’ın en büyük ibadeti olan namazdan sözediliyor. Oysa boşamaya ilişkin hükümlerin anlatımı henüz sona ermiş değil. Daha dul kadının, kocasının evinde oturma ve malından geçimini saklama hakkına, kocasının bu hakkı, ölmeden evvel yapacağı bir vasiyyete bağlamasına ve genel olarak boşanmış kadınların, kocaları üzerinde bakım hakları bulunduğuna ilişkin hükümler açıklanmadı.

 

Böyle bir kompozisyonda konu bölünerek araya namaz mevzuu sıkıştırılıyor ve şu mesaj veriliyor müminlere; Anlatılan bütün bu hükümlerde Allah’ın emrine uymak, namaz kılmak gibi bir ibadettir bu ibadet ile o itaat aynı türdendir. Bu, Kur’an’a özgü ince bir anlatım tarzıdır. Bu telkin yüce Allah’ın “Ben insanları ve cinnleri, sırf bana ibadet etsinler diye yarattım.” şeklindeki buyruğunda (Zariyat Suresi, 56) dile gelen insan varoluşunun amacına ilişkin İslâm düşüncesi ile uyuştuğu gibi ibadet kavramını sadece belirli dini davranışlarla (şeairle) sınırlı görmeyip Allah’a yönelmeyi içeren, Allah’a itaat etmeyi amaçlayan her hareket ve faaliyeti ibadet sayan geniş ufuklu anlayışla da paralellik arz eder.
 

İlk ayetin başındaki emirde yeralan “namazları koruma” deyimi namazları, rükünlerini gözeterek, şartlarını tam yerine getirerek vakitlerinde kılma anlamına gelir. “Orta namaz”dan maksat ise, bu konudaki rivayetlere dayanılarak en çok kabul edilen görüşe göre ikindi namazıdır. Çünkü Peygamber efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) Ahzab savaşı günü bu konuda şöyle buyurdu: “Allah onların kalplerini ve evlerini ateşle doldursun, bizi orta namazdan; ikindi namazından alıkoydular.” (Müslim)

İkindi namazının özellikle vurgulanmasının sebebi belki de bu namazın vaktinin, öğle sonrası uykusunun (kaylule) arkasından gelmesi yüzünden kaçırılma ihtimalinin bulunmasıdır.

Ayette geçen “kunut” emri, en çok benimsenen yoruma göre “namazda Allah’a saygılı olmak ve sırf O’nu anmakla meşgul olmak” anlamını taşır. Müslümanlar, ilk başlarda ansızın ortaya çıkan ihtiyaçları konusunda namazda konuşuyorlardı. Bir süre sonra bu ayet inince anladılar ki, namazda Allah’ı zikretmekten, O’na saygı sunmaktan, sırf O’nu anmaktan başka hiçbir şeyle meşgul olunamaz.

 (S.KUTUB)

 

262. Sosyal refahı ve daha medenî bir hayat kurmayı sağlamak amacıyla gerekli kanun ve düzenlemeler ortaya konulduktan sonra Allah, son nokta olarak namazın önemini vurgulamaktadır. Çünkü namaz tek başına bile, Allah korkusu, fazilet ve hikmet duyguları

doğurup İlâhî Kanun'a itaatkâr bir tavır ortaya çıkarabilir ve insanı doğru yolda tutabilir. Kimse namazsız Allah'ın kanunlarına tamamen bağlı kalamaz; çünkü insan, Yahudiler gibi şu veya bu tür isyana kaymaya mütemayildir.

 

263. Müfessirler "Salât-ı vusta"nın anlamı hakkında farklı görüşlere sahiptirler; fakat çoğunluğa göre bu beş vakit namazdan biridir ve yine çoğunluk bunun ikindi namazı (salat-ı asr) olduğu görüşünde birleşir. Bununla birlikte salât-ı vusta'nın ne olduğu konusunda bu yorumları destekler nitelikte açık ve kesin bir hadis yoktur. Bunun ikindi namazı olduğunu savunanlar görüşlerini şu hadise dayandırırlar: "Ahzab" savaşı sırasında Hz. Peygamber (s.a) düşman saldırısını engelleme çalışmalarıyla o denli meşguldü ki, güneş batıncaya dek ikindi namazını kılmaya fırsat bulamadı. Daha sonra da "Bizi salât-ı vusta'dan alıkoydukları için Allah onların kabirlerini ateşle doldursun." dedi. Bundan yola çıkarak, bazı âlimler salât-ı vusta'nın ikindi namazı olduğunu söylemişlerdir. Fakat bence burada Hz.

Peygamber'in (s.a) anlatmak istediği şey, müslümanların ikindi namazlarını zamanında ve huzurlu bir şekilde kılamamalarına neden olan korku ve huzursuzluktan tamamen onların sorumlu olduğudur.

 

Hz. Peygamber'in (s.a) geçtiğine üzüldüğü namaz, ikindi namazı olduğu için tefsirciler ikindi namazının kendisinin salât-ı vusta olduğu izlenimine kapılmışlardır. Arapça "vusta" kelimesi hem orta, hem de yüce anlamlarına gelir. O halde sâlat-ı vusta, hem orta namazı, hem de zamanında ve Allah'a tam bağlılıkla eda edilen, yani namazın tüm

üstün ve yüce niteliklerine sahip olan bir namazı kasteder. "Allah'a gönülden boyun eğerek (namaza) durun" ifadesi de salat-ı vusta'nın Allah için kılınan ve en yüce özelliklere sahip bir namaz olduğu ve beş farz namazdan biri olmadığı şeklindeki tefsiri destekler

niteliktedir.

(MEVDUDİ)

 

Namazlarınızı muhafaza ediniz. Namazların muhafazası, tüm namazları vaktinde rükûn ve şartlarına riâyet ederek hiçbirini ihmal etmeden, Allah’ın istediği biçimde yerine getirmek demektir. Namazların muhafazası, namazla Allah’tan alınan mesajın muhafazası demektir. Namazla Allah’tan alınan mesajın, namaz sonrası hayata aktarılması ve sosyal hayatın bu mesajla düzenlenmesi demektir. İşte

böyle namazlarınızı hiç ihmal etmeden muhafaza edin ve özellikle de orta namaza dikkat edin!

 

"Salâtul vusta" Vüsta, evsad kelimesinin müennes ismi tafdıylidir.

Arapça’da bu kelime hem orta, hem de yüce, yüksek anlamlarına gelmektedir. Hem orta namaz, hem de bütün sıfatlarını havi olarak Allah’ın istediği biçimde kılınan namaz mânâsına gelmektedir. Bu namazın hangi namaz olduğu, şu bildiğimiz namazlardan birisi mi, yoksa bu namazlardan başka bir namaz mı olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur.

 

Sahabeden çoğunun ifadesine ve dört mezhep imamının görüşüne göre bu namaz, ikindi namazıdır. Allah’ın Rasûlü Ahzâb savaşı günü,

kendilerini çok şiddetli bir biçimde sıkıştıran ve hattâ Müslümanlara ikindi namazı kılma imkânı bırakmayan müşriklere bedduada bulunmuştu: "Onlar bizi orta namaz olan ikindi namazından meşgul ettiler. Allah da onların evlerine ve kalplerine ateş doldursun!" diye bedduada bulunmuştur. (Beyhaki, Sünenü’l-Kübra 1/460)

 

Yine Allah’ın Resûlü’nün Tirmizî’de:

"Orta namaz, ikindi namazıdır." hadisini biliyoruz.

Yine sahabeden kimileri bu orta namazın sabah namazı olduğunu

söylemişlerdir. Kimileri bunun öğle namazı olduğunu, kimileri akşam, kimileri yatsı namazı olduğunu söylemişlerdir. Bu, beş vakit namazın tamamını içine alır diyenler de olmuş. Sahib-i tertip olmanın önemine dikkat çekiliyor diyenler olmuş. Cemaatla kılınan namazdır, Allah burada cemaata dikkat çekiyor diyenler olmuş. Cuma günü kılınan cuma namazıdır, korku namazıdır, vitir namazıdır, Kurban bayramı

namazıdır, Ramazan bayramı namazıdır gibi pek çok görüşler serd edilmiştir bu konuda.

 

Fakat tüm bu rivâyetler dikkatlice incelenirse Allahu âlem en uygunu bunun ikindi namazı olmasıdır. Çünkü bu konuda en güzeli Rasûl-i Ekrem’in beyanına uymaktır. İnsanlar için meşguliyetin en fazla olduğu dönem de ikindi dönemidir. Buna göre şöyle demek herhalde daha uygun olacaktır: Her şahıs için engellerin ve meşguliyetin çokluğu sebebiyle kılınması en zor ve geçirilmesi en çok ihtimal dahilinde olan namaz, onun için en faziletli namaz veya orta namazdır.

Veya bu orta namaz açıkça belirtilmediğine göre mümin bütün namazlarını tam olarak muhafaza ederse, bu namazı da muhafaza etmiş olacaktır.

 

Tıpkı Kadir Gecesini Rabbimizin gizli tuttuğu gibi. Kadir Gecesini yakalamak isteyen kişi Ramazanın son on gününü tamamen ibâdetle geçirmesi gerektiği gibi. Öyleyse tüm namazlar Allah’ın istediği biçimde muhafaza edilmeli ki, bu orta namaz da muhafaza edilmiş olsun. Evet, namazların tümünü muhafaza edin, özellikle de bu orta

namaza çok dikkat edin!

 

"Ve de Allah için kalkıp, divan durunuz. (Kunutta bulununuz)"

Allah için kalkıp Allah huzurunda el pençe divan durunuz. "Kânitîn" kelimesinin birkaç mânâsı vardır.

1- İtaat ediciler olarak Allah’ın huzurunda durun.

2- Konuşmadan ve namazı bozacak fiillerde bulunmadan huzurda durun.

 

Ahmed İbni Hanbel’in Müsned’inde şu rivâyeti görüyoruz: Zeyd Bin Erkam diyor ki: "Habeşistan’a hicretten önce Allah’ın Rasûlü namazdayken biz ona selâm verirdik, o da bizim selâmımızı alıyordu. "Ve Allah’ın huzurunda huşu ile durun" âyeti nazil olmuş Habeşistan’dan dönüşümüzde tekrar ona namazda iken selâm verdik; fakat Allah’ın Rasûlü bizim selâmımızı almadı. Öyleyse bu âyetin mânâsı "Namazda konuşmayın!" demektir.

 

3- Huzû ve huşû içinde namaz kılın ve namazda dua edin demektir.

"Kunûd" el pençe beklemek demektir. Emre hazır beklemek demektir. Ya Rabbi ben sana teslimim! Ben sana bağlıyım! Ne istersen iste! Ne emredersen emret! Ben senin emrini bekliyorum! Demektir. Kulluğu sadece Allah’a hasretme, şirkten kaçınma ve Allah’tan başkalarını kesinlikle dinlemeyeceğini ortaya koymadır bu. Bir de bu:

"Ve Allah için kânitîn olarak ayakta durun!" Âyetinin mânâsı; namazda aldığınız mesajla hayatınızı ayakta tutun! Bu mesajla ayağa kalkın anlamına gelmektedir. İster evlilik, ister boşanma, ister yemin

olsun Kur’an’da Allah’ın bildirdiği hükümlerin tamamına uymak, namaz gibi ibâdettir. Nasıl ki namaz konusunda Allah’tan başka hiç kimsenin hüküm koyma yetkisi yoksa, diğer konularda da hiç kimsenin hüküm verme yetkisi yoktur. Allah öğle namazını dört rek'at olarak tayin buyurduğu halde bu namazı beş rek'at kılacaksınız diyenlere itaat eden kişiler, nasıl ki Allah’ı bırakıp bu emri verenleri ilâh kabul etmişlerse aynen bunun gibi boşama yetkisini erkekten alıp kadına veya devlete vererek Allah’ın hükmünün dışında hükmedenlerin hükümlerini kabul edenler de bunarı ilâh kabul etmişler demektir.

 

Allah, kocası tarafından boşanmış kadınların üç kuru’ müddeti iddet

beklemesini emrettiği halde veya kocası ölen kadınların dört ay on gün beklemelerini emrettiği halde Allah’ın hükmünü değiştirip, hayır kadın hemen evlenebilir, diyenlere itaat edenler de bunları İlâh kabul etmişler demektir. Allah’ın hükümleri dışında hüküm verenler kim olurlarsa olsunlar, kim olurlarsa olsunlar reddedilmesi gereken tâğutlardır. Her kim de bu tâğutları reddetmez ve yalnız Allah’a yapılması gereken kulluğu bu tâğutlara da ayırarak onları İlâh kabul ederse; bunlar Allah için Kânitîn olarak durmayan insanlardır. Allah’la birlikte başkalarına da itaat eden müşrikler demektir. Namazda hiç mesaj almayan, ya da namazda aldıkları mesajı hayatlarına aktaramayan insanlar demektir.

(A.KÜÇÜK)

 

“Hâfizû âles-sâlevêti ves-sâlêtil-vûsta” namazlarınıza, özellikle de, en ideal namazı kılmaya özen gösterin. Gayret edin diyor. Aslında bu bir sorunun cevabı. Biraz önce sordum o soruyu. Ya Rabbi ben bu kadar güzel bir ahlaka, fedakarlık yapacak bir ahlaka, benim iken vazgeçebileceğim bir ahlaka, bir şey benim olduğu halde, olsun kardeşimin olsun diyebileceğim güzel bir ahlaka nasıl kavuşurum sorusunu soruyorsanız eğer diyor, ben size cevabını vereyim.

 

“Hâfizû âles-sâlevêti ves-sâlêtil-vûsta” Namazlarınıza, özellikle de en ideal namazı kılmaya özen gösterin, gayret edin. “Hâfizû” fiili müşareket (ikili tarafın da isteğini bildiren fiil) için kullanılır. Mutaalla (Yaldızlanmış, yaldızlı.) babındandır. Yani iki taraf arasında kullanılır. Bu bab’tan gelen tüm fiiller iki tarafa ihtiyaç duyar. Peki burada iki taraf mı vardır ki diyeceksiniz..! Evet bir kere namazda iki taraf vardır. Namaz kılan, namaz kılınan. Allah ve kul. Ondan öte

bir nüktesi daha var bu müşareket fiilinin. Siz namazı koruyun ki, namaz da sizi korusun. Siz namazı gözetin ki, namaz da sizi gözetsin.

 

“Hâfizû” fiili dedim müşareket içindir. Mutaalla babından gelen fiiller müşareket, “isneyn” veylinden müşareket içindir yani, mesela katl savaş, karşılıklı bir fiil. Evet. Şârekum ortaklaşın, el birliği yapın gibi. İşte bu Bab’tan gelen fiillerdir bu da. Onun için bunun manası şu olsa gerek dedim; Siz namazı koruyun, namaz da sizi korusun. Siz namaza hürmet edin, siz namazın hakkını verin, namaz da size karşılığını

versin.

 

Daha önce farklı meselelere değinmiştim. Vahiy; Allah’tan kula bir iletişim, ibadet, vahyin kuldan Allah’a geri dönüşü. Adeta vahiy ve ibadet, kulla Allah arasındaki iletişimin süreklilik halidir. Allah’tan kula vahiy biçiminde gelen mesaj, kuldan Allah’a ibadet biçiminde gidiyor. Vahiy Allah’ın kula mesajı, ibadet kulun Allah’a mesajıdır. Vahiy Allah’ın kula haberi, ibadet kulun Allah’a haberidir. İşte adeta

bu da işaret ediliyor.

 

Siz namazı koruyunuz, namaz da sizi korusun. Hatırlayın, hemen hatırlayın Kur’an’ın o ifadesini; “..innes-sâlête tenhê ânil-fahşêî vel-mûnker..” Ankebut/45

 

Hiç kuşkusuz namaz insanı kötülüklerden ve aşırılıklardan korur.

Görüyorsunuz. Yani siz namaza ehemmiyet gösterin, namaz da sizi korusun. Karşılıklı namazla çıkar ilişkiniz var. Onun için “Hâfizû âles-sâlevêti” Namazları gözetin. Ki namazlar da sizi gözetsin. “ves-sâlêtil-vûstâ” özellikle ideal olan namazı gözetin. Şimdi tabii bu meal de nereden çıktı diyebilirsiniz.

 

Elimizde ki meallerde böyle yazmıyor. Orta namazı yazıyor. İkindi namazı yazıyor. Onlar da kendilerine göre doğru diyebilirim. Ancak benim acizane son ulaştığım en doğru burada kastedilen şey; En ideal namazdır. Bu ibareyi, “Sâlêtil-vûsta”yı ikindi namazı diye tefsir eden bir çok müfessir var. Niçin Çünkü Resulallah’tan hadisler gelmiş bu konuda. Özellikle hendek savaşında müşriklere beddua ederken Resulallah; Allah onları kahretsin, Onlar bize orta namazını geçirttiler..! Diye beddua etmiş.

 

Bunu destek olarak gösteren bu görüşteki müfessirler bu “Sâlêtil-vûsta” ikindi namazıydı diyorlar. Ancak bu konuda eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr isimli o mükemmel eserinde 18 tane ayrı görüş zikretmiş. Yine aynı tefsir kitaplarında bu namazın sabah namazı

olduğu da geçer ve o konuda da hadisler zikredilir.

 

Öğle namazı olduğunu söylüyorlar. Çünkü “Vûsta”nın bir manası orta, en orta demektir. “Evsat” kelimesinin müennesidir bu “Vûsta” yani, ismi tafdilin müennesi böyle gelir. Onun için de en ortada ki..! Şimdi en ortadakinden maksat nedir?

5 vakit namazı düşünenler en ortadaki olarak ikindiyi düşünmüşler.

Ancak günün ortasını, yani günü düşünenler, günün ortasındaki namaz olduğu için öğleyi düşünmüşler. Rekat olarak orta diyenler olmuş birçok müfessir, onlar da akşam namazı “Sâlêtil-vûsta’dır demişler. Çünkü ne 4 ne 2 farzı 3 olduğu için onlar da akşam namazıdır demişler. Yatsı namazı diyen görüş var. Onlar da eşit miktarda delilleri. Sabah namazı diyen var, öğle namazı diyen var, Cuma namazı diyen var, Kurban bayramı namazı diyen var, Ramazan bayramı diyen var, gece namazı diyen, vitir namazı diyen var. Yani 18 görüş var.

 

Tabii ki bendenize göre bunlardan hiç birisi. Burada kastedilen; Namazlarınıza özen gösterin, ama özellikle tüm namazlar bir namaz içindir diyor. Her namaz bir namaz içindir. En ideal namazı kılmaya özen gösterin. Çünkü “Vûsta kelimesinin sözlükteki en temel anlamı ideal demektir. En ideal. En güzel, mükemmel, efdal manalarına gelir sözlükte. En efdal olan namaz. En mükemmel olan namazı, en güzel

namazı kılmaya gayret edin. Şöyle ayet üzerinde sıkıca durduğunuzda bu manayı ayet size zaten veriyor.

 

Kaldı ki Said bin Müseyyib gibi tabiinden bazı ulema ve yine sahabe içerisinden bazıları; Bu hiçbir vakit namazı değildir, 5 vakit namazın 5 i de buna girer. Demişlerdir.

 

Aslında bu bir tür benim söylediğim şeye delalet eder. Yani herhangi bir vakit değildir. Zaten bu noktada Razi’de sözü toparlarken özetle diyor ki; Hepsi de birbirine benzer, hiç biri diğerinden daha üstün değildir bu görüşlerin. Diyor. Bu aslında şu demektir: Doğru bu kadar fazla olmayacağına göre bunların daha üstünde bir şey olsa gerek.

O da bendenizin söylediğidir diyorum ve “Sâlêtil-vûsta en ideal namaz. Bu sabahta olur, öğlede olur akşamda olur. Ki bunu destekleyen rivayetler var. Taberi’de de görmüştüm bunu diğer tefsirlerin de var,

 

- Allah nasıl kadir gecesini ramazanın içinde gizlediyse, nasıl dostlarını insanlar içinde gizlediyse, nasıl icabet anını Cuma içerisinde gizlediyse duaya icabet anını aynen onun gibi de en ideal namazı namazlar içinde gizlemiştir. Siz onu arayın, acaba bunu ideal kılabilir miyim, acaba şu namazda ideal kılabilir miyim, olabilir miyim, durabilir miyim diye düşünün ve her namazınız Allah’a bir adım daha yaklaştırsın.

 

Aslında “Sâlêtil-vûsta” mirac olan namazdır. Hangi namaz mirac oldu, o namaz “Sâlêtil-vûsta”dır. Hangi namaz sizi Allah’la buluşturdu, o namaz “Sâlêtil-vûsta”dır.

 

“ve-kûmû Lillêhi kânıtîn”; Evet, gönülden bir bağlılıkla Allah’ın huzurunda durun. Ayet böyle bitti. Ki bu bitiş biraz önceki tefsire de uygun. Gönülden bir bağlılıkla Allah’ın huzurunda kanıtsız ve ivazsız, yürekten durun. Çünkü namaz kalbî bir eylemdir öncelikle. Namazın fiiliyle fiziki boyutu, kalbi boyutunu takviye içindir. Aslolan kalbi olan kısmıdır. Onun için de kalbin işin içinde olmadığı bir namaz, namaz olmaz.

 

İşte burada da kastedilen bu “ve-kûmû Lillêhi kânıtîn” Gönülden bir bağlılıkla Allah’ın huzurunda kıyama durun. Gönülden bir bağlılıkla. Yani şunu yapmayın, etinizi kemiğinizi Allah’ın huzuruna bırakıpta zihninizle, kalbinizle dışarıda dolaşmaya gitmeyin. Başka işler görmeyin. Alış verişe çıkmayın. Eşinizle kavga etmeyin, çocuklarla kavga etmeyin namazın içinde. Namazdayken namazda olun.

 

Yani yüreğinizin yanında cesediniz, cesedinizin bulunduğu yerde de yüreğiniz ve kafanız olsun. Öncelikle namazı yüreğinize ve kafanıza kıldırın. Onlar da namaz kılsınlar o zaman mirac olur namaz. İşte “ves-sâlêtil-vûsta” budur. İdeal namaz budur. İnsanın bedeni, aklı, fikri, muhayyilesi, zihni, kalbi, duygusu tüm bedeniyle birlikte kıldığı namazdır namaz.

 

434 Boşanmayla ilgili hükümlerin ardından söz namaza getirilir. Zira namaz gök dikişidir. Dünya astarını âhiret atlasına günde beş yerinden

dikmektir. Hayat ancak bu sayede ruhsuz bir ceset olmaktan kurtulur (Krş: 46/Me'aric: 19-24).

 

435 Bizim "en ideal namaz" olarak karşıladığımız es-salâti'l-vustâ ibaresi hakkında Şevkânî tam on sekiz görüş zikreder. Bu konuda hadis edebiyatında da hayli rivayet bulunmaktadır (Msl. Buhârî, Tefsir 5; ayrıca Tirmizî, İbn Hanbel vd.) Görüş farklılıkları "orta" anlamına

gelen vustâ kelimesinin yorumundan kaynaklanır. Bu ikindi veya akşam namazı olarak tefsir edilmiştir. Ancak vustâ ism-i tafdil olarak

"en ideal ve en faziletli" anlamlarına da gelir. Doğrusu bu konuda bir görüş birliği yoktur ve buna zorlayacak bir delil de yoktur. Âyette kesin ve net olarak bir tek namaz kastedilmez. Nasıl ki Kadir gecesi Ramazan içerisinde ve duanın kabul saati Cuma günü içerisinde

gizleniyorsa, "orta namazı" da bütün namazlar içinde gizlenmiştir. Mamafih bu namazı aramak için tüm namazlara itina gösterilmelidir.

Sözün özü: Tüm namazlar bir namazı kılmak için kılınırlar.

 

436 Hafizu fiilini "gayret edin" şeklinde çevirdik. Bu kalıpla gelen fiiller esasen iki taraf arasındaki ortak eylemler için kullanılır. Adeta

şöyle denilmektedir: Siz namazı kollayınız ki, Allah da yukardan beri koyduğu kuralları ve emirlerini yerine getirmek hususunda sizi kollasın. Veya: siz namazı koruyunuz ki, namaz da sizi korusun (Krş: 89/Ankebût: 45). "Mukavemet" ve "münazaa"ya delalet eden bu kip 'alâ ile birlikte metne "ısrar" ve "tekrar" vurgusunu katar.

 

437 Âyette geçen kânitîn "gönülden bağlılık", "kayıtsız şartsız teslimiyet" anlamına gelir. Bu kelimeyi "susmak" olarak yorumlayanlar Buhârî ve Müslim'de geçen Zeyd b. Erkam rivayetini

delil olarak gösterirler: "Biz daha önce namaz içerisinde gerekli olduğu zaman konuşuyorduk. Bu âyet indikten sonra susmakla emrolunduk ve namazda konuşmak yasaklandı." Bu âyetten beş vakit namaz anlaşılır: Salevât çoğuldur ve ayrıca dilde ikil formu olduğu

için Arapça'da çoğul en az üçtür. Bir de orta namazı, toplam dört eder. Ama dört rakamının ortası olmayacağı için salevât çoğulunu mecburen dört olarak anlamak zorundayız. Orta namazıyla birlikte beş eder.

 

(M.İSLAMOĞLU)