BAKARA SURESİ


Ayet Getir
2-BAKARA 148. Ayet

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُواْ الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُواْ يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Ve li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl hayrât(hayrâti), eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu cemîâ(cemîan), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Bayraktar Bayraklı

Herkesin yöneldiği bir yönü/gayesi vardır. Siz hayır işlerinde yarışınız. Nerede olursanız olunuz, sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah'ın gücü her şeye yeter.


Edip Yüksel

Her birinizin seçtiği bir yön ve yöntem var; siz iyilikte yarışın. Nerede olursanız olun ALLAH sizi bir araya getirir. ALLAH elbette her şeye gücü yetendir.


Erhan Aktaş

Herkesin yöneldiği bir yönü vardır. Öyleyse siz de yararlı işler yapmada birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirir. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Güç Yetiren’dir.


Muhammed Esed

Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yöneltir. Öyleyse, iyi ve güzel işlerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: çünkü, Allah her şeye kadirdir.


Mustafa İslamoğlu

Her bir ümmetin O'nun yönlendirdiği bir kıblesi vardır: O halde, iyilikte birbirinizle yarışın! Her nerede olursanız olun Allah sizin tümünüzü bir araya toplayacaktır. Zira Allah her bir şeye kadirdir.


Süleyman Ateş

Her ümmetin yöneldiği bir yönü vardır. O halde hayır işlerine koşun; nerede olsanız, Allâh sizi bir araya getirir, kuşkusuz Allâh, her şeyi yapabilir.


Süleymaniye Vakfı

Herkesin bir hedefi olur ve ona yönelir. Siz, hayırda (iyiliklerde) yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi bir araya getirecektir. Her şeye bir ölçü koyan Allah'tır.


Yaşar Nuri Öztürk

Herkesin bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir.


Ayetin Tefsiri

MEAL

148.) Her bir ümmetin O'nun yönlendirdiği bir kıblesi vardır: O hâlde, iyilikte birbirinizle yarışın! Her nerede olursanız olun Allah sizin tümünüzü bir araya toplayacaktır. Zira Allah her bir şeye kadirdir.

(M.İ)

148.) Bir dine sahip her toplumun yöneldiği kendine özgü bir kıblesi vardır. Şu hâlde, siz (kıble meselesini tartışmak yerine) hayırlı işler de birbirinizle yarışmaya bakın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi hesaba çekmek üzere kıyamet günü bir araya toplayacaktır. Şüphesiz  Allah'ın her şeye gücü yeter.

(M.Ö)

148.) Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yönelir. Öyleyse, iyi ve güzel işlerde birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: Çünkü, Allah her şeye kâdirdir.

( M.E)           

148.) Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

(D.T)        

148.) "Her ümmetin bir kıblesi vardır, ona yönelir. Sizler hayırda yarışın. Ve nerede olursanız olun Allah (Kıyamet gününde) sizi bir araya getirir. Allah herşeye kadirdir."

(A.K)

147- 148.) Ey elçimiz  Muhammed'e iman edenler! Medine yahudilerinin söylediklerine sakın kulak asmayınız! Rabbinizden Muhammed'e gelen vahiy sayesinde sizler dosdoğru yoldasınız, sakın bu konuda en ufak bir tereddüt içerisinde olmayınız! Sizlere Yahudi ve Hristiyanların tahrif ettikleri Tevhid inancını açık ve dosdoğru bir şekilde anlatmış bulunuyoruz. Artık size düşen, bu sapkın inançların peşine düşmek değil, tevhide bağlı kalarak ilâhi emirleri yerine getirmek, sizlere bu hidâyeti bahşeden rabbinize şükretmek, sadece O'na kulluk etmektir. Unutmayınız ki nerede yaşarsanız yaşayınız, sonuçta hepiniz ölüp Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız. Siz de, size muhalefet edenler de Allah'ın huzurunda hesaba çekileceksiniz.

(H.E;M.C)

 

TEFSİR

Yüce Allah, böylece müslümanları, kitap ehlinin yaydığı entrika, fitne, yanıltıcı yorum ve dedikodularla meşgul olmaktan alıkoyuyor. Onları çalışmaya ve hayırlı işler de yarışmaya sevkediyor. Herkesin dönüşünün mutlaka Allah'a olacağını, Allah'ın her şeye kadir olduğunu, hiçbir şeyin onu aciz düşürmeyeceğini ve aldatamayacağını hatırlatıyor.

( S. KUTUB ) 

 

Birinci cümle ile ikinci cümle arasında okuyucunun doldurması için bir boşluk bırakılmıştır. Namaz kılmak isteyen herkes yüzünü ya o, ya bu yana döndürmelidir. Fakat asıl önemli olan şey, namazda yüzünü bir yöne döndürmek değil, namaz kılarak kazanılan güzel niteliklerdir. O halde önemli olan, namazın ruhu ve asıl amacıdır; belirli bir gün veya yan değil.

(MEVDUDİ)

 

Kabe'ye yönelmek, sembolize ettiği anlam bakımından önemli olmakla birlikte, salt şu veya bu kıbleye yönelmenin kendisi, dinin özünü ilgilendiren bir husus değildir. Bu yönüyle kıble, diğer din mensuplarıyla tartışma konusu yapılacak bir mesele değildir. O hâlde böylesi meselelerde tartışmaya girmek yerine iyiliklerde yarışmayı tavsiye etmek gerekir. Âyet bunu dile getiriyor olmalıdır.

(M.Sait ŞİMŞEK)

 

Herkesin bir yönü vardır. Her milletin kendine mahsus yöneldiği bir yönü, bir kıblesi vardır. Dünyanın yuvarlaklığını düşünürsek Avustralya’dan, Çin’e, Alaska’ya kadar, Japonya’dan Atlas Okyanusuna kadar bakıyoruz ki bütün müslümanlar Kâbe’yi merkez kabul etmiş ve hepsi de o tarafa doğru yöneliyorlar. Kâbe’nin doğusundakiler batısındakiler, kuzey ve güneyindekiler hepsi de o tarafa doğru yöneliyorlar. Her ülkenin kıblesi farklıdır, ama hepsi de Kâbe’ye yönelmektedirler.

Veya herkesin kıblesi, yönelişi farklıdır. Herkesin hayatının hedefi, programı farklı farklıdır. Kıble, kişinin yöneldiği yön demektir. Kiminin kıblesi kadındır, kiminin kıblesi paradır, kimininki makamdır, kimininki dünyadır. Peki şimdi biz, bizim kıblemize yöneliyoruz, acaba bizim kıblemize yönelmeyenlerin de kendilerine mahsus kıbleleri var mıdır? Allah diyor ki herkesin bir kıblesi vardır. Bakıyoruz inadına Kâbe’ye yönelmeyen insanlardan kimileri Moskova’ya yöneliyor, kimileri Washington’a yöneliyor, kimileri Paris’e, kimileri başka yerlere yöneliyorlar. Yâni insanlar mutlaka bir yerlere yöneleceklerdir, zira bu bir ihtiyaçtır. Peygamberi inkâr edenler mutlaka kendilerine bir peygamber buluyorlar, kitaplarını reddedenler mutlaka kendilerine bir kitap buluyorlar. Marks’ın kitabı veya falanın kitabı gibi.

Asıl mesele yüzünü o tarafa, ya da bu tarafa döndürmek değil, namazla elde edilecek güzel bir sonuçtur. Yâni asıl mesele namazın ruhunu ve sağlayacağı amacı yakalayabilmektir.

Bâtıl ehli; bâtıl sembol ve işaretlere yönelir, hak ehli de hakkın sembol ve işaretlerine yönelir. İyilik ehli; iyilikte yarışır, kötülük ehli de kötülük yolunda yarışır. İyilik ve kötülükte kıstas, Allah’ın vahyidir. Zira sonunda hesabı görecek olan Allah’tır. Mükâfat veya ceza verecek olan Allah’tır.

"Ve nerede olursanız olun, Allah (Kıyamet gününde) sizi bir araya getirir."

Kâbe’de bizi bir araya getirdiğini biliyoruz. Şimdi de bir araya getirir değil mi Allah bizi? Yâni şu anda yeryüzündeki müslümanların tamamı bir yere taş atsalar yâni:

Ancak sana ibâdet eder ve ancak senden yardım bekleriz, biz kesinlikle senden başkasını dinlemeyiz, kesinlikle senin dediklerinden başkalarının gösterdikleri yola gitmeyiz, sözünü gerçekten bilerek ve inanarak söyleseler, inanın onların birleşmeleri bir an meselesi bile değildir.

Diyelim ki tüm dünya müslümanları bir saat ayakta dursalar, bir gün yürüseler, bir saat bir yerlere doğru yürüseler, hep birden ellerinde taşlarla oyuncak oynasalar, yâni aynı hareketi yapsalar; tüm dünya yerinden oynayacaktır. Ama gelecek inşallah o günler.

"Muhakkak ki Allah herşeye kadirdir."

Yâni olur mu bu ya? Biri dağda, biri bayırda olacak şey mi bu? Bu müslümanlar dirilecek ha! Bu müslümanlar zincirleri kırıp birleşecekler ha! Aralarına konmuş bu barikatları aşıp bir gün bir araya gelecekler ha! Üzülmeyin Allah herşeye güç yetirendir, olmazı oldurandır. Bu müslümanların kalplerini bir anda birleştirmek Allah’a aittir. Ve bu Allah’a hiçte zor bir şey değildir.

(A. KÜÇÜK)                

 

 

Lafzen, "herkesin... bir istikameti vardır". Hz. Peygamber’in Ashâbı ile sonraki dönemlerde yaşamış hemen hemen bütün klasik müfessirler bunu, çeşitli dinî topluluklara ve onların ibadetlerindeki farklı "Allah'a yöneliş" biçimlerine bir atıf olarak görürler. İbni Kesir, bu âyet ile ilgili yorumunda, bunun, 5/ 48 'de yer alan "her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı tayin ettik" ibaresi ile içsel bağlantısını vurgular. "Her toplumun" Allah'a teslimiyetini ifade ederken "kendi istikametine doğru yöneleceği" ifadesi, ilk olarak, insanın namazda Allah'a yaklaşma niyetinin çeşitli zamanlarda ve çeşitli toplumlarda farklı biçimler aldığına (mesela, Hz.İbrahim'in kıble olarak Kabe'yi seçmesi, Yahudilerin Kudüs'e  öncelik vermeleri, ilk dönem Hıristiyan kiliselerinin doğuya yönelmeleri ve Kur'an'ın Kabe ile ilgili buyruğu); ikinci olarak, namazın hangi yöne doğru kılındığının -sembolik anlamı ne kadar önemli de olsa- inancın özünü teşkil etmediğine işaret eder; çünkü Kur'an, "gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir" (2:177) ve "Doğu da Batı da Allah'ındır" (2: 115 ve 142) buyurmuştur.

 

Sonuç olarak, Kabe'yi Müslümanların kıblesi olarak tayin eden Vahiy, ne öteki itikadların mensupları ile bir tartışmanın konusu yapılmalı, ne de onların Kur'an vahyinin gerçekliğine inanmamaları için bir sebep teşkil etmelidir. (Menâr tef.)  

 (M. ESED)

 Her bir toplumun O'nun yönlendirdiği bir yönü vardır.  Benim tercih ettiğim, buradaki hûve'ye verdiği mana, O'nun yönlendirdiği biçimindedir, diğer Mealler bu manayı tercih etmemiş olabilirler. Yani her ümmete bir kıble tespit edilmiştir. Burada aynı zamanda daha öte bir çağrışımı da var bu âyetin; her toplumun kendine göre bir gidişatı vardır.

Siz hayırlarda yarışınız, iyilikte yarışınız. Yani sizin eğer birileri ile yarışmanız gerekiyorsa, o yöne bu yöne dönme kavgası olmamalı. Bu kavga erdem kavgası olmalı, erdem yarışı olmalı, fazilet ve iyilik yarışı olmalı. Bunu yapın siz.

Nerede olursanız olun nerede bulunuyor olursanız olun, Allah sizin tümünüzü bir araya toplayacaktır kesinlikle. Yani bununla söylenmek istenen şey şu; Nerede bulunursanız bulunun, hangi yöne dönerseniz dönün, hangi inanca mensup olursanız olun bir gün çıkarılıp Allah'ın huzurunda; inandıklarınızdan da, inanmadıklarınızdan da, inanmanız gerekirken inkâr ettiklerinizden de hesap vereceksiniz. Allah her bir şeyi yapmaya güç yetirendir.

Burada özellikle bu âyetin başındaki cümlede "velikûlli vichetûn hûve mûvellîhe" her bir toplumun yönlendirildiği -Onun yönlendirdiği- bir yön vardır; âyetinin çağrıştırdığı bir başka âyet var; Maide 48. âyet. Biz her bir toplum için farklı bir usul ve sistem belirledik, âyetini bana çok çağrıştırdı bu âyet. Adeta dünya toplumlarının içerisindeki farklı görüşlerin temel mantığının aslında insanın doğasından kaynaklandığını söylüyor. Hakikatin birden fazla olmasından değil kesinlikle, ama insanın doğasında bulunan o sapma eğilimi var ya, zaaf var ya, işte o zaaftan kaynaklanıyor. O zaaf sebebiyle insanların hakikatten sapıp başka başka yollara yöneldiklerini ifade ediyor. Ancak siz hayırda yarışınız diyor.

( M. İSLAMOĞLU )