Elif, lâm, mîm.
A1L30M40
Elif. Lam. Mim.
Elif-Lam-Mim.
Elif-Lam-Mim!
Elif lam mim.
Elif, Lam, Mim.
Elif, Lâm, Mîm.
MEAL
1.) Elif-Lâm-Mîm.
TEFSİR
Kur’ân-ı Kerîm’in bazı sûrelerinin başında yer alan bu tür harflere “hurûf-ı mukattaa” adı verilir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/1).
(DİYANET T.)
Birbirinden kopuk, Elif, Lam, Mim harfleri hakkında Bakara suresinin giriş kısmında kesin bir hüküm şeklinde olmamakla birlikte yaptığımız açıklamanın paralelinde bir açıklamayı burada da yapmayı uygun görüyoruz. "Bu harfler Kitabın bu tür harflerden meydana getirildiğine dikkat çekmek içindir. Bu harfler, Kur'an ile muhatap olan Arapların o güne kadar kullana geldikleri harfler olmasına rağmen bu olağanüstü edebi Kitabı oluşturmaktadır ve kendilerinin aynı harflerden yararlanarak Kur'an'ın bir benzerini meydana getirebilmeleri asla mümkün değildir."
Surelerin başında yeralan bu harflerin açıklanmasında, 'kesin bir hükümdür' demeden ve fakat tercilı ettiğimiz bir görüş olarak yaptığımız açıklama, değişik surelerdeki bu işaretlerin ilgilerini de kolayca kavramamıza uygun düşmekte ve onlara paralel olmaktadır. Nitekim Bakara suresinin başında bu işaret kullanıldıktan sonra, ileride şu ayeti kerimeyle inanmayanlara meydan okunuyordu...
"Allah'ın kitabından kendilerine bir pay verilmiş olanları görmedin mi? Bunlar aralarında hüküm versin diye Allah'ın kitabına çağrılıyorlar, fakat sonra aralarından bir grup bu kitaba karşı çıkarak sırt çeviriyor." (Al-i Îmrân: 23)
Açıklamaya çalıştığımız Ali Îmrân Suresindeki bu harflerin ise başka bir anlamı ortaya çıkmaktadır.
Bu kitap, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah tarafından indirilmiştir. Sûrede muhatap olarak seçilen ehl-i kitabın kabul ettiği kendisinden önceki semavi kitaplar gibi bu kitap da harflerden ve kelimelerden oluşmaktadır. Öyleyse Allah'ın (cc) bu kitabı Resûlüne bu şekilde indirmesinde anlaşılmayacak bir durum yoktur.
(S.KUTUB)
Sûrenin ilk âyeti böyle başlıyor. Resûlullah efendimiz peygamber olarak görevlendirildiği andan itibaren, Rabbimizin ben insanların hayatına karışacağım, ben insanlara hayat programı göndereceğim, bu konuda da seni odak nokta seçtim, benim vahyimi insanlara duyuracaksın buyurduğu andan itibaren, sevgili peygamberimiz kendisine Rabbinden gelen her âyeti hiç gizlemeden, hiçbir ilave ve
çıkarma yapmadan, Rabbim bana böylece vahyetti diye insanlara haber verdi. İnsanları Allah’ın âyetleriyle karşı karşıya getirdi. 1[1] Müslim, Salâtu'l Müsâfirîn: 42, 804.
Tabii ilk dönemler çevresindeki insanlar, O’nun Rabbinden getirdiği bu âyetleri, bu mesajı hemen kabule yanaşmadılar. Reddettiler, itiraz ettiler, karşı geldiler, yalanladılar, alaya aldılar. Allah’ın Resûlüne olmadık şeyler söylediler. Şair dediler, sâhir dediler, kahin dediler, muallem dediler, sen peygamber değilsin dediler, yalan söylüyorsun, bunları kendin uyduruyor ve kendi uydurduğun bu sözleri Allah’a izâfe ederek O’na iftira ediyorsun dediler. Allah elçi göndermez,
Allah âyet göndermez, Allah bize arzularını bildirmez, Allah bizim hayatımıza karışmaz, Allah bizden herhangi bir kulluk istemez dediler. İşte onların bu tür itirazlarına karşılık Rabbimiz, bu mesajın bizzat kendisinden olduğunu anlatmak üzere, insanların akıllarını erdirmek üzere, sûre başlarında bu tür âyetler indiriyordu. Bu sûreyle birlikte Kur’an’ın 29 sûresinin başında Rabbimiz bu tür âyetlerle sesleniyordu.
Kur’an konusunda söz söyleme yetkisinde olan âlimlerimizden kimileri bu âyetler Kur’an’ın ismidir derlerken, kimileri başında geldikleri sûrenin ismidir demişler, kimileri Allah’ın Esmâsındandır, Allah’ın büyük isimlerindendir, kimileri Allah’ın yeminleridir, kimileri dikkat çekmedir, Allah bunlarla kullarının dikkatini çekiyor demişler. Kimileri bu harfleri birleştirerek değişik anlamlar çıkarmaya çalışmışlar. Kimileri bunlar Allah tarafından kullarına birer meydan okumadır demişler. Bu konuda gerek daha önce tanıdığımız Bakara sûresinin başında, gerekse başka sûreleri tanımaya çalışırken epey bir şeyler söylemiştik, binaenaleyh burada bu kadarla iktifa ediyorum.
(A.KÜÇÜK)
“Elif, Lêm, Mîm” Bu Mukatta’a harflerinin tefsirini Bakara suresinin 1. ayetini işlerken yapmıştık. Ben burada Bakara suresinin 1. ayetine atfederek bu surenin başında yer alan Mukatta’a harflerini uzun izaha gerek duymadan geçmek istiyorum. Lakin çok kısa birkaç özet vermek yerinde olur sanırım.
“Elif, Lêm, Mîm;” Siz bunu A, B, C, ya da elif, be, te, fe diye de görebilirsiniz bir yoruma göre.
Kur’an da hemen hemen tüm surelerin ¼ e, yaklaşık ¼ i içine alan sayıda surenin başında bu tür harfler gelir. Bunlara huruf-u mukatta’a, mukatta’at harfleri adı verilir ve okunuşu da teker teker böyle okunur. Yani kesik kesik müstakil biçimde okunur. Onun için Mukatta’a denilmiştir.
Bir yoruma göre bu harfler aslında, “Ey insanlar elinizde tuttuğunuz bu metin, Allah’ın size hitap ettiği bu metin işte gördüğünüz bu harflerden oluşmuştur. Bakın Allah size harflerden oluşan bir metin içerisinde ebedi mesajını bildirmektedir.” Anlamına gelir. Bu yoruma göre mukatta’at harflerinin başında yer aldığı tüm surelerin Mukatta’atını alt alta dizdiğinizde ya birlidir, ya ikilidir, ya üçlüdür, ya dörtlüdür, ya beşlidir. Yani bir ile beş arasında değişir. En fazla beştir, en az bir’dir.
Tabii ilginç bir tevafuk Arap dilinin tüm kelimeleri de birle beş harflidir. Ya 1, ya 2, ya 3, ya 4, ya 5 harflidir. Arap dilinde bundan daha fazla harfli kelime bulunmaz. Adeta bununla verilen mesajın şu olduğu söylenebilir; “İşte bu ilâhî kelam, bu dilin kelimelerinden oluşmaktadır. Ancak insan dilinin kelimelerinden oluşan bu kelamı, bu dili, bu metni Allah kendi mesajını indirmeye, kendi mesajını insanlığa iletme konusunda bir alet, bir araç olarak seçti ey insanlar.” Demektir.
Bu görüşü savunanların bir delili de Kur’an da Huruf-u Mukatta’anın yer aldığı tüm surelerin mutlaka girişlerinin vahye, Kur’an’a ve ilâhi kelâma bir atıfla girmiş olmasıdır. Buna karşılık şu söylenebilir. Kur’an da Huruf-u Mukatta’a, yani böyle müstakil harflerle başlamayıp da vahye atıf yaparak, Kur’an’a atıf yaparak giren surelerde var. Başka surelerde var diyenler olmuştur. O halde kısaca Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. Osman r.a’in de görüşlerinde olduğu gibi şunu söylememiz son tahlilde mümkündür; “Her kitabın bir sırrı vardır, bir gizemi, bir şifresi, bir anahtarı vardır. Kur’an’ın şifresi, gizemi, anahtarı da bu harflerdir.” Demek mümkündür. Allah en doğrusunu bilir.
1 Mânası konusunda sözün tükenmeyeceği bu harfler, Hz. Peygamber'in aldığı vahyi tek bir harfini dâhi zayi etmeden ilettiğinin lafzî şahididir (Bkz: 7/Kalem: 1, not 1).
Sûre, Huruf-u Mukatta’anın hemen arkasından Allah’ı tanıtarak giriyor. İlahi kimliğe ait bilgiler veriyor bize ve diyor ki; (Bir sonraki ayet)
(M.İSLAMOĞLU)